slmyeni bölüm
iyi okumalarr!!
☆☆☆
"changbin bir şey yap yoksa elimden bir kaza çıkacak"
dişlerimin arasından konuştuğumu duyan felix endişeli bir şekilde yanımda oturan changbin'in kolunu dürtükledi. changbin harekete geçmek için babamın kendisine okuduğu nutuğu bitirmesini beklerken ben salonun öteki ucunda jisungla flörtleşen changbin'in yavşak kuzeni woonho'dan delici bakışlarımı ayırmıyordum ama ne woonho beni takıyordu ne de jisung yaptığım kaş göz hareketlerini anlıyordu. zaten küsmüştü bana, bugün neden bu kadar lanetli bir gün olmak zorundaydı ki?
en başından anlatıyorum. felix ve changbin'in düğün günü yaklaştığı için aileler son gelişmeler hakkında konuşmak için toplanmak istemişti. annemle her ne kadar kavgalı olsam da babam çağırdığı için gelmek durumundaydım ki artık jisung'u da onlarla tanıştırırım diye jisung'u da yanımda getirmiştim. jisung da benim ailemdi sonuçta. gerçi anneme birkaç kez jisungla sevgili olduğumu söylemiştim ama annem yine felix'e yaptığı gibi bana da kendi bildiğini okutmaya çalışarak kendi bulduğu gelin? ile evlendirmeye çalışıyordu. kızlardan hoşlanmadığım, yejinle bir nevi akraba olmamız bütün bunlar annem için önemsiz detaylardı. uygun bir aday olduğunu düşündüğü sürece annem için kızlardan veya erkeklerden hoşlanmıyor olmanız önemli değildi. egosantrik düşüncelerinde yaşıyor ve dünya kendi etrafında hayat buluyor zannediyordu. o ne derse o olacaktı yani. karşı çıkacak cesareti bulamasam olurdu da. inatçı bir kadındı annem.
her neyse, ne diyordum. evet, yejin ile bir nevi akraba sayılıyorduk çünkü teyzemin üvey kızıydı ve herhangi bir kan bağımız olmamasına rağmen ben ona diğer türlü bakabilecek mideye sahip değildim. ama gel gelelim o bakıyordu ve dananın kuyruğu da tam olarak burada kopuyordu. adı üstünde, aile yemeğine gelmiştik ve teyzemin üvey de olsa kızı olduğu için yejin de buradaydı. annem biz jisungla kapıdan içeriye girer girmez yaptığı imalarla niyetinin ne olduğunu belli etmiş, yejin'i de üstüme salmıştı. defalarca kez jisung'un sevgilim olduğunu söylememe rağmen üstelik.
şimdi de jisung çok yanlış anlamıştı. mutfakta gizlice ağladığını fark etmiştim ve benimle konuşmayı da ısrarla reddediyordu. eve gitmek istediğini de söylemişti ama ne ben evden çıkabildiğim ne de chan hyunglar evde olduğu için bir yere gidemiyordu ve burada sıkışıp kalmıştı doğal olarak. her şekilde dönüp dolaşıp jisung'a hak veriyordum, annemin huyunu bilmiyormuşum gibi tek bir kelime etmemiştim ve tamamen benim hatamdı.
yine de buradan çıkmaması ve gözümün önümden ayrılmaması iyi olmuştu, diğer türlü aklım onda kalacaktı ama bir yandan da keşke en başından jisung'u ailemle tanıştırmak için farklı bir gün seçseydim keşke diyordum çünkü sabır taşımın çatlamasına çok az kalmıştı. sevgilimin beline elini yerleştiren woonho'yu herkesin içinde dövüp aileleri düşman etmemem için beni durduran tek şey changbin ve felix'in birbirlerine ne kadar aşık olduklarını bilişimdi. sevgilimin beline elini mi koydu demiştim? sikerler, gerçekten sabır taşım çatladı sanırım.
bir hışımla ayağa kalktığımda babam da dahil olmak üzere herkes bana döndü. ciddi bir konuşmanın ortasındaydık nihayetinde, çok acil bir şey olması gerekiyordu ayağa kalkmam için. felix elimi yakalayıp titreyen göz bebeklerini benimkilerde gezdirdi.
"nereye gidiyorsun abi?"
"tuvalete gideceğim abicim, izin var mı?" babam gülerek eliyle kapıyı gösterdi ve konuşmasına geri döndü. kapıya gidiyormuş gibi yapıp dikkatler benden çekilince jisung ve woonho'nun olduğu tarafa yönlendirdim adımlarımı. hâlâ changbin ve felix'in gözleri üstümdeydi ama oturduğum yerden woonho'nun sevgilime yavşamasını daha fazla izleyemezdim. sinirden gözümün önü kararıyordu ve ben ilk defa böyle bir şey yaşıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
law of love | minsung (✓)
Fanfiction!mpreg! savcı minho şans eseri arşivde bulduğu ve soruşturma dosyası seneler önce kapanmış olan kayıp han jisung'u bulmak için varını yoğunu ortaya koyar. *angst değil*