2. Sezon - 21. Bölüm |İntikam|

48.9K 1.8K 119
                                    

Biliyorum yine bölüm gecikti. Ama bu yüzden uzun bir bölüm yazdım. Keyifli okumalar dilerim! :)

*************

İKİ GÜN SONRA,

"An itibari ile Çınar Kızılkaya'nın tüm yetkilerini elinden alıyorum, kendisi bu saatten sonra sadece birinci birim!"

Müdirenin sesi hala zihnimde çalkalanıyordu. Çınar'a...oğluna karşı bu kadar ileri gitmesi benim suçumdu. Ben sadece...sadece Duru'ydum işte. Ama nasıl olur da bu büyük yönetimde sözü geçen yetkililerin kaderlerini değiştiren bir etken olabiliyordum?

"Belki de başından beri burada olmam bir hataydı." diye mırıldandım.

"Seni duyabiliyorum!" diye seslendi Çınar. Giriş binasında birinci birimlere verilen küçük dairelerden birindeydik. Müdire Çınar'ı birinci birime aldığından beri, yani iki gündür Çınar'ın dairesinde kalıyordum. Birinci birim olması ilk başta onun kulağına iyi gelmese de bir şey fark etmişti. O da birinci birim olmasının aramızdaki ilişkiye artık üçüncü şahısların engel olamayacağıydı. Bu durum birinci birim olmanın kötü algısını ortadan kaldırmış gibi görünüyordu, en azından onun için. Ah, şaka gibiydi ama benim birimim şu an Çınar'ınkinden daha yüksekti. Üçüncü birimdim ve kurallara göre birinci birimlerin üçüncü birimlerle konuşma lüksleri bile yoktu. Hoş, bu kuralı pek umursadığımız da söylenemezdi.

"Birinci birim olmayı hak etmiyorsun Çınar. Müdirenin oğlu olduğun için böyle söylemiyorum. Sen...sen gerçekten en iyilerini hak ediyorsun. Ve şimdi bak...sırf öylesine bir kız için birinci birime düştün. Hak ettiğin bu değil." dedim kuru bir sesle. Yatağın yan tarafındaki gri duvara sırtımı yaslamış, dizlerimi de kendime çekmiş bir şekildeydim. Bu küçük dairenin güzel bir yanı varsa o da sol tarafın tamamen camdan olmasıydı ve güneş ışığının direkt olarak içeriye girmediği, gölgelik, güzel bir manzarası vardı.

"Öylesine bir kız mı?" diye sorduğunda artık mutfaktan çıkmıştı. Saat öğleni geçmek üzereydi ve hala daha ikimiz de düzgün bir kahvaltı yapmamıştık. Az önce sanki birinci birim olunca hayatında hiçbir şey değişmemiş gibi son derece olgun bir tavırla kahvaltı hazırlamakla meşguldu. Yetkili biriyken onun önüne serilen yemeklerin ne kadar leziz, ne kadar özgün olduğunu biliyordum. Adlarını geçtim, ilk defa gördüğüm harika ve son derece pahalı olduklarına emin olduğum yiyecekler yemişti. Bu bile büyük bir değişimdi.

Bana doğru adımlar atarken yorgun bakışlarım onu incelemeye başladı. Oldukça koyu yeşil bir eşofman altı, gri ince ve biraz bol bir tişört üzerindeydi. O harika lacivert gözlerinin altı biraz çökmüştü. Sakalları abartılı olmasa da biraz uzamıştı. Açık kumral saçları sakalları kadar hızlı uzamıyordu. Yine normal boyutundaydı ve hafif dalgalıydı. Ten rengi son derece normal ve sağlıklı görünüyordu. Açık pembe dudakları bir çizgi halini almıştı. Koyu renk olmayan kaşlarından biri hafif yukarda bir halde bana bakıyordu.

"Öylesine." diyerek resmen ona küçük bir meydan okudum. Çok geçmeden yanıma geldi ve o da benim gibi çöküp sırtını duvara yasladı. Kafasını geriye atıp yukarıya doğru bitkin bakışlar atarken ben de burnumu dolduran keskin, ferah kokusuyla bir kez daha büyülenmiştim.

"Belki de bu doğrudur. Belki de sen sadece öylesine bir kızsındır Duru. Ama sana karşı içimde beslediğim bu güçlü bağ, içimde sana karşı bitmek bilmeyen bir açlık duygusu seni benim gözümde öylesine bir kız yapmıyor. Belki de bana ne yaptığın konusunda hiçbir fikrin yok. Ama şunu bil ki gözümde öylesine bir kız değilsin, olamazsın da."

AÇELYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin