Kai esir aldıkları gemide , prensesin odasında ölü yatan adamın önünde yumruklarını sıkarak duruyordu. O kadar sinirliydi ki biraz gerisinde duran 2. Kaptan Evan bile ona bir şeyler söylemeye cesaret edemiyordu. Eğer o adam canlı olsaydı, Kai o adamın canını akla hayale gelmeyecek eziyetlerle alırdı. İçini ferahlatan tek şey Marco'nun tam zamanında yetişmiş olmasıydı. Eğer öyle olmasaydı prensesi başına gelecekleri düşünmek bile Kai'yi çıldırtıyordu.
Eğildi ve tiksinerek adamın üzerini yokladı. Bu hiç hoşuna gitmiyordu ama bu adamı kimin gönderdiğini öğrenmeliydi. Bu konuda da kendinden başkasına güvenmiyordu.
Ölü adamın üzerindeki üniforma kraliyet donanmasına aitti. Yüz şekli ve ten rengi Wolfwalker ülkesinin vatandaşı olduğu izlenimi veriyordu. Kai adamın gömleğini sıyırdı. Vücudu yara izleri ile kaplıydı. Ceketinin ceplerini pusula ya da mesaj bulma umuduyla yokladı. Hiçbir şey bulamayınca ise sinirle homurdandı.
Ayağa kalkarak,
"Bu leşi denize atın!" diye emir verdi hiddetle. İçinden gelen tekme atma dürtüsünü bastırarak son bir kez tiksintiyle cesede baktı ve odadan çıktı.Gemide vuruşmada ölenlerin cesetlerini denize attırmamıştı. Onları en yakın zamanda ülkelerine teslim etmek için tabutlara koydurmuştu. Ama ahlaksız bir tecavüzcü bu saygıyı hak etmiyordu.
Kamarasına gidene kadar sessizliğini korudu. Kamarasına girdiğinde Evan'a dönerek yol boyunca düşündüğü şeyleri dile getirdi.
" Bu adam gemi mürettebatından değil . Elinde denizcilerin halat çekmeleri yüzünden oluşan izler yoktu. Vücudundaki izler asker ya da suikastçı olduğunu doğruluyor. Başka krallıklardan gönderilmediğine eminim . Wolfwalker ülkesinin askerleri eğitimde ve görevde çok güneşte kaldıkları için ten renkleri diğer krallık askerlerine göre daha koyu olur. Asıl bilmediğim onu kimin gönderdiği?"
Düşünceli bir zihinle çalışma masasının arkasındaki koltuğa oturdu.
" Birinin de bizim gibi planları varmış."
" Saraydaki bağlantımıza haber vermemizi ister misiniz?" diye sordu Evan .
Kai bir süre sessiz kalıp bu seçeneğin ne kadar güvenilir olacağını kafasında tarttı.
" Haber gönderme . Eğer bu konuda bir bilgisi olsaydı o bize ulaşırdı."
"Emredersiniz ."
"Sen çıkabilirsin."Evan bir an durup Kai'ye iyi olup olmadığını sormayı düşündü . Sonra sormaktan vazgeçip odadan çıktı. Kai kamarasında boğucu düşünceler ile yalnız kaldı. Kai büyük oynamıştı.
Ama az kalsın tüm planları mahvoluyordu. Yılları çöpe gidecekti. Bunun tek iyi tarafı ise artık başkasından da prenses üzerinde planları olduğunu öğrenmesi idi . Onu tedirgin eden ise bundan sonra da prensesin peşini bırakıp bırakmamasıydı. Oyuna bilmediği bir şah dahil olmuştu ve bu onun canını sıkıyordu.Ne olursa olsun bu benim oyunum.
Çalışma masasının çekmecesini çekip içinden bir yüzük kutusu çıkarttı. Kadife kutu, içindeki siyah yakuttan yapılmış yüzüğü saklıyordu. Üzerine gümüş tellerle Kartal simgesi işlenmiş yüzüğü alıp işaret parmağına taktı Kai. Bu yüzü her zaman çok sevmişti. Bir gün kendine ait olacağı zamanı iple çekiyordu küçükken . Şimdi ise bu yüzüğün bir önceki sahibinde olması için nelerini vermezdi...
Bir süre yüzüğü izledikten sonra kutsal emanet gibi parmağından çıkarıp kutusuna geri koydu. Birkaç saat sonra gemide olanların haberi Wolfwalker krallığına ulaşacaktı. O zamana kadar sakince halletmesi gereken işler vardı. Çünkü bundan sonra pek vakti olmayacaktı.
Kamarasından çıkmadan önce aynada son bir kez kendine baktı. Gördüğünü beğenince göz kırpıp çapkın bir gülümseme attı yansımaya. Üstü başı düzgün olduğundan emin olunca odadan çıktı . Kendine dikkat etmeliydi. Ne de olsa bir prensesle konuşmaya gidiyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
~ FIRTINANIN ŞARKISI~
Teen Fiction10 yıl önce küçük bir çocuk öldürüldü. Cesedi bulunamadı. Bir prenses gemiye bindiği ilk gün kaçırıldı. Saraydan biri var. Çok hırslı, çok zalim. Bir prens... Dışı yakışıklı, içi kaos. Krallar ve kraliçeler. Hepsinin kendi hesabı var. Ve yalan... Sa...