Eiji kafenin boş olmasını fırsat görerek Ash'in karşısına oturarak "sonunda." diye mırıldandı.
"Ne oldu?"
"Oturmak için bekliyordum, sonunda içerisi boşaldı biraz."
"Gören de konuşkan biriyim sanacak."
"Konuşkan olmasan da sorun değil, seninle olmayı seviyorum." Çocuğun cümlesi kalbinde bir teklemeye neden olurken gözlerini kaçırıp dudağını dişledi.
"Hadi bana yine bir şeyler anlat. Yani..anlatabileceğin şeyler vardır değil mi? Güzel anılarını dinlemek isterim."
'Güzel anılar." diye geçirdi içinden Ash. Hiç yok değillerdi, ama kötü olanlar güzel olanların üstünü öylesine örtüyordu ki, hatırlaması zor oluyordu.
"Yoksa sorun de-"
"Bir dakika ver bana, düşüneceğim."
Eiji yüzündeki gülümsemeyle arkasına yaslanıp karşısındaki çocuktan gelecek kelimeleri bekledi kısa bir süre.
"Dino'nun evinde kalan bir çalışanı vardı. Blanca.." Adını anmasının ardından derin bir nefes aldı. "Benim için bir abi, ya da baba gibiydi, hangisi bilemiyorum."
Onu abi olarak düşünmek Griffin'e ihanet gibi geliyordu şu an, o yüzden bu dediği şeyi göz ardı edip devam etti konuşmasına. "Beni sever, olabildiğince korurdu. Sürekli bahçede kitap okurduk. Beni kitap okumaya iten kişi oydu, ondan önce de okurdum ama kesinlikle bu kadar ilgili değildim."
"Ne güzel."
"Kaçış noktam gibi biriydi. Ne zaman bir şeye ihtiyacım olsa ona giderdim." Cümlesini bitirdiği an aklına gelen şeyle duraksayıp fark etmeden kocaman açtı gözlerini.
"Ne oldu?"
"Y-yok bir şey. Devam edeyim." Aklına gelen şeyi söyleyemezdi şu an. Onunla birkaç dakika daha konuşup hemen buradan çıkacak ve Shorter'ı arayacaktı.
"Bir gün izin vaktinde gittiği yerde bir kadınla tanışıp aşık olmuş. Evlendi, işi bıraktı ve başka bir yerde yaşamaya başladı. Sonra hiç görüşmedik."
"Üzüldüm.."
"Önemi yok. Sanırım yakın bir zamanda görüşeceğiz."
"Ah, öyle mi?"
"Tam belli değil şu an."
"Görüşürseniz beni de çağır!" dedikten sonra utançla başını eğdi biraz. "Yani istersen."
"Olabilir. Eiji, şimdi gitmem lazım. Yapmak gereken bir şey var. Sonra görüşürüz, olur mu?"
"Tabii. Görüşürüz." İkisi de kalkınca Eiji çocuğa son bir kez gülümseyip arka tarafa giderken Ash de hesabı ödemek için kasaya ilerlemişti.
Kafeden çıktığı an elini telefonuna atıp Shorter'ın ismine tıkladı. Birkaç saniye sonra açılmıştı telefon.
"Efendim?"
"SHORTER BULDUM!"
"Ne? Neyi buldun?"
"Sanırım bana yardım edebilecek kişiyi buldum."
"NE? KİM?!"
"Blanca."
"Blanca ki- HAH HATIRLADIM! Onun nerede olduğunu biliyor musun ki?"
"Bilmiyorum ama bana numarasını yazdığı bir kağıt vermişti. Telefonuma kaydetmedim ama kitaplarımdan birinin arasında. Eve gidiyorum bulmak için."
"Tamam. Bulunca haber ver bana."
"Tamam."
İlk kez gerçekten isteye isteye gelmişti bu lanet eve. İlk kez ağlayarak değil, içten içe gülerek koşmuştu yolda. Koştuğundan dolayı da 10 dakika bile sürmemişti ulaşması.
Merdivenleri de hızla çıkıp odasına girdiği an kitaplığına ilerlemiş, kitapları sırayla eline alarak hepsinin içine bakmaya başlamıştı.
Halının üstü baktıktan sonra elinden bıraktığı kitaplarla doluydu. Normalde onlara asla böyle davranmazdı ama şu an olabildiğince hızlı olmalıydı.
İki rafın ardından üçüncü rafa geldiğinde eline Blanca'nın en sevdiği kitabı almış olduğunu fark etmemişti. Ve kağıt, o kitaptan düşmüştü yere.
"Buldum. Siktir cidden buldum!"
Titrek parmaklarıyla numarayı yazdıktan sonra kulağına götürdü telefonu bir yanıt almayı umarak. Birkaç kez çalmasının ardından tok bir ses duyulmuştu.
"Efendim?"
"Blanca, benim. Ash." Adını söylemesinin ardından birkaç saniye sessizlik oluşmuş, sonra heyecanlı ve şaşkın bir şekilde konuşmuştu adam.
"Beni onca zaman sonra arayacağını hiç düşünmemiştim. Hatta benden hâlâ nefret ediyorsun sanıyordum."
"Yardımına ihtiyacım var."
Adam hafifçe gülmesinin ardından sesli bir nefes verdi. "Bana ihtiyaç duyacak kadar kızdırdın mı Dino'yu?"
"Hayır." diye mırıldanıp istemsizce güldü çocuk. "Aksine, birlikte kızdıracağız onu."
"İlgimi çektin."
"Onu hapse attırabilmek için kanıt gerekiyor, ama ben hiçbir şeye erişemiyorum. Ama sen bir profesyonel olarak yapabilirsin."
"Tam olarak bir plan yapmadıysan gelmeyeceğim."
"Zor olmayacak, sen buraya gelip tekrar işe girmek istediğini söyleyeceksin. Odasında onunla konuşurken olay çıkartıp dikkati üstüme çekeceğim, sen de o sırada işe yarar bir şey alacaksın. Nasıl olsa asıl işinin yanı sıra profesyonel bir hırsızsın da, kilit açman zor olmaz."
"Çok kolaymış gibi konuştun."
"Öyle olacak."
"Peki, düşüneceğim."
"Bu arada..senden nefret etmiyorum. Hiçbir zaman da etmedim."
"Bunu duyduğuma sevindim." dediğinde hafifçe gülümsedi Ash. "Ee, eşin nasıl? Çocuğunuz var mı?"
"Eşimi geçen sene kaybettim. Ve hayır, çocuğumuz olmadı."
Ash sorduğu için anında pişman olurken aklına gelen şeyle duraksayıp acı bir sesle mırıldandı. "Ben de abimi kaybettim, yalnız değilsin."
"Ne? Griffin öldü mü?"
"Hm hm."
"Ne zaman? Neden daha önce söylemedin? Tanrım! Sen iyi misin?"
"Öleli yedi ay olmuş, ama ben yeni öğrendim." deyip derin bir nefes aldı. "Bunun hakkında konuşmak istemiyorum şu an."
"Ta-tamam. En yakın uçuşa bilet alıp oraya geleceğim. Tamam mı?"
"Peki. Görüşürüz."
Telefonu kapatmasının ardından vücudunu yatağa bırakıp gözlerini kapattı. Griffin hakkında konuşmak istememesinin nedeni yalnız olmasıydı. Kendisi bile bilemiyordu sinir krizi geçirirse ne yapacağını.
Öte yandan içi umutla dolmuştu sanki. Bir çıkış yolu bulmuştu sonunda. Kurtulmak için elinden geleni yapacak, kalanını ister istemez şansa bırakacaktı.
Şimdi Shorter'ı arayıp haber vermeliydi. Onun da bu habere ne kadar sevineceğini bildiği için hemen söylemek istiyordu.
Abi ben aksiyonlu şeyler yazamıyorum o yüzden idare edin sonra tamam mı hahdksnd
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Querencia || AshEiji
FanfictionİÇERİK UYARISI: TECAVÜZ, ŞİDDET, KUSMA Querencia: ispanyolca; dünyada en güçlü hissettiğin yer, güvenli yuvan, evin.