*
*
*Öfke tüm hücrelerime çok kısa sürede sıçramıştı. Pekala, Sahra'nın bu yaptığına inanabiliyordum. Gerçekten bu acımasızlığı yapacak seviyede, yani seviyesizlikteydi. Ama umutlarımı söndürmemeliydi, bu çok fazlaydı.
Kapıyı büyük bir sinirle açtım. Sahra'nın bana olan aşağılayıcı bakışlarıyla karşılaştığımda gözlerimden alevler çıktığına emindim. Onu...onu gerçekten mahvetmek istiyordum.
"Seni aptal!" diye resmen kükredim. Çınar'a yazdığım o mektup şimdi paramparça, yerleri süslüyordu. O kağıtları tek tek ona yutturmak bile öfkemi geçiremezdi. Karan'ın şaşkın bakışları eşliğinde hızla Sahra'nın boğazına yapıştım ve onu duvara sertçe dayadım. "Yeter artık, bize bulaşma!" diye tıslarken Karan kısa sürede olayı farkına varıp ellerimi Sahra'nın kızaran boynundan almaya çalışıyordu. Sahra'nın bembeyaz boynu ellerimin altında kızarırken arkamdaki Karan'a tekmeyi geçirdim.
Sahra benden kurtulmaya çalıştı. Elleri karnımdan beni itmeye çalışırken ne kadar güçsüz olduğunu fark ettim. Sinirin de bana kattığı güçle adeta ezilecekti.
"Sana olan öfkem sönmeyecek." dedi zorla. Bu halde bile öfkesini dile getirebiliyordu. Karan bu sefer biraz daha temkinliydi. Bir hamlede belimden tutup beni Sahra'dan ayırırken ellerimin ağrıdığını hissettim. Onu boğacak kadar ileri gidemeyeceğimi biliyordum, ama öksürmesine ve nefes alma güçlüğü çekmesine neden olmuştum.
Karan yüzüme bakmıyordu. Hipnotize olmuş gibi Sahra'yla ilgileniyor ve devamlı ona iyi olup olmadığını soruyordu. Sinirden dolan gözlerimden bir damla yaş süzüldü. Öfkeyle o yaşı silerken adeta kendimi tokatlamıştım. Ellerimi yumruk yaptım ve bana ayrılan odaya geri döndüm. Kapıyı öyle sert kapatmıştım ki bir an kırılacağını düşünmüştüm.
Duvarın kenarına çöktüm. O kadar bitkin ve duygu yüklüydüm ki vücudum artık bu ağırlığı kaldırmak istemiyormuş gibi kendini bir süre dinlenmeye almaya hazırlanıyordu. Gözlerim yavaşça kapanırken Çınar'ın gülüşünü hatırladım. Benimleyken gerçekten mutlu oluyordu. Kimseyle mutlu olamadığı kadar mutlu oluyordu. Ona huzur veriyordum. İstese bir sürü arkadaşı olabilirdi, ama o yalnız bir adamdı. Benden başka pek de kimsesi yoktu. İşte bu bende büyük bir sorumluluk hissi uyandırıyordu. Hayatımdaki en güzel sorumluluktu. Ama bu kadar güzel olması beraberinde pek de iyi şeyler getirmiyordu. Gözlerim tamamen kapandığında "İyileşeceğiz." diye mırıldandım.
****************
Uyandığımda saatin kaç olduğuna dair en ufak bir fikrim yoktu. Zaten tuvalet ihtiyacım beni uyandırmıştı. Sanki çevremdeki tüm kötülüklerden arınıyormuş hissi veren bir duş da aldıktan sonra biraz daha kendimdeydim. Artık şu küçük odadan çıkmalı ve Arlyn'le Çınar konusunda şansımı biraz daha denemeliydim.
Odadan çıkar çıkmaz ıssız koridorda yukarıya doğru koştum. Arlyn'i nerede bulacağım konusunda hiçbir fikrim yoktu ama birilerine sorabilirdim öyle değil mi?
Daha önce geçmediğime emin olduğum gri bir koridora geldiğimde ilerlemek konusunda tereddüt etmiştim. Benden yaklaşık beş yaş büyük olan gençler topluluğu ellerinde birkaç kağıtla birbirlerine yabancı dilde bir şeyler anlatırlarken onlara doğru ilerlemem seslerini kesmişti.
Bir anda yaklaşık on kişi bana bakınca afallamış hissettim. Boğazımı temizledim.
"Arlyn'i nerede bulabilirim?" diye sordum. Bu arada türkçe bilmeleri için dua ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AÇELYA
Fantasy"Hiçbir ölümlü, seni benden alabilecek kadar kudretli değil." Etrafa korku saçan gizemli bir adamın rüyasına giren ve rüyasında ona sığınan bir kıza olan sonsuz sadakati Dünya'dan bağımsız bir yer olan Açelya'daki dengeleri altüst etmek için güzel...