iyi okumalar!!☆☆☆
lee minho
yan yana uyuyan üç bebeğime bakıyordum. üçü de melek gibilerdi. üçüne de çok aşıktım ama en çok sevgilime. byeol ve ilsung bizim aşkımızın meyveleriydi.
hastaneden çıkalı birkaç saat oluyordu. hem felix'i hem de jisung'u aynı anda taburcu etmişlerdi. annem hastane çıkışı çok ısrar etmişti ben de eve yanınıza geleyim diye ama jisung'u bunaltmasından korkuyordum. çünkü biliyordum, her zaman olduğu gibi yine üstünlük taslamaya çalışacaktı. biz bebeklere alıştıktan sonra hâlâ zorlanacak olursak çağırırdım zaten. hastanede görmüşlerdi torunlarını. şimdilik yeterliydi. jisung da yardıma ihtiyacı olmadığını söylemişti zaten.
jisung'un üstünü örterken bana çipil çipil gözleriyle bakan ilsung'la göz göze geldik. kız kardeşine nazaran daha uysal bir çocuk olacağı kesindi, bir tek byeoul'un ağladığı zamanlarda ağlıyordu.
byeol'u yatakta düşmeyecek şekilde destekleyip onun da üstünü örttükten sonra ilsung'u kucağıma alarak sessizce dışarı çıktım odadan. minicikti. hastanede yaklaşık bir hafta kadar kalmıştık ikizler doğduktan sonra ama o sürede bile ilk zamanlara göre gözle görülür şekilde değişmişlerdi. besleniyor ve büyüyorlardı.
zamanın yavaş akmasını istiyordum. büyümelerinden gerçekten korkuyordum. ama bir yandan da büyümelerini, onlarla birlikte oynamayı ve oturup konuşmayı istiyordum.
çok garip bir duyguydu gerçekten.
jisung hamileyken her ne kadar baba olacağımın farkında olsam da ikisini de kucağıma aldığım o ilk an sorumluluk duygusu daha çok yüklenmişti omuzlarıma. onlar kollarımın arasındayken daha bir baba gibi hissetmiştim.
ağzı süt kokan oğlumun sırtını yavaşça pış pışlayıp koltuğa oturdum. her bebeğin çıkardığı o minik seslerden çıkartıyordu ve tatlılığı yüzünden küçük kafasını ağzıma sokma içgüdüsüyle savaşmak zorundaydım.
"söyle babacım. ne diyorsun? öyle mi olmuş?" kendi kendime konuşarak güldüm. omzumdan aşağıya doğru bir sıcaklık hissettiğimde ilsung'un kustuğunu anlamıştım.
"oğlum ama yeni çıktık odadan. ya uyanırsa anneyle kız kardeşin? ne yapacağız o zaman? nasıl değiştireceğiz üstümüzü?" oğlumu dikkatlice koltuğun üstüne bırakıp üstümdeki kazağı çıkardım. tam bugün nisan'ın biriydi ama havalar hâlâ ısınamamıştı.
"burada böyle dur odanın ısısını arttırıp geleceğim tamam mı?" ilsung'dan gözlerimi ayırmadan hızlıca ayağa kalkıp odanın ısısını arttırdım. sonra oğlumun yanına geri döndüm.
felix'in o doğmadan önce hediye olarak aldığı civcivli tulumun içinde gerçekten bir civcive benziyordu. koltuğa uzanıp göğsüme yatırdım. oturup minikliğine ağlasam abartı mı olurdu acaba?
biraz daha bebek sesleri çıkardıktan sonra uykuya daldı ilsung. zaten günün büyük bir çoğunluğunu uyuyarak geçiriyorlardı. anne karnından dışarıya çıkmış olduklarından haberdar olduklarını düşünmüyordum. gün içinde uyuyor ve geceleri ağlıyorlardı. arada jisung emzirmek için zorla kaldırıyordu uykularından. en zoru da buydu sanırım.
"ne yapıyorsunuz bakayım burada baba oğul bensiz?" jisung uykudan yeni uyanmış sesiyle konuştuğunda ona döndüm. hastaneden geldiğinden beri uyuyordu ama yeterli geldiğini sanmıyordum. geceleri ağladıklarında her ne kadar bebeklere ben kalkmaya ve kendi başıma halletmeye çalışsam da jisung da uyanıyordu seslere. zaten karnındaki dikişleri yüzünden bolca ağrısı vardı, hiç kıyamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
law of love | minsung (✓)
Fanfiction!mpreg! savcı minho şans eseri arşivde bulduğu ve soruşturma dosyası seneler önce kapanmış olan kayıp han jisung'u bulmak için varını yoğunu ortaya koyar. *angst değil*