iyi okumalarr!!!
☆☆☆
"kızım yolmasana kardeşinin saçlarını!"
jisung sesinde belli belirsiz bir sitemle konuştuğunda gerçekten de ilsung'un saçlarını yolan byeoul'a yaklaştım kıkırdayarak. ilsung o kadar usluydu ki ağzını açıp tek kelime etmiyordu kız kardeşine. yalnızca minik elleriyle saçlarını yolan elleri uzaklaştırmaya çalışıyordu. byeoul'u ilsung'dan ayırıp tıpkı jisung'unkilere benzeyen tombul yanaklarına sulu iki öpücük kondurdum. ilsung'a da aynı işlemi uyguladığımda etrafa gülücükler saçıyorlardı.
siyah kravatını bağlayan jisung kestirmesini hiç istemesem de, uzun saçlı hali farklı bir hava katıyordu bence kendisine, kestirdiği buklelerini karıştırarak bana döndü ve gülümsedi.
"güzel oldum mu?" bebeklerin yanından ayrıldım ve biricik sevgilime dönerek onu kollarımın arasına buyur ettim. "dünya güzelimsin sen benim. aksi mümkün mü?" memnun birkaç mırıltı döküldü dudaklarının arasından. o dudaklara uzanıp öptüm ben de.
bugün evleniyorduk.
tam bugün, takvim 25 ağustos 2028'i gösterirken, evlenmeye karar vermiştik. çünkü artık bu tarihi ileriye atmak için bir sebep göremiyorduk. ikizler doğmuşlardı, sağlıklılardı. biz de aynı şekilde. jisung ben her ne kadar sorun olmadığını söylesem de kendisinin istemediği doğum kilolarından sporla kurtulmuştu ve istediği kiloya ulaştığı gün nikah tarihini almaya gitmemiz için koluma girmişti. yanında beni de spora başlatmıştı ama şikayetçi olduğumu söyleyemezdim. vücudum tekrardan form kazanmış ve güçlenmişti. ikimizin de güce ihtiyacı vardı, önümüzdeki senelerde peşinden koşturacağımız iki küçük bebeğimiz vardı çünkü.
"sen ne zaman giyineceksin?" dudaklarımdan ayrılan jisung lacivert tişörtümün yakasıyla oynadı gülümseyerek. mümkünmüş gibi onu daha çok kendime bastırdığımda halının üstünde bizi izleyen ilsung çığırdı.
jisung'a ne zaman yaklaşsam böyle yapıyordu bu çocuk. bir tek jisung'a yaklaştığımda sesini çıkartıyordu zaten. onu benden kıskanıyor olması muhtemeldi.
"ne var bebeğim ya?" jisung benden ayrılarak bebeklere yöneldiğinde dudağımı büzdüm. ikisini de kucağına alıp yüzlerini öpücüklere boğmaya başladı. bunu her fırsatta yapıyordu. byeoul minik ellerini jisung'un yüzünde gezdirdi. jisung o minik elleri tutup her bir zerresini öptü.
yüzümde kocaman gülümseme ve tarif edemeyeceğim türden bir iç huzurla izledim bu tabloyu. keşke hep şu anda kalsaydım. gerçekten, hiç şikayet etmezdim.
"hadi giyin sen de aşkım" dedi jisung bana dönerek. "ben de bu bebekleri hazırlayım gidip."
"ben giyindikten sonra yardıma gelirim, zorlama sen kendini" bana öpücük atıp kucağındaki bebeklerimizle odadan çıktı.
dolabı açıp askıda giyilmeyi bekleyen takım elbisemi çıkardım. kalbim her ne kadar buna hazırlıklı olsam da gümbürdüyordu. kimilerine göre belki basit bir imzaydı kağıt üzerindeki ama hayır, benim için işler tam olarak da öyle sayılmazdı. resmi olarak hayatlarımızı birleştirecektik, üstelik jisung da artık bir lee olacaktı. lee jisung. düşüncesi bile içimi kıpır kıpır ederken birkaç saat içerisinde gerçekleşeceğini bilmek beni bulutların üstünde küçük bir yolculuğa çıkartıyordu.
changbin'in üst üste attığı mesajlarda kısa bir göz gezdirip gülümseyerek telefonumu yatağa fırlattım ve üstümü değiştirdim. klasik siyah beyaz bir takım gibi görünseler de jisung'un takımı da benim takımım da oldukça güzel kumaşlardan yapılmaydı. kemerimi de taktıktan sonra dolabın üstündeki aynaya baktım memnuniyetle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
law of love | minsung (✓)
Fanfiction!mpreg! savcı minho şans eseri arşivde bulduğu ve soruşturma dosyası seneler önce kapanmış olan kayıp han jisung'u bulmak için varını yoğunu ortaya koyar. *angst değil*