Açelya'nın bölüm sayısı iyice artmaya başlıyor ve siz yine de ilginizi ayırmıyorsunuz. Gerçekten harikasınız! Her birinizi çok seviyorum, Açelya'ya açılan bu yolda bana eşlik ettiğiniz için çok teşekkür ederim! Biz hep birlikte Açelya'yı oluşturuyoruz! Gerçekten, iyi ki bu hikayeyi görüp bir şans tanıdınız, hepinize minnettarım! Dediğim gibi, erken gelen bir bölüm! <3
Keyifli okumalar herkese! :)
***********
*******
***
*
Son cümlemin kalbime dokunduğunu hissettim. Ama söz ağızdan bir kere çıkardı. Ya sen pişman olmamak için o söze kendini inandırırdın, ya da hiç söylememiş gibi hayatına devam ederdin. Ben ikisini de bir türlü seçemiyordum."Duru," diye başladı cümlesine. "Eğer ölümüm seni mutlu edecekse seve seve ölürüm. Yirmi beş olmayı beklememe gerek yok."
Çınar'ın kurduğu bu cümleden sonra çenem bir anlığına titredi. Çok tuhaf hissediyordum. Ellerimi ceplerime soktum ve bir an o lacivert gözlerine baktım. Onun gerçekten de gözleri dolmuştu.
Pişman mıydı? Bilmiyordum.
Üzgün müydü? Galiba öyleydi.
Sanki...sanki masadan kalkmak istiyor, bana daha yakın olmak istiyordu. Ve sanki bir şey bunu yapmasını engelliyordu. Engellerden nefret ediyordum, ama bazı engeller vardı ki ikimizi de hırslandırıp birbirimize bağlamıştı. Yine de artık bendeki hırs tükenmişti.
Onun o güzel bedeninin içi kirli bir ruhla kaplıydı, buna emindim! Ben sadece onu görünüşü için mi sevmiştim? Hayır, hepsi bu olmamalıydı...Ama şimdi ona olan duygularım o kadar basitleşmişti ki, basitleştirmiştim. Onun yüzünden, çok sevip birden gitmesi yüzünden!
"Sana aşık olmamı sağlayan şey her neyse ondan nefret ediyorum."
Bu cümleyi kurarken gözümdeki akmayan yaşlardan dolayı görüşüm bulanıklaşmıştı. Dudağımı sinirle dişledim.
Arkamı dönüp yine aynı sinirle katın çıkışına doğru ilerlerken "Hiçbir şeye değmiyorsun Kızılkaya!" diye haykırdım.
Bu kadar çok kötü özellik sadece tek bir kişide barınmıştı ve ben o kişiden hoşlandığım için ve sırf aramızda bir ilişki olduğundan dolayı düşman edindiğim için kendime çok kızgındım. Tıpkı ona olduğu gibi...
****************
Daireme koşarak ulaştım. Hızlı bir koşuş, tahminimden daha erken bir şekilde kapımın önüne varmamı sağlamıştı. Ben sadece o an gecenin karanlığında yağan kar tanelerine ve rüzgara savaş açmak istemiştim. Koşmak nefes nefese kalmama neden olduğu için sinirlerimi azaltmıştı.
Kapımı anahtar görevi gören kartımla açtım. Fakat içeride ters giden bir şeyler vardı.
Işık açıktı. İblis yatağıma oturmuş bir şekilde telefonuyla ilgileniyordu. Beni görünce telefonuyla ilgilenmeyi bıraktı ve "Dağılmış görünüyorsun." dedi. Yüz ifadesi donuktu ama yine de şu an onu "kötü" kavramının içine almıyordum.
İçeri girip kapıyı kapattım.
"İyi günler geçirdiğim söylenemez." dedim küfreder gibi. Sonra da İblis sanki her zaman daireme uğruyormuş gibi normal davranarak botlarımı çıkardım. Şu an aşırı bir tepki veremezdim, o hakkımı tüketmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AÇELYA
Fantasía"Hiçbir ölümlü, seni benden alabilecek kadar kudretli değil." Etrafa korku saçan gizemli bir adamın rüyasına giren ve rüyasında ona sığınan bir kıza olan sonsuz sadakati Dünya'dan bağımsız bir yer olan Açelya'daki dengeleri altüst etmek için güzel...