TİYATRO

24 5 1
                                    

" Ne istiyorsun?"
" Dediğim gibi, hayatına karşılık küçük bir bedel."
" Söyleyecek misin artık?"
" Evlen benimle."
" Ne?"
" Beni duydun prenses, evlen benimle."
" Bu asla olmayacak." diye atıldı Kai.
" Sana sorduğumu hatırlamıyorum paçavra."
"Seni-"
Kai ayağa krala doğru ani bir hareket yapınca kaburgalarına saplanan ağrıdan dolayı inledi. O gece ölmek yada yaşamak umrunda değildi. Ama illa ölecekse son dileği şu adama bir yumruk çakabilmekti.
" Ne diyorsunuz prenses?'' dedi Auron dikkatini tekrar İda'ya vererek.
" Hayır diyor."
" Kai, izin ver." Bu rica değil emirdi. Kai'nin bunu onun için yaptığını biliyordu ama İda kendini savunabilirdi. Kai bundan bozulmuş olsa da İda'nın dediğini yaptı.

Auron bu durumdan eğlenmiş olmalı ki Kai'ye tepeden kibirle güldü. Ünü kendisinden önde yürüyen korsanın aslında küçük bir kızın tasmasını tuttuğu köpeği olduğunu görmek eğlenceliydi.
" Prenses haklı Kai, izin ver de burada kraliyet ailesi konuşsun."
Köpeğin dişlerini göstererek hırlaması Auron'un zevkini artırdı. Buna devam etmek isterdi ama çok geç olmadan istediğinin elde etmeliydi.
" Evet prenses?"
"Red ediyorum."
" Öyle bir seçeneğiniz olduğunu düşünmeniz garip."
" Evet, var. Hayatıma mal olacak olsa bile."
" Halkımızın hayatı da mı?"
" Siz benimle evlenip halkım üstünde hakimiyet kurmaya çalıştığınızda başlarına gelecek en büyük bela bu olacak."
" Bunlar gaddar sözler prenses. Ben iyi bir yöneticiyim. Merak etmeyin halkınıza iyi bakarım."
" Siz sinsi bir insansınız. Kendi iyiliğinizden başka bir şey düşünmüyorsunuz. Kral olduğunuzda halkımı değil kendinizi düşüneceksiniz. Sizin gibi birine halkımı kontrol etme gücü veremem."
" Siz de bu yaptığınız fedakarlığın halkınız için bir kahramanlık olduğunu mu düşünüyorsunuz? Bunlar bilinmeyecek bile, bu odada kalacak ve yok olacaklar."
" Tarihin satır araları böyle fedakarlıklarla doludur."

Prensesin her şeye bir cevabı vardı. Auron buna sinirlendiğini saklamaya çalışarak sırıttı.
" Ne kadar asil! Ama ne yazık ki bu fedakarlık bir işe yaramaz. Sizin ölümünüz kaçınılmaz bir savaşı başlatacak ve korumaya çalıştığınız insanlar ölecek."
" Ama sizin gibi bencil bir kralın hükmü altında yıllarca acı çekmeyecekler."
" Benim halkım acı mı çekiyor?"
" Halkınız zayıf ve mutsuz. Kendi özgür iradeleri yok. Bunun farkında olmamaları acı çekmedikleri değil sizin baskıcı olduğunuz anlamına gelir."

İda'nın sakınmadan sarf ettiği sözler karşısında Auron sakin kalmakta zorlanıyordu artık. Ama eninde sonunda kazanacaktı. O da manipülasyon konusunu başka yöne çekti.
" Belki de babanızı da öldürmeliyim. Saraydan ayrılmadan. Böylece ülkenize yeni bir kral lazım olur. Ne dersiniz?"
Babasının ölümünü düşünmek İda'nın bir an donmasına sebep oldu. Babasız bir hayatı, babasının olmadığı bir krallığı, babasının ölümünü düşünemiyordu.
" Ne oldu prenses? İkna oldunuz mu yoksa?"
" Babama hiçbir şey yapamazsın. Ares, askerlerimiz onu korur."
" Askerlerinize gereğinden fazla-'
" Öyle olmasa bile, krallığımız her türlü felaket durumuna hazır. Eğer hepimize bir şey olursa orman koruyucuları ülkenin yönetimini alacak ve onu koruyacaklar, her şeye karşı."

Auron daha fazla kendini sakin kalmaya zorlamadı. Olanca gücüyle İda'nın suratına bir tokat indirdi. İda çığlık atarak sırtüstü düştü. Kai önce İda'ya baktı sonra olanca öfkesiyle ayağa kalkıp Auron'un üstüne atlamaya niyetlendiği anda bir tekme de onun göğsüne geldi. İkisi de yanyana yerde yatıyorlardı şimdi. Kai'nin zaten acıyan göğsündeki acı nefes almasını zorlaştırıyordu. İda'nın da dudağının sağlam kenarı artık kanlıydı.
" Prenses, ne kadar çok sınırları zorladınız. Hayatımızın, babanızı bile feda ettiniz. Ne uğruna, ha? Benimle evlenmek o kadar iğrenç mi? Korktuğunuz şey yatağınızı benimle paylaşmaksa merak etmeyin aramıza Vincent'i alırız. Sadece size yüklenmem. Zaten onun vücudunu kadınlarınkinden daha çok seviyorum." dedi Vincent'i eliyle işaret ederek.

~ FIRTINANIN ŞARKISI~ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin