selam yeni bolum
iyi okumalarr!!
☆☆☆
"jisung, canın bir şey istiyor mu?"
kafasını yattığım hastane yatağının kenarına yaslamış olan minho hyung'a dolu gözlerle bakıp kafamı iki yana salladım.
sancı vurduğunda sancı aralıklarımı ölçebilmek için ağrı kesici vermeyi kesmişlerdi ve yatağın içinde elimdeki butona çaresizce basarken acıdan kıvranıyordum. hem sancım vardı hem de gerçekten kötü düştüğüm için omurgam ağrıyordu. ya da sadece sancı vurunca omurgam da ağrıdan nasibini alıyor olabilirdi, bilmiyorum.
"tatlı da mı istemiyorsun?" sıkıntılı bir nefes verdi. kollarımı karnıma sarıp tekrar kafamı iki yana salladım, parmaklarını kahverengi saçlarından geçirip ayağa kalktı ve odanın içinde dolaşmaya başladı. benim acı çekmem ona da acı çektiriyordu biliyordum.
"çok mu yanıyor canın?" odanın içinde gezmeyi bırakıp yatağımın kenarına oturdu ve elini belimde gezdirdi. elini tutup dizlerine doğru yattım. ağrı vurdukça elini sıkıyordum ama sesini çıkarmıyordu, boştaki eli hâlâ sırtımı okşuyordu.
"felix iyi değil mi ağrısı falan yokmuş?"
"bu halinle bile felix'i düşünüyorsun" eğilip yanağımı öptü, gözlerimi kapattım. "yiyeceğim seni düşünceli bebeğim benim, çok seviyorum seni. yokmuş bir şeyi sordum az önce."
"ben de seni çok seviyorum" kapalı gözlerimden birkaç damla yaş süzüldü.
"çok korktum seni hastane önlüğüyle görünce. kalbim duruyordu. bir yere gitmeden önce haber vermeye ne oldu?"
"ama kızıyorsun tek başıma çıkınca hyung" burnumu çektim. "bundan korktuğum için kızıyorum işte. tek canlı değilsin ki sen bebeğim, iki can taşıyorsun kendinle birlikte."
"özür dilerim" yanağımı okşadı baş parmağıyla.
tekrar vuran sancıyla doğrulmaya çalıştım, yatamıyordum çok kötüydüm. "hemşireyi çağırayım mı?"
"bilmiyorum gerek var mı yok mu" belimi tutup derin bir nefes aldım.
"masaj?" ıslak yanaklarımı silip kafamı aşağı yukarı salladım. biraz öne doğru eğildiğimde minho hyung belimi ovmaya başladı.
"hâlâ öğrenmedin değil mi bebeklerin cinsiyetini?" gülüp onu onayladım. "doktora söyledim cinsiyetlerini bilmediğimi. o da hiç çaktırmadı sağ olsun"
"doğumda öğreneceğiz zaten, az kaldı" ellerini belimden karnıma kaydırdığında bebeklerden biri babalarını hissetmiş gibi tekmeledi. kıkırdadı minho hyung. "merhaba ufaklık"
"hyung, ya seni benden kıskanırlarsa?" kahkaha attığında kaşlarımı çattım hafifçe. "gülme, ciddiyim. bebekler babalarını annelerinden çok kıskanıyorlar."
"kıskansalar ne olacak sanki güzelim?" omuz silktim. "ben de onları kıskanacağım." söylediğime gülüp boynuma sulu bir öpücük bıraktı. tüylerim diken diken oldu, huylanmıştım.
minho hyung'un telefonu çalmaya başladığında arkamda hareketlendi. telefonunu bulduğunda aramaya cevap vermişti.
"efendim eugene?" birkaç saniye bekleyip eugene'in konuşmasını bekledi. "tamam, yakalandılar mı? hayır neredeler şu an? hayır eugene tabii ki ben gelemem sorguya şu an jisung'un yanında duruyorum. hayır, arkadaşlarına bırakıp da gelmeyeceğim. güvendiğim bir arkadaşımı yollayacağım o ilgilenecek şimdilik, sonra bizzat ilgilenirim ben ama gelemem bugün. evet tamam, numarasını atacağım. tamam kapat." telefonu kapattığında gözlerimi kırpıştırarak gözlerine baktım. beni kıvrandıran bu sancılar olmasa kucağına tırmanmak ve nefes alamayana kadar öpmek istiyordum. gerçekten iş konuşurken çok seksi oluyordu bu adam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
law of love | minsung (✓)
Fanfiction!mpreg! savcı minho şans eseri arşivde bulduğu ve soruşturma dosyası seneler önce kapanmış olan kayıp han jisung'u bulmak için varını yoğunu ortaya koyar. *angst değil*