"İyi olduğuna emin misin? Yüzün bembeyaz."
"İyiyim."
"Bir şeyler ye, bekle hazırlatayım."
"Gerek yok, midem pek iyi değil."
"Neden? Ne oldu?"
"Çok sık kusuyorum. Midemi bulandırıyorlar."
"Ciddi misin? Doktora gittin mi?"
"Hayır.""Bence gitmelisin."
"Gerek yok."
"Emin misin? İstersen birlikte gideriz."
"Boşver."
"Ash-"
"Boşver Shorter."
Yaklaşık bir saat orada oturmasının ardından kalkmış, kendini kafeye giderken bulmuştu. Neden gitmek istediğini anlayamasa da zaten başka yapacak şeyi olmadığı için gitmekte bir sorun görmemişti.
Saat geç olduğundan dolayı içerisi bomboştu, Ash geçen gün oturduğu masaya oturup kasanın arkasındaki Eiji'ye dikti gözlerini
"Hoşgeldiniz, siparişinizi alabilir miyim?" Garsonun geldiğini fark etmemişti bile. Dalgınlığına içten içe kızarken "sütlü filtre kahve lütfen." diye mırıldandı. Americano midesini yakabilirdi belki, o yüzden daha yumuşak bir şey tercih etmişti.
O telefonuna bakarken karton bardak önüne konmuş ve "merhaba!" diyen Eiji'nin sesi kulaklarını doldurmuştu.
"Selam."
"Nasılsın?"
"İyiyim, ya sen?"
"Yorgunum biraz." diyerek gülümsedi çocuk. "Oturabilir miyim?"
"Ha? Şey, tabii."
Çocuk karşısına oturduğunda şaşkınlığını zar zor gizleyerek gözlerine dikti gözlerini. Neden oturmak istediğini anlayamamıştı doğrusu.
"Umm, tanışmak amaçlı biraz konuşuruz diye düşünmüştüm." Elini ensesine atıp utangaç şekilde masaya çevirdi gözlerini. Böyle..güzel görünüyordu.
"Tanışmak mı? Benimle neden tanışmak istiyorsun ki?"
"Bilmem. Sadece..istiyorum. Tabii senin için de sorun olmayacaksa-"
"Peki. Tanışalım." Çocuk heyecanla konuşmaya başladı Ash'in kabul etmesinden sonra. "O zaman kendimi tanıtayım. Adımı zaten biliyorsun. 19 yaşındayım, buraya Japonya'dan geldim üniversite için."
"Cidden 19 yaşında mısın?" diye şaşkınca sorduğunda Eiji de şaşırmıştı onun şaşırmasına. "Evet, neden ki?"
"15 yaşında gibi görünüyorsun."
"Ne?! Birincisi, 15 yaşında olsam o bara giremez ve burada çalışamazdım. İkincisi, sen kaç yaşındasın?!"
"17."
"Ne?"
"17 yaşındayım işte."
"E o zaman bara nasıl-"
"Japonyada okumak yerine neden burası?" diyerek çocuğun cümlesini yarıda kesti kabalık olacağını umursamadan. Kendisi hakkında konuşmak istemiyordu ve şanslıydı ki, çocuk hemen ayak uydurmuştu ona.
"Oradan biraz uzaklaşmam gerekiyordu.." derken suratının asıldığını fark etti Ash.
"Neden?"
"Sporcuydum, sakatlanınca bırakmak zorunda kaldım ve hâlâ antrenman yapıp yarışmalara katılabilen arkadaşlarımı görünce..bilmiyorum. Çok kötü hissettiriyordu. Ben de dedim madem üniversiteye geçiyorum, başka bir ülkeye gitmek daha iyi olur."
"Anladım. Geçmiş olsun."
"Teşekkür ederim. Şimdi sen kendinden bahsetsene biraz." Ash derin bir nefes alıp ne diyebileceğini düşündü birkaç saniye. Cidden, doğru düzgün anlatacak neyi vardı ki?
"Küçükken Cape Cod'da yaşıyorduk abimle. Annem beni küçükken terk etmişti, babam da bana bakmak istemeyince abime bıraktı. Küçük bir evde beraber yaşıyorduk ama abim askere çağırılınca gitmek zorunda kaldı." Birkaç saniye bekleyip devam etti. "Babam beni teyzemin yanına göndermek istedi ama evden kaçtım. Şimdi de buradayım işte."
Hiçbir şey anlatmamak ya da yalan söylemektense hayatının 'en masum' kısmını anlatmıştı sadece. Bundan sonrasını öğrenmesine gerek yoktu. Öğrense büyük ihtimalle onunla konuşmak istemezdi zaten.
Eiji çocuğun anlattıklarına karşılık durgunlaşmış sesiyle "Ash ben..bunlar için üzgünüm. Sorduğum için de.." diye mırıldanınca Ash omuz silkti. "Üzül diye söylemedim, boşver."
"Şey..peki burada nerede yaşıyorsun?" Ash sessiz kalınca içten içe kızdı kendine Eiji. "Üzgünüm, çok meraklı davranıyorum. Söylemek zorunda değilsin."
"Teşekkür ederim." diyebildi Ash onun bu anlayışlılığına karşı. "Sevdin mi peki burayı?"
"Ah, evet sevdim. Gerçi çok bir yere gittiğim söylenemez ama.."
"Her yer birbirine benziyor zaten, gezmesen de her yeri biliyor gibi olursun." Eiji dediği şeye kıkırdayınca neye güldüğünü anlamadığı için boş boş baktı çocuğa.
"Arkadaşlarım da öyle söylemişti."
"Seni bara getiren ve lavabonun yerini yanlış söyleyen arkadaşların mı?" deyince utandığını hissetti Eiji. "Aslında iyi çocuklardır. Şu gördüğün diğer garson ev arkadaşım hatta." Ash kasanın arkasındaki çocuğa baktı birkaç saniye."
"Biraz güvenilmez gibiler sanki."
"Senin arkadaşların var mı?"
"Sadece bir arkadaşım var." derken kendiyle alay edercesine gülmüştü. Koskoca şehirde sadece bir tane arkadaşı vardı..
Eiji kocaman gülümsemesiyle "Artık iki tane!" dediğinde sertçe yutkundu. Cidden, arkadaş mı olmuşlardı şimdi?
"Ah, gitmem gerek." Diğer garson çağırdığı için kalkmak zorundaydı ama hiç istemiyordu bunu doğrusu. Ash ile konuşmayı sevmişti, biraz daha oturmak istiyordu bu yüzden.
"Sonra görüşürüz, yine bu saatlerde gelirsen tekrar konuşuruz hatta." Ash başını salladı ama bu saatlerde genellikle dolu oluyordu, o yüzden gelemezdi büyük ihtimalle.
"Görüşürüz." Çocuk yanından uzaklaştıktan sonra kafenin boşaldığını fark edip saatine baktı. Kafenin kapanmasına 20 dakika kalmıştı, temizlik yapacaklarını bildiği için kahvesini alıp ayağa kalktı ve Eiji'ye son bir bakış atıp kapıdan çıktı. Nedenini anlamadığı şekilde garip bir hisle doluydu içi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Querencia || AshEiji
FanfictionİÇERİK UYARISI: TECAVÜZ, ŞİDDET, KUSMA Querencia: ispanyolca; dünyada en güçlü hissettiğin yer, güvenli yuvan, evin.