Yine kabus görmüş olsa da her zamanki gibi nefes nefese değil, daha sakin kalkmıştı bu sefer. Uyandığı anda da vücuduna sarılı olan kolları görüp gülümsemişti istemsizce.
Eiji'yi uyandırmamayı umarak kollarını yavaşça üstünden çekti ve ayağa kalktı. Hafifçe gerindikten sonra çocuğa dönüp tek kolunu ensesine, tek kolunu da dizlerinin arkasına yerleştirdi. Burada bu şekilde uyursa bir yeri ağrıyabilirdi, o yüzden yatağa götürecekti.
Havaya kalkmış olmanın getirdiği hisle gözlerini açtı Eiji. Bir an korkmuş olsa da Ash'in yüzünü görünce hemen geçmişti korkusu.
"Uyandırdığım için üzgünüm. Burada yatma diye.." derken odaya gelmişlerdi bile. Ash hâlâ uykulu olan çocuğu yatağa bıraktıktan sonra yanına yatıp yatmamak konusunda kararsız kalsa da Eiji'nin "gel." diye mırıldanmasıyla yorganın altına girmişti hızla.
Bu sefer Eiji onun kolları arasındaydı ve Ash bundan kesinlikle şikayetçi değildi. Onun sıcaklığını hissetmeyi seviyordu.
"Seni seviyorum.." diye bir fısıldama duyduğunda kalbinin teklediğini hissetmişti sanki. Aynı şeyi restoranda da söylemişti ama o an dikkatini veremeyecek kadar kötü hissediyordu. Şimdiyse, aklında yankılanıyordu sanki.
"Seni seviyorum Eiji." deyip dolmaya başlayan gözlerini kapattı kendisi de. Sevginin ne olduğunu tam olarak bilmese de Eiji'ye karşı hissettiği şeyler gerçek sevgiden daha farklı olamazdı herhalde.
.
Telefon sesiyle gözlerini açtığında Eiji'yi uyandırmamak için kim olduğuna bile bakmadan yanıtlamıştı aramayı.
"Ash, uçaktan indim. Evde misin?"
"Blanca! Tanrım, bu kadar çabuk geleceğini sanmıyordum."
"Bir an önce kurtarmak istiyorum seni." dediğinde istemsizce gülümsedi çocuk. "Evde değilim. Shorter'ın lokantasında buluşalım, sana konum atacağım."
"Tamam."
Aramayı sonlandırıp sesli bir nefes verdiğinde omzunda hissettiği elle arkasına dönmüştü hemen. "Çok sesli konuşup uyandırdım seni değil mi? Özür dilerim."
Eiji onun telaşlı sesine istemsizce gülümserken hafifçe öne atılıp oturmakta olan çocuğun beline doladı kollarını. "Uyandığım an seni görmek çok güzel."
Duyduğu şey boğazında bir yumru oluştururken sertçe yutkunup ellerini karnında birleştirilmiş ellerin üstüne koydu.
"Bugün cumartesi, değil mi?"
"Hm hm."
"O zaman biraz daha yatalım."
"Gitmem gerek."
"Ha? Nereye?"
"Bir işim var. Akşam görüşürüz, olur mu?"
"Ne işin var?" derken çocuktan ayrılıp oturur pozisyona gelmişti.
"Önemli bir şey değil."
"Benden gizlediğine göre kesin önemli."
"Neden öyle diyorsun?"
"Öyle gibime geldi." dediğinde Ash derin bir nefes alıp ellerini çocuğun yanaklarına koydu. "Merak edilecek bir şey yok, güven bana."
"Güveniyorum ama endişeleniyorum da. Ben de geleyim, en azından aklım kalmaz."
"Gelemezsin."
"Neden?"
"Şey..biraz tehlikeli olabilir." Eiji gözlerini kocaman açıp "ne?!" diye sordu sesini yükselterek. "KENDİNİ TEHLİKEYE ATACAK BİR ŞEY Mİ YAPIYORSUN?"
"Bir şey olmayacak, söz veriyorum."
"Ama-"
"Lütfen Eiji. Gerçekten hiçbir şey olmayacak, işim tamamen bittiğinde arayacağım seni."
"Tanrım! Ne dersem diyeyim yine de yapacaksın değil mi?"
"Yapmak zorundayım."
"Bari anlat."
Anlatmayı ne kadar istemese de onu endişeli hâlde bırakmak istemiyordu, o yüzden birazını söylemeye karar verdi.
"Geçen gün bahsettiğim adamı hatırlıyor musun?"
"Blanca mı?"
"Hm hm. Onu çağırdım, Dino'dan kurtulmak için bir planım var ve ona ihtiyacım vardı."
"Nasıl yani?"
"Bak, Dino iğrenç işler yapıyor. O geldiğin barda özellikle. Oraya önceden birkaç kez polis çağırttım ama hepsinde tanıdığı polisler geldi ve kurtuldu. Onun yaptıklarını ortaya çıkarmam için delil lazım ama evinden hiçbir şey alamıyorum bildiğin. O yüzden Blanca'yı çağırdım bana yardım etmesi için."
"Peki bu..ne kadar tehlikeli olacak?"
"Araya birkaç silah girecek kadar."
Eiji sesli bir nefes verip dudaklarını birbirine bastırdı. "Ya sana bir şey olursa?"
"Eiji, olmayacak. Söz veriyorum."
"Ama bilemezsi-"
"Biliyorum. Dikkatli olacağım ve bir şey olmayacak." dediğinde Eiji burnunu çekmişti. "Gitme.."
Gözyaşları bir anda yanaklarından süzülmeye başladığında Ash şaşkınca baktı ilk başta, sonra da hemen kolları arasına aldı çocuğun vücudunu. "Yapma böyle."
"Sana bir şey olmasını istemiyorum."
"Olmayacak." derken çocuğun saçlarına bastırdı dudaklarını. "Hiçbir şey olmayacak ve sapasağlam geri döneceğim."
"Tamam." Geri çekilip gözlerini sildi Eiji. "Zaten engelleyemeyeceğim seni, ve bu durumda dediğine inanmaktan başka çarem kalmıyor." dediğinde gülümsedi Ash. Böyle demesi hoşuna gitmişti nedense.
"Şimdi gidiyorum. Ben yokken Alex'le bir şeyler yapın onun da işi yoksa. Aklın dağılmış olur."
"İşe yarayacağını sanmıyorum ama deneyeceğim."
"Teşekkür ederim."
Haha taslaklarım bitti sıçtım
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Querencia || AshEiji
FanfictionİÇERİK UYARISI: TECAVÜZ, ŞİDDET, KUSMA Querencia: ispanyolca; dünyada en güçlü hissettiğin yer, güvenli yuvan, evin.