16. Bölüm |Virüs|

91.7K 3.3K 189
                                    

Bölümün kısalığı için üzgünüm.Kısa ama çok bölüm paylaşmayı planlıyorum.Hadi bakalım :) Buyrun Açelyalı okurlar. :)

**********
Kısa bir süre sessizce ağladım. Zihnimdeki koyu renk bulutları atmaya çalıştım. Etrafın normal olduğuna kendimi inandırmaya çalıştım. Ama değildi. Başım ağrıyordu. Düşünmekten belki de ağlamak için kendimi zorladığımdan...

Kırmızı renkli kapıya sırtımı yaslamaktan vazgeçtim ve ayaklandım. Bir şeyler yemeliydim.

Odanın dolaplarını kurcalarken "Neden?" diye mırıldandım. Hayatta her şeyin bir amacı, bir nedeni olduğunu düşünüyordum. Şimdi bulunduğum ortamın zincirlerinin gittiği yerde bir nedenin olduğuna emindim. Ama bazıları nedeni bildiğinden hükmederken bazıları nedeni bilmeden yaşardı ve ben hükmedemeyen, nedeni bilmeyen bir nokta gibiydim.

Bulanık görüyordum. Yine de direndim ve su dolu bir sürahi buldum. Beyaz renkli tezgahta bir bardak gördüm. Bardağa su doldururken suyu etrafa dökmüştüm. Ama bunu dert etmeyecek kadar başımın ağrısına yoğunlaşmıştım. Suyu bir dikişte içtim ve iki elimi de alnımda gezdirerek kendimi iyi hissetmeye çalıştım. Çınar ve Falcı kadın onları gördüğümü bilmiyor olmalıydılar. Belki de bildiğimi bilmemeleri daha iyiydi ama ben kendime hakim olamazdım. Çınar'a bunu söylemek ve ondan duyacaklarımı hafızamda hapsetmek için bir çok şeyden vazgeçebilecek kapasitedeydim.

Kapının açıldığını hissettiğimde arkamı döndüm.

"Sen iyi misin?" diye sordu girer girmez. Ses tonu tuhaftı. Ağlamaktan ıslanmış yüzüme bir süre baktı ve "Değilsin." diye devam etti.

Lacivert gözlerine gözlerimi odakladım. " Değilim." diye mırıldandım. Söyleyecek o kadar çok cümlem, kelimem vardı ki hangi birini öne atacak hangisini sona saklayacaktım en ufak bir fikrim bile yoktu.

Bana doğru adımlar atmaya başladığında "Uzaklaş." dedim.

Ellerini gri eşofmanının cebine attı. Bana doğru gelmeye devam ederken "Bunu yapmam, biliyorsun." dedi. Saçları odanın beyaz ışığı altında adeta parlıyordu. Gözleri ise daha güzel bir desene sahip olamazdı. Ama o yine de...tehlikeliydi işte. Bedenini güzel bir ruh değilde kirli bir ruh canlı tutuyordu. Ama... güzel seviyordu.

"Sen bana ne yaptın?" diye mırıldandı.

Geriye doğru adımlarımı atarken kalbimin hızlandığını fark ettim. Derin derin nefes almaya çalışıyordum. Falcı kadınla konuştukları zihnimi o kadar bulanık bir hale getirmişti ki sanki o bulanıklıkta berrak bir şey arıyordum.

Soğuk tezgaha ellerimi yerleştirdim. "Ne yapmışım? Yoksa yakın bir zamanda ölmene sebep olacak kişi ben miyim?" dedim. Kelimeler ağzımdan su gibi hızlı bir şekilde dökülmüştü. Bu kelimeler güzel kelimeler değildi. Adeta beyaz zemini kana bulamıştı.

Kaşları yukarı kalktı. Sonra yüzü donuk bir hal aldı. "Sen konuştuklarımızı duydun?" diye sordu.

Parmaklarım titriyordu. Onları durduramıyordum. Yutkundum ve lacivert gözlerin etkisi altındayken önüme gelen koyu renk saçlarımı geriye attım. Kafamı evet anlamında salladım.

Kaşlarını çattı. Bu sırada bulunduğumuz hareket eden büyük odanın durduğunu farkettim. Açelya'nın giriş kısmına gelmiş olmalıydık. "Benden korkuyor musun?" diye sordu. Ses tonunda korkutucu bir sakinlik vardı.

AÇELYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin