2. Sezon - 18. Bölüm |Çağlar'ın Maskesi|

52.4K 1.8K 327
                                    

Keyifli okumalar dilerim!

********************

Çınar ağacından sonra direkt daireme gittiğimde Çınar ağacının orada yaklaşık bir saat harcadığımı fark ettim. Pekala, hala daha erkendi ve biraz daha uyuyabilirdim.

Günlüğü ve kalemi rastgele yere attım ve direkt kendimi yatağa gömdüm. Fakat yaklaşık bir dakika sonra koridordan gelen bir anons üzerine mışıl mışıl uyuma planıma reklam girmiş oldu.

"An itibari ile bisiklet kiralama başlamıştır!"

Bisiklet mi? Harika(!) Açelya Belediyesi yine iş başında!

Aynı anons bu sefer ingilizce olarak söylendi. Ve diğer dillere geçilirken yastığımı sıkıca kavrayıp onu kafamın üstüne aldım. Yastıkla kulaklarımı ölümüne tıkarken bir süre sonra artık uyuyamayacağıma karar verdim. Asık surat ifadesiyle tavana doğru bakmaya başlamam da kısa sürmemişti.

Bisiklet...az çok sürmesini biliyordum ama İstanbul gibi kalabalık bir yerde sürme hevesiniz fazlasıyla kaçıyordu. Bu yüzden hiçbir zaman rahat ve özgürce bisiklete binebildiğimi hatırlamazdım. Ama burası öyle değildi işte. Açelya'nın bu kısmında nüfus azdı. Arkadaşlarım girişe oranla bana burasının çok güzel yerlere sahip olduğunu söylemişti. Çok güzel şehirler, kasabalar, köyler varmış ve asıl nüfus oradaymış. Ve ben oralara gitmek için herhangi bir uğraş vermemiştim.

Ağır ağır yataktan kalktım ve lavaboya gidip yüzüme bir kaç kez soğuk su çarptım. Dişlerimi ağır ağır fırçaladıktan sonra da rahat olması için üzerime siyah eşofman takımımı giydim ve saçlarımı tepeden rastgele toplayarak onları topuz haline getirdim. Belki de bisiklet sürmek bana iyi gelebilirdi. Çınar'la yolunda gitmeyen bir sürü şey vardı. Aslında yolunda giden hiçbir şey yoktu desem daha doğruydu ve bu bir ölü gibi davranmama neden oluyordu. Belki bu davranışlardan ufak da olsa sıyrılabilirdim.

*********************

Giriş binasının sağ tarafında kalan bir çok bisikletin konulduğu alanı nasıl da görmemiştim? Şimdiden yaklaşık on kişi bisiklet kiralamak için sıraya girmişti bile. Yanımda elbette fazla para yoktu. Şu bankadan uzun zamandır para almıyordum. Daha doğrusu bankaya uğramak aklımın ucundan bile geçmiyordu işte.

Pahalı olmamasını umarak bisikletlerin olduğu yere doğru giderken pahalı olsalar da bankaya gidip para alabileceğimi düşündüm. Birden bisiklet sürmek için büyük bir istekle dolmuştum.

Bir tane siyah takım elbiseli görevli fiş vermekle meşguldü ve diğer bordo takım elbiseli adam ise bisikletleri veriyordu. Oraya doğru yavaşça yürümeye devam ederken arkamdan "Duru!" diye bir ses gelmesi yürümemi kesmişti.

Bu tanıdık ses üzerine arkamı döndüm. Kumral saçları, su yeşili gözleri, buğday teni, keyifli surat ifadesi, geniş omuzlarını iyice belli eden kahverengi tişörtü, gri hafif dar pantolonu ve beyaz spor ayakkabılarıyla Çağlar ZAFİR'den başkası değildi. Açelya'nın üniversitesinin rehber öğretmeni anlaşılan kamp alanından benim gibi ayrılmıştı.

Hemen karşıma geçmesi uzun sürmedi. "Demek kamp sizin de hoşunuza pek gitmedi." dedim donuk bir surat ifadesiyle.

Yüzü birden ciddileşmişti. "Hayır, aslında kamp hiç de fena değildi. Ama sen gidince daha fazla orada kalmak istemedim."

Kaşlarımı çattım.

"Neden?" diye sordum. Bu sırada su yeşili gözleri arkamdan gelen taze güneşi adeta hapsetmişti. Gerçekten de gözleri çok tuhaf ve güzeldi.

AÇELYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin