Açelya Hakkında.

47.9K 1.4K 177
                                    

İlk kısım Açelya'nın ikinci yılında yazdığım yazılardı. İkinci kısım ise bildiğiniz karakterlerin bilmediğiniz yönlerini açıklamaya çalıştım. Aslında sadece Deniz Kızı'nın ilk bölümüne koyacaktım, çünkü Açelya'yı hiç okumamış ve Deniz Kızı'na başlayacaklar için akıllarında belli başlı şeylerin olmasını istedim. Ama o hikayeye hiç bakmayanlar için bu biraz acımasızca olabilirdi. :) Buyrun bakalım. :)

*******************
|Bu kısmı Açelya'nın ikinci yılında yazmıştım. :)|

Açelya, dünyanın kendi kurallarından sıkıldığım için kendi gezegenimi oluşturmak istememden doğan bir kurguydu. Ve bu kurgu, bir çok kuralı, farklı karakterleri, farklı teknolojileri, bilim insanlarının talihsizlik sonucu oluşturduğu yaratıkları, yine bilim insanlarının yeni bir deney amaçlı yapay bir deniz kızı oluşturmalarını, acı vermekten zevk alan ruhları ve dahasını oluşturuyordu. Bu arada acı vermekten zevk alan ruhların arasında en yetkililerden olan Çınar da yer alıyordu. Böyle bir karakter oluşturmak istedim ve bunu yaparken müdireden hiçbir ceza almaması gerekiyordu. Bu yüzden kesinlikle müdirenin oğlu olmalıydı ki, acı çektirdiği insanların karşılığında tek bir ceza bile almamalıydı. Çınar'ınki öylesine bir yetkiydi ki ona terslenmek bile müdirenin kurallar kitabında büyük cezalardan başlıyordu. Tabi yetkiler büyük olunca dünyayı da oldukça merak ediyordu Çınar. Dünya üzerinde neredeyse gidip gezmediği ülke kalmamıştı. Bir tek Türkiye ile İrlanda'ya bir bir kereden fazla gitmişti. Çünkü babası yarı İrlanda vatandaşıydı. Çınar'ın babasının babası, yani dedesi bir İrlandalıydı. Türk kanını ise babaannesi taşıyordu. İkisi birlikte İrlanda'da yaşamış ve ölmüşlerdi. Çınar aile bağlarına olan saygısını pek belli etmese de önem veren biri olduğu için İrlanda'da onların mezarlarını elinden geldiğince ziyaret etti. Sonra annesi yani müdire ve babaannesi tamamen türk olduğu için Türkiye'ye gidip görmek de bir kere yaptığı bir şey değildi. Sekizinci gidişinde önce Kadıköy'e oradan da Üsküdar'a geçti. Daha öncesinde İstanbul'un sadece avrupa yakasında bulunmuştu. İşte o gün Duru'yu merdivenlerin üzerinde ağlarken gördü. Çınar hayattan zevk alan biri değildi. İçinde büyük bir boşluk vardı ve hayatın tüm heyecanından yoksun ruhu buna kendince bir çözüm bulmuştu. İnsanlara acı çektirmenin on yedinci yaş gününde hoşuna gittiğini fark etti. On yedinci yaş gününe gelen bir kızın eli, pastanın üzerindeki mumlara bir anlık yakın durmasıyla yanmıştı. Ve çoğu kişi telaşla kızın etrafına toplanırken Çınar oturduğu yerden kalkmamış ve zevkle gülümsemişti. Kızın bedeninin bu şekilde ani bir tepki vermesi, acı içinde çığlık atması onun içindeki boşluğu biraz da olsa doldurmuştu. Bu hissi kesinlikle tekrar tatmalıydı. Fakat bu sefer acı veren öylece duran bir mum olmamalıydı. Kendisi olmalıydı, bu onu daha çok mutlu edecekti. İlk başta bilim insanlarının yanlışlıkla ortaya çıkardığı küçük yaratıklara mumu tutmayı denedi. Yaratıkların tepkisini beğense de mumu yakması hem az da olsa zaman alıyor hem de bir çakmak gerektiriyordu. Başka bir şey aradı, bir gün müdire kendilerinin aile tablosunu Çınar'a verdi ve Çınar o aile tablosunu odasına asarken çivinin ne kadar  acı verebileceğini, ve acı vermek için uğraştırıcı bir araç olmadığını fark etti. İşte o gün, Çınar KIZILKAYA çiviyi kendi istekleri için yeniden keşfetti. İşte bu içindeki tüm boşluğu doldurabilirdi. İçindeki o boşluğu bir süre tamamen doldurduğunu hissetti. Ama o kızı, Duru'yu orada ağlarken görünce fark etti ki içindeki o boşluk hiçbir zaman tam kapanmamıştı. Daha başka bir şeye ihtiyacı vardı. O kıza...O kızı gerçekten istediğine bir dakika bile geçmeden karar vermişti. Adeta o kız tarafından büyülendiğini hissetti. Bir çok kız görmüştü, oysa hiçbiri içindeki o boşluğu sızlatamamıştı. O kız, onun olmalıydı. Onun için yapmayacağı şey yoktu.

Duru için zamanla kendinden tamamen vazgeçebileceğini gösteren Çınar, müdirenin artık en büyük kızgınlığı olmuştu. Hiçbir asil kana sahip olmayan, hiçbir özelliği bulunmayan bu sıradan kız, üzerine titreyerek yetiştirdiği oğlunun aklını başından almıştı. Oğlu annesi için neredeyse hiç değişmemişti, ama bir kız için neredeyse tamamen değişmişti. Bu müdireye çok dokunmuştu, Duru'dan nefret etmek için ortada çok güçlü nedenler vardı. Ve bu nedenler Çınar'la Duru'nun arasını bozmak için müdireyi harekete geçirmeliydi. Bir yandan da Açelya'yı yönetmek zorunda olan müdire her zaman Duru ve Çınar'la ilgilenemeyeceği için bu durum ikisini oldukça yakınlaştırmıştı. Ama onların aşkına en büyük engellerden birinin Açelya'yı yönetmek gibi zor ve zahmetli bir görevi yoktu. Sahra, çocukluk aşkı olan Çınar hariç hayatında her şeyi elde etmişti. Bu onda güçlü bir hırs ortaya çıkardı ve o ikisinin arasını bozmak adına ne kadar kötüleşebileceğini gösterdi.

AÇELYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin