Eiji'nin işe gitmesi gerekmese belki akşama kadar orada oturup konuşabilirlerdi. Çok güzel vakit geçirmişlerdi hep birlikte ama bir şeyler garip hissettiriyordu Ash'e. Belki de her şeyin bu kadar güzel olmasını ilk kez yaşadığı içindi.
Blanca'yla beraber eve gidiyordu çocuk eşyalarını toplamak için. Cesetler alınmıştı ama yerlerde hâlâ kan izleri vardı ve bu Ash'in midesini yine kötü yapmıştı.
Yanına sadece kıyafetlerini ve önemli eşyalarını alacaktı. Kitaplarını alamazdı, o yüzden kütüphaneye götürmeye karar vermişti. O yüzden yarın yine gelecekti buraya.
Çok fazla bir şey almak istemiyordu doğrusu. O yüzden valizinin bir kısmını dolduracak kadar kıyafet alıp kalanını poşetlemişti. Kıyafet bağışlayabileceği bir yer bilmiyordu, o yüzden temiz bir şekilde çöpün biraz yakınına bırakacaktı ihtiyacı olan birinin alması için.
Bu evin hiçbir yerini bir daha görmek istemiyordu. Valizini sürükleyerek odadan çıkıp ayaklarını izleyerek yürümeye başladı. Blanca onu aşağıda bekliyordu, buradan çıkıp bir otele gideceklerdi.
"Hazır mısın?"
"Evet. Gidelim artık şu lanet yerden."
"Gidelim."
En yakın otel yürüyerek yarım saatlik uzaktaydı ama bugün ikisi de çok yorulduğu için taksiye binmeye karar vermişlerdi.
İki yataklı bir odaya geçmişlerdi. Bir gece kalacaklardı zaten, sonra Blanca yaşadığı yere geri dönecek, Ash de başının çaresine bakacaktı. Henüz düşünmemişti ne yapacağını ama nasılsa illa bulurdu bir şeyler.
Vücudunu yatağa bıraktığı an gözlerini kapatıp bugün olanları geçirdi aklından. Her şeyin böyle kolay bitmiş olmasına inanmakta zorlanıyordu.
"İyi misin?"
"Sanırım."
"Garip hissettiriyor, değil mi?"
"Evet. Nasıl tepki vermem gerektiğini bile bilemiyorum."
"Biraz dinlen, uyuyabiliyorsan uyu. Kendine gelirsin."
"Tamam."
Kabul etmiş olsa da yarım saatten fazla dönüp durmuştu yatakta. Burada durmak istemiyordu, Eiji'yle olmak istiyordu ama kafeye gitse bile çalışıyor olacağı için pek konuşamayacaklardı. O yüzden çıkış saatini bekliyordu gitmek için.
.
Blanca'ya birkaç saat sonra geleceğini söyleyip ayrılmıştı otelden. Adam da biraz gezmeyi düşünüyordu zaten, eskiden yaşadığı bu şehri istemsizce özlemişti.
Eiji'nin çıkışına beş dakika vardı, ona sürpriz yapmak için kapıda bekliyordu Ash. Kendisi de onu görmek için sabırsızlanıyordu aslında ama içeri giresi gelmemişti nedense.
Birkaç dakika sonra kapı açıldığında ikili göz göze gelmiş, kocaman gülümsemişti Eiji. "Ash!"
"Selam."
Çocuk "Neden dışarıda bekliyorsun?" derken kısa bir sarılma gerçekleştirmişlerdi.
"Daha yeni geldim."
"Oh tamam. Alex de gelince gidelim."
"Tamam."
"Yemek yedin mi?"
"Hm hm. Atıştırdım biraz."
"Güzel."
"Geldim. Ah, Ash de buradaymış." diyen çocuğa baktılar. O sırada Alex kapıyı kilitlemişti hızlıca. "Hadi gidelim!"
Konuşa konuşa yürümelerinin ardından varmışlardı eve. Alex ve Eiji aç oldukları için bir şeyler yiyorlardı, birazdan odalara dağılacaklardı büyük ihtimalle.
Yemeğini bitirdikten sonra Ash'e "hadi gel." diyerek odaya ilerlemişti Eji. Alex'in de yetiştirmesi gereken bir ödevi vardı zaten, o yüzden bir şey dememişti onu yalnız bırakmalarına. Gerçi, olmasa da demeyecekti.
"Tanrım! Bugün çok yoruldum." derken kendini yatağa bıraktı Eiji. Kafe yine çok kalabalıktı, sürekli oradan oraya koşturmuştu.
"Yarın pazar, dinlenirsin güzelce."
Ash de çocuğun yanına uzanmış, tavana dikmişti gözlerini. Eiji vücudunu ona çevirip koluna sarıldı, ama bu Ash'in canını acıttığından dolayı inlemişti acıyla.
"Canını mı acıttım? Özür dilerim!"
"Yok, bir şey yapmadın."
"Ama canın acıdı."
"Acımadı." deyip hafifçe ona döndü. "Sana söylemem gereken bir şey var."
"Söyle."
Derin bir nefes aldı konuşmaya başlamadan önce. Eiji onun bir katil olduğunu zaten biliyordu ama bunun üstünden bayağı zaman geçmişti. Şimdiyse..daha bugün birilerini öldürdüğünü öğrenince ne tepki vereceğini kestiremiyordu endişesinden dolayı.
"Bugün..Dino'yu öldürdüm. Ve birkaç korumayı."
"Biliyorum."
"Ha?"
"Yani tahmin etmiştim. Tamamen kurtulmanın yolu o adamın ölmesinden geçiyordu ve bunu senin yapacağını düşündüm."
"Yani..bu senin için bir sorun değil mi?"
"Hayır Ash! O adam bunu hak ediyordu!"
"Peki ya korumalar?"
"Kurtulmak için yapman gerekiyordu." yanıtını aldığında gülümseyip başını çocuğun göğsüne yasladı bir anda. "Sen gerçekten bir meleksin."
Eiji kıkırdamasını içinde tutamazken "hayır." diye yanıtladı onu. "Sadece senin karşına hep kötü insanlar çıkmış."
"Hayır, meleksin."
Çocuk biraz utandığından dolayı bir şey dememiş, tek kolunu Ash'in üstüne atarak kendine çekmişti iyice.
"Ash..benim bir fikrim var."
"Hm?"
"Gidelim."
"Nereye?"
"Japonya'ya gidelim." Duyduğu şeyle başını geri çekip gözlerini çocuğa dikti Ash. "Ne?"
"Burada çok fazla kötü anın var. Başka bir yer iyi gelecektir."
"Ben..bilmiyorum."
"Düşün bunu lütfen. Gidip orada kendi evimize çıkarız. Her yeri gezdiririm sana. Çok güzel yerler var. Hem kiraz çiçeklerini de görürsün! Ben onları izlemeyi çok seviyorum." Hafif gülümsemesinin ardından devam etti konuşmaya. "Ailemle tanışırsın. Kız kardeşim sana bayılacaktır!"
"Ama oraya gitmek seni de üzmeyecek mi? Nasıl olsa uzaklaşman gerektiğini söylemiştin. Hem okulun da burada."
"Önemli değil. Okulumu değiştirebilirim, çok zor olmaz."
"Emin misin?"
"Evet."
Ash birkaç saniye düşünür gibi olduktan sonra az önceki pozisyonuna gelip çocuğa sarıldı. "Tamam, gidelim."
Oldu inş diyerek atıyorum
Bu arada bitmesine az kaldı haberiniz olsun ama kaç bölüm bilmiyorum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Querencia || AshEiji
FanfictionİÇERİK UYARISI: TECAVÜZ, ŞİDDET, KUSMA Querencia: ispanyolca; dünyada en güçlü hissettiğin yer, güvenli yuvan, evin.