Yemyeşil bahçe örtüsü renklendiren güller tüm ihtişamı ile açmış kokuları ile bahçeye kitaplardan fırlamış büyülü bir koru hissi veriyordu. Her güzel bahçenin mutlaka bir perisi olur ya, o bahçenin de perisi gülleri bir bebeği okşuyor gibi dikkatle sevip kokularını iştahla içine çeken leydiydi. Üstüne hafif bir elbise giyen leydi kendisine ulaşan habere nasıl karşılık vereceğini bilmediği için belki doğru kararı vermesine yardımcı olur diye açık havaya çıkmıştı. Günün erken saatlerinde saray bahçesinin krala ayrılan kısmı boş olduğu için Sofia sessizliğin keyfini çıkarıyordu. Arada sırada kendi kendine mırıldanarak sarmaşık gülleden oluşan koridoları geziyordu. Geride, Sofia'nın göremeyeceği bir yerde durup kendisini izleyen adamın varlığını hissetmeden, çiçeklerle konuşuyordu.
" Bu gün çok güzel görünüyorsunuz."
Çiçeklere karşı bir asil ile konuşur gibi kibardı.
" Önceki gün yağan yağmur size iyi gelmiş olmalı."
Parmaklarının dokunduğu güle eğilip çiğerlerini dolduran bir nefes çekti, içi de gül bahçesine dönmüştü sanki.
"Çok güzel korkuyorsunuz."
" Siz de çok güzel görünüyorsunuz leydim."
Arkasından gelen sesin kaynağına dönen Sofia krallığın hükümdarı ile karşılaştı.
" Dikkat edin, gülleri kıskandıracaksınız."
Sofia kendisine doğru yaklaşan adama bakıp her defasında kendisine nasıl aşık edebildiğini soruyordu kendine. Kral bir kadının gönlü nasıl yapılacağını çok iyi biliyordu. Sofia'yı kendisine aşık eden asıl şey de bu marifetini sadece kendisi için kullanmasıydı.
" Beni yine şımartıyorsunuz."
" Bunu hak ediyorsunuz."
İşte yine yaptı, yine Sofia'yı kendisine aşık etti.
" Sizi burada görmeyi beklemiyordum." dedi Sofia.
" Küçük bir kuş güzel bir leydinin buralarda tek başına dolaştığını bana öttü. Buna kayıtsız kalamazdım."
" O küçük kuş ne iyi etmiş."
Sofi kralın uzattığı kola girip beraberce bahçede dolaşmaya başladılar. Sessizlik eşliğinde saraydan uzaklaşana kadar yürüdükten sonra yaşlı ve büyük bir çınar ağacının altına oturdular. Sofia sırtını ağca verirken kral sırtüstü uzanıp başını sevdiği kadının dizlerine koydu ve nazik parmaklar saçlarını okşarken gözlerini kapatıp huzuru yaşadı. Huzurun kısa süreli bir uykuya döndüğünü ancak uyandıktan sonra fark etti.
" Uyandınız mı?" diye sordu leydi gözlerini kırpıştıran krala.
" Ne kadar uyudum."
" Uzun süre olmadı."
Çevresindeki gölgelere baktı, buraya gelirkenki hallerinden çok uzun değillerdi.
" Sizinle iken kendimden geçiyorum."
" O yorgunluktan olmasın sayın ekselans?"
Kral güldü.
" Bu sefer tutturamadım ha?"
" Hayır."
" Sanırım yeteneklerimi kaybediyorum. Çok geç olmadan benimle evlenmelisiniz."
Sofia'nın elleri kralın saçları arasında kaskatı kesildi.
" Evlenmek mi? Bu bir evlilik teklifi mi?"
Kral boynunu biraz kaldırıp tepesinden ona bakan Sofia'ya baktı.
" Evet leydim, bu uzun süredir size sormak için cesaret toplamaya çalıştığım bir teklif."
Kadınlar kralları bile ürkütebiliyordu.
" Ne dersiniz, bu yaşlı adamla evlenebilir misiniz?"
Sofia krala aşıktı ama bunun resmiyete geçeceğini hiç düşümemişti, hele ki evlilikle! Buna cevabı kesinlikle evet olurdu, tabi...
" Peki ya İda?"
" Onunla değil benimle evleneceksiniz, şuan için onu düşünmenize gerek yok."
" Onu düşünmesem bile kraliçe olmak... Bu ağır bir sorumluluk, taşıyabilir miyim bilmiyorum."
Kral uzanıp başının üstündeki eli tuttu.
" Leydim, siz doğu topraklarını yıllarca bir başınıza başarıyla yönettiniz. Kraliçe olursanız ülkeyi yönetebileceğinize dair hiçbir kuşkum yok. Hem ben de yanınızda olacağım, bu yükü tek başınıza yüklenmek zorunda kalmayacaksınız."
Sofia alt dudağını emdi, hala tereddütteydi.
" Tabi isterseniz, sadece kraliçe olup bunun sefasını sürerseniz. Tek yüklendiğiniz şey başınıza takacağınız tacın ağırlığı olur. Ben de ülkeyi yönetmeye devam ederim. Sizin için pek fazla değişiklik olmaz."
Sofia böyle bir teklifi kendisine saygısızlık olarak kabul ederdi, bir ünvanı varsa onun hakkını vermek için elinden geleni yapardı. Tepkisini belirtmek için çatılmış kaşları ile krala eğilince adamın yüzünde otuz iki dişi belli olan bir gülümseme gördü.
" Bu bir şakaydı değil mi?"
"İtiraf edin, inandınız?"
Sofia kralın muzurluğuna baş parmağını kralın alnına vurarak cevap verdi. Kral homurdanarak alnını ovuştursa da gülmeyi bırakmamıştı.
" Peki ya halkın tepkisi? Bunca yıldan sonra kraliçelerinin olmasını nasıl karşılarlar?"
" İda tahta geçince onu nasıl karşılacaklarsa sizi de kraliçe olarak öyle karşılayacaklar."
" Ama o doğduğundan beri tahta geçeceği bilinen biri. Bilemiyorum... Ya beni kraliçe olarak istemezlerse? Sizin eşiniz olarak görmek istemezlerse? Bir önceki eşinizi seviyorlardı. Ya ondan sonra beni kabul etmezlerse?"
Kralın bir önceki eşini daha önce hiç ima yoluyla bile söylememişti Sofia. Evlenme teklifi aldığını adamın bir önceki eşinden konuşmak tuhaf gelmişti.
![](https://img.wattpad.com/cover/270273396-288-k327203.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~ FIRTINANIN ŞARKISI~
Novela Juvenil10 yıl önce küçük bir çocuk öldürüldü. Cesedi bulunamadı. Bir prenses gemiye bindiği ilk gün kaçırıldı. Saraydan biri var. Çok hırslı, çok zalim. Bir prens... Dışı yakışıklı, içi kaos. Krallar ve kraliçeler. Hepsinin kendi hesabı var. Ve yalan... Sa...