Hala yaşıyorum.. Hala yaşıyorum... Hala yaşıyorum...
Kafamın içinde dönen bu cümle kalbimin hızını iki katına çıkarmıştı, nefes alış veriş düzenim bozulmuştu, yutkunmaya çalışıyordum ama uyuşan vücudum sayesinde bu yetimide kaybetmiş gibiydim, nasıl olurdu? Nasıl yaşardı? ben mi yanlış görmüştüm? Evdeydi emindim, o kadar emindim ki yanılamazdım, yanılmamalıydım. Kuruyan dudaklarımı zorlada olsa aralayarak dilimle ıslattım adrenalinden gözlerimde yanıp sönen ışıkların olduğunu farkettim.
Ne olacaktı şimdi ölmediyse ve hala buralarda bir yerdeyse ne yapacaktım?
Bende bir tuhaflık olduğunu farkeden Araf bana dönerek "güzelim ne oldu? Kimdenmiş mesaj? Yağmur falan mı?" diyerek soru yöneltti.
Tedirginlik ve çağresizlik içinde yarım yamalak kırptığım gözlerimle yavaş yavaş ona döndüm.
Yapabildiğim sadece olumsuz anlamda başımı sağa sola çevirmek oldu ve mesajın atıldığı telefona istemsizce yüzümü buruşturarak bir daha baktım bu sefer ekran parlaklığını kısmıştım.
Araf anlamazca "ee kimdin o zaman söylesene?"dedi
Ama ben hiç bir şey diyemedim ve karşıya baktım, aralık pencerenin rüzgarıyla uçuşan tül perdeye yavaş ve huzur verici bir şekilde ileri geri uçuyordu uğuldayan kulaklarım beni bu ana perdeye takılı halime hapsetmişti.
Araf" güzelim sana diyorum neden cevap vermiyorsun"diyordu.
En sonunda benden tepki alamayınca
"ver bakalım şu telefonu ne soktu seni bu hale"diyerek telefonu eline aldı, terlediğini alınan telefonun boşluğu ile fark ettiğim elimi üzerimdeki yorgana silerek usulca Arafa baktım.Araf ekrana bakıyordu karanlık odada aydan sonra Arafın yüzünü aydınlatan ikinci şey telefonun ışığıydı ve onun bana sunduğu kadarıyla tepkisini anlamaya çalışıyordum.
Birden bire yüzündeki ışık kesilmişti yanımdan hızla kısık esen rüzgarla uçan bir şey hissettim ve bir küt sesi ardındansa dağılma sesi.
Araf telefonumu parçalamıştı.
Birden olayın anıyla vücumdan kalkan uyuşkluğun gidişiyle Arafa döndüm ve kaskatı kesilen kollarını tutum.
Onu sakinleştirmeliydim yoksa çok kötü şeyler olacaktı biliyordum.
"Dur Araf öfkelenmenin hiç sırası değil, ne olacak? Ne yapacağız? bir çözüm bulmalıyız, bir şeyleri parçalamaktan önce."diyerek elimi yüzüme gelen saçlarımı ittirerek yataktan kalmaya yeltendim. Evet sadece yeltene bildim çünkü Araf birden bire bileğimi tutarak" evet haklısın bir çözümü var oda ben o iti bulup kafasına sıkıp öldüğünü görüp emin olmamdan geçiyor."Dedi dişlerinin arasından öfkeyle.
Ben onun bu söylediğine soluk verip gözlerimi devirirken bileğimde olan elini diğer elimle tutup yanına oturdum.
Ve başımı yana yatırarak ona baktım" öfkeden kastım tamda buydu" dedim tebessüm ederek.
"şimdi o en çok güvendiğin adamlarına temkinli olmalarını söyle ve yarın erkenden kalkıp ne yapmamız gerektiğini her şeyi düşünürüz ama lütfen şimdi canımızı sıkmayalım, biliyorum öfkelisin, öldürmek istiyorsun ama sen ne zaman bu şekilde adım atsan bu adam bir adım sen den önde oluyor, o zaman bizde oyunu kurallarına göre oynarız hem bizim elimizde onda asla olmayan bir koz var" diyerek gülümsedim.
Oda anlamaya çalışır gözlere bana bakıyordu.
Bende gözlerimi devirerek kendimi gösterdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bana ait!
Teen FictionDelirmiş gibi bağırıyordu, herkezin onu duyduğuna emin olmaya çalışırcasına tekrar ve tekrar bağırıyordu. BANA AİT! Bana anladınız mı lan!? Bana ait! BU KIZ BANA AİT!!!