Bölümleri düzenlerken bu bölümü yanlışlıkla silmişim. Neyseki notlarıma kaydettiğim nadir bölümlerdendi. Okumamış olanlar için keyifli okumalar!
.
.
.
Gözlerimi sımsıkı kapattım ve dişlerimi birbirine bastırdım. Canım git gide daha fazla yanmaya başlıyordu. Sanki güçlü ellerin iki ucundan tuttuğu kalın bir halat, boynuma sıkıca sarılıyordu. Ya da sanki idam ediliyordum."Geri çekil." derken ses tonumun kısık çıkmasına şaşmamalıydı. Sıkılan boğazım, güçlü bir ses tonuna el vermiyordu. Zaman ilerlerken hissettiğim bu acı, sağ elime bir kuvvet yüklemesi yapmış gibiydi. Gözlerimi hızla açıp İblis'in suratına yumruk attım. Beklediğimden daha sert bir şekilde yüzüne indirdiğim yumruğum, onun geriye doğru afallamasını sağlasa da pes etmeye niyeti yoktu.
Bir daha boğazıma yapıştığında buz mavisi gözlerinden adeta nefret saçılıyordu. "Neden hiçbir şey istediğim gibi gitmiyor?" diye kendi kendine isyankar bir şekilde sordu. Boğazımdaki eli tekrar boğazımı sıkmaya başladığında ona bir kere daha vurma girişiminde bulunmadım. Canım yanıyordu, fakat fark ediyordum ki şu an canı en çok yanan İblis'ti. Gözlerimi tekrar kapattım. "Bak, anladığım kadarıyla o kızı mutlu etmeye çalışıyorsun. Bir resimle...Ama seni eğer gerçekten seviyorsa onu mutlu etmen için resme ihtiyacın yoktur. Senin varlığın onun mutlu olmasına yeter."
Ah, benden bu tarz sevgiye dair cümleler çıktığına zor inanabiliyordum. Ne zamandan beri sevgiye, aşka dair bir uzman gibi konuşma havasına giriyordum? Pekala Duru DENİZ. Sence de bunu kendine sorman için fazla uygunsuz bir zamanda değil misin?
Gözlerimi açmama ramak kalmışken İblis'in eli hızla boynumu bıraktığında bu hareketine sebep olan etkeni merak etmiştim. Gözlerimi açtım ve yanmaya başlayan boğazımı sağ elimle kendi çapımda masaj uygularken bir yandan da kapının girişinde öylece duran uzun boylu adama bakıyordum. Kumral dalgalı saçları normal uzunluktaydı ve biraz dağınık görünüyordu. Yüz yapısı kemikliydi ve yeni traş olduğu belliydi. Çınar'ınki gibi biraz açık renk olan kaşları, Çınar'ınkinden hafif daha kalındı. Buğday tenliydi. Gözlerinin rengi ise oldukça dikkat çeken bir su yeşiliydi. Geniş omuzlu ve biraz kaslı bir yapıya sahip olan bu adam, İblis'in sergilediği tavra bakacak olursak saygın biri olmalıydı. Beyaz ince ve yarım kollu gömleğinin altında siyah hafif dar pantolonu ve siyah spor ayakkabılarıyla buradaki öğrencilerden pek de farklı görünmüyordu oysaki. Yirmili yaşlarının sonlarında gibi olmalıydı. Çekici bir adamdı.
İblis hızlı bir şekilde resmine doğru ilerlerken o adamı bir anlığına hiçe saydım ve İblis'e odaklandım. Resmini şöminenin içine acımasızca attığı anda kendimi berbat hissetmiştim. O mükemmel resim, benim yüzümden şimdi yanıyordu. İblis'in Elizya diye bahsettiği kızı gerçekten merak etmiştim. Üstelik o kızı neden denizkızı şeklinde çizdiği de merak konusuydu.
İblis Elizya'yı acımasızca cehennemine atmıştı. Ve şimdi Elizya gidiyor, yerine siyahlıklar işgal ediyordu. O resme siyah bir perde çekiliyordu. Ve en sonunda kül olacaktı. İblis o resmi kül olmaya mahkum etmişti.
Boyalarını alıp hızla sınıfı terk ederken buz mavisi gözleri üzerimde korkunç derecede dolaştı. En sonunda sınıfı terk ettiğinde ben, boğazımı öylece tutuyordum. Yaşadığım bu durum, derin derin nefesler almama neden olmuştu.
Saygın olduğunu tahmin ettiğim kişi, bana doğru adımlar atarken burnuma kaliteli parfümünün kokusu çoktan gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AÇELYA
Fantasy"Hiçbir ölümlü, seni benden alabilecek kadar kudretli değil." Etrafa korku saçan gizemli bir adamın rüyasına giren ve rüyasında ona sığınan bir kıza olan sonsuz sadakati Dünya'dan bağımsız bir yer olan Açelya'daki dengeleri altüst etmek için güzel...