2.9

4.8K 616 210
                                    


slm, yeni bölüm

aktiflik diyince bn abi bi de tyb'ye yb patlatirim bugun sonra kayiplara kariscam

iyi okumalarr!!

☆☆☆

elimdeki pembe gül buketiyle ve kucağımda tuttuğum paketle zile bastım. aslında anahtarım vardı ama jisung'un bu kapıyı yüzünde gülümsemeyle açmasını ve beni kucaklayışını seviyordum.

jisung kapıyı açıp kendisine uzattığım gül buketine baktı gözleri parlayarak. çiçeklerin kokusunu içine çekti ve buketi bir kenara koyup sıkıca sarıldı bana. mide bulantıları başladığı için biraz soluk görünüyordu teni, ayrıca bugün açıktan üniversite okumaya karar verdiği için sınava girmişti. ben bir türlü izin alamasam da sabah changbin'e emanet ettiğim için içim rahattı. sınava götürüp sınav bitene kadar beklemişti ve çıktığında da sağ salim eve getirmişti sağ olsun.

"ne gerek vardı, çok tatlısın" yanağıma elini koyup beni öptüğünde gülümsemem büyüdü. kapıyı kapatıp paltomu çıkardım üzerimden.

"o ne?" dedi jisung merakla elimdeki paketi işaret edip. elini tutup salona çekiştirmeye başladım. "gel birlikte bakalım" koltuğa oturduktan sonra jisung'u da yanıma çektim ve paketi açması için ona uzattım. meraklı bir şekilde hediye paketini yırttı. sonra içinden çıkan iki çift patiğe baktı.

"şaka mı yapıyorsun?" sesi titremişti, kollarımı sıkıca vücuduna sardım yine. "çok güzeller"

"ilk hediyelerini babaları alsın istedim"

jisung hıçkırdığında kafamı eğerek gözlerinin içine baktım. ağlamaya başlamıştı, hormonlar yüzündendi sanırım şu sıralar daha çok gösteriyordu duygularını.

"şşş" dedim baş parmağımla göz yaşlarını silip. benim de gözlerim doluyordu jisung ağlayınca. "niye ağlıyorsun?"

"senin gibi birini karşıma çıkardığı için her gün şükrediyorum tanrı'ya" kafasını göğsüme yaslayıp dizlerini karnına doğru çekti ve kucağındaki patikleri avuçlarının içinde döndürdü.

"ben de seni tekrar karşıma çıkardığı için şükrediyorum" dedim mırıldanarak. gülümseyerek kafasını kaldırıp çenemi öptü. sonra tekrar patiklere verdi dikkatini.

"minik ayakları bunların içine mi girecek şimdi?"

"evet güzelim" sol elimle karnını okşadığımda elimi tuttu.

"nasıl geçti sınavın?" boynuna kokulu bir öpücük kondurduğumda gıdıklandığından kıkırdadı.

"güzel, yüksek bekliyorum. sadece sınavı çözerken midem sürekli ağzıma geldi ve tuvalete gidemediğimden o rahatsız hissettirdi beni. onun dışında iyiydi yani." kolunu boynuma sarıp yüzümü öpücüklere boğmaya başladığında gülerek gözlerimi kapattım.

"canım kocam ya, çok seviyorum"

"kocan mı?" gülümseyerek gözlerimi açtığımda yanıma uzandı. "müstakbel yani"

"çok hoşuma gitti bir kez daha söyler misin?" şımararak söylediğimde güldü. yanakları kızarıyordu. uzanıp yanağını dişlerimin arasına aldığımda çığlık atarak beni ittirmeye çalıştı. "aşkım ısırma ya!"

"bir kere daha kocam de bırakacağım" koltuğun ucuna kadar gittiğinden kolumu beline atıp düşmemesi için kendime çektim.

"kocam" dedi gözlerimin içine bakarak. ısırdığım yanağına uzun bir öpücük kondurdum.

"chan hyungla karşılaştık bugün bu arada" merakla bana baktı. gülerek kafamı salladım. "ne yapıyorsunuz ne var ne yok öyle bir konu açıldı. ben de dedim işte haberin var mı jisung hamile falan jeongin söylemiştir sanıyordum söylememiş. ilk şaka yapıyorum zannetti fenalık geçiriyordu sonra bir de ikiz olduklarını söyledim kalbine inecekti az kalsın. somurtuyordu en son bana ayrılırken." kahkaha atıp omzuma vurdu. "öyle dan diye söylenir mi?"

"aşkım alıştıra alıştıra nasıl söyleyebilirim?" doğrulup yanağından bir makas aldım jisung'un. "acıktın mı?"

"biraz" kafamı sallayıp ayağa kalktım ve mutfağa geçtim. jisung yorulmasın diye akşamdan hazırlayıp buzdolabına koymuştum zaten yemekleri, sadece ısıtmam gerekiyordu. diyetine uyması için çaba gösteriyordum ve şimdiden yanakları dolmaya başlamıştı bile.

"meyve suyu?"

"vişneli var mı?" dedi içini çekerek. "canım istedi." dolabı açıp içine baktım. şansına vardı, olmasaydı da bir koşu markete gidip alırdım zaten.

"elin gerçekten çok lezzetli" jisung kasesindeki kızarmış etleri ağzına tıkıştırırken konuştuğunda güldüm. "afiyet olsun bebeğim, sevgimi katıyorum içine"

"evet şefin gizli tarifini de öğrenmiş olduk" karnını okşayarak konuştuğunda eriyerek buharlaşacağım zannettim. tatlılığı beni öldürüyordu.

"meyve suyu kaldı mı?"

"bir şişe var daha"

"acayip canım istiyor, bir bardak daha içeceğim" yerinden kalkmaya çalıştığında onu oturtup ben ayağa kalktım. "getiririm ben"

meyve suyuyla yanına geri döndüğümde kapağını açıp tepesine dikmeye başladı.

"yavaş iç bir tanem karnın ağrır belki" dudaklarının kenarından akan meyve suyunu baş parmağımla silip emdim. ellerini dizlerimin üstüne koyup uzandı ve küçük öpücükler bıraktı dudaklarıma. hepsi o kadar yumuşak ve güzellerdi ki geri çekilmek istemiyordum. ama çekildim çünkü bir kere başlayınca durduramıyorduk kendimizi ve bunun nereye gideceği aşikardı.

kafamı dizlerinin üstüne bıraktığımda rahat bir pozisyon almaya çalıştı koltuğun üstünde. nihayet doğru açıyı bulabildiğinde karnının üstüne yatıyordum hafifçe. sweatshirt'ünü sıyırıp parmaklarımı esmer teninin üstünde gezdirdiğimde kıkırdadı. bol şeyler giyiyor diye fark edemiyordum ama her gün biraz daha büyüyordu sanki karnı. elbet az önce yemek yemesinin de katkısı vardır bunda ama tek etmen bu değildi. karnına öpücüklerimi bırakmaya başladığımda saçlarımla oynadı.

"acaba konuşsam duyabilirler mi beni?" jisung'un gözlerinin içine bakıp sorduğumda gülerek omuz silkti. "bilmem, ben hep konuşuyorum. içimde hareket eden bir şeylerin olduğunu hissedebiliyorum ama tekme gibi değiller. açıklayamam, çok garip. sen yine de şansını dene, duyamasalar bile senin onları ne kadar sevdiğini hissedeceklerine eminim."

"hey" ne diyeceğimi bilemediğim için hey demekle başladım. işaret parmağımı jisung'un karnına birazcık bastırdığımda güldüğü için kafam sabit durmuyordu. ben de güldüm.

"merhaba minik şeftalilerim, ben sizin babanızım" iki kalp çizdim karnının üstüne. içli bir nefes çekti ciğerlerine.

"beni duyabiliyor musunuz bilmiyorum, daha minik şeftaliler olduğunuz için büyük ihtimalle duyamıyorsunuzdur ama yine de anneniz denememi istediği için denemeye karar verdim. " jisung eğilip yanağıma sulu bir öpücük kondurduğunda gülümseyip gözlerimi kapattım. "sizi çok seviyorum. özellikle annenizi seviyorum ama sizi de çok seviyorum. hep de seveceğim. ne pahasına olursa olsun sizi koruyacağım ve annenizle birlikte hep bir adım arkanızda olacağım. minik ellerinizden tutacağım ve isterseniz sizin için dünyayı önünüze sereceğim"

"hey" dedi jisung gülerek. gözlerimi açıp yüzüne baktım, beni videoya alıyordu galiba. "dünyayı önlerine seremezsin tamam mı? şımarırlar, şımarık yetişmelerini istemiyorum. alçakgönüllü, nazik ve iyi insanlar olsunlar yeterli."

"yine de dünyayı önünüze sereceğim" jisung'un karnına daha çok yaklaşıp fısıldayarak konuştuğumda kahkaha atıp telefonu kapattı ve bana sıkıca sarıldı.

babaları minik şeftalileri için ne isterlerse yapmaya hazırdı.

☆☆☆

biraz kısa oldu bölüm farkındayım

ama geçiş bölümü gibi düşünün

beğenmişsinizdir umarım

seviyom sizi, öptüm

bölüm sonu.

law of love | minsung (✓)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin