Devasa kapının iki yanında nöbet tutan askerler kralın karşıdan geldiklerini görünce başlarını eğerek saygı ifadesinde bulundular. Kral ve mahiyetinin geldiği haber verilince ağır kapılar ardına kadar açıldı. Sarayın kabul odasında yaşlı Senga krala ayrılan baş köşenin tam yanına konan koltukta oturuyordu. Geniş ve rahat imal edilmiş koltuklarda salonun açık mavi konseptine uygun olarak lacivert renk kullanılmıştı. Salonu ışık seline boğan devasa pencerelerin kenarları mavinin tonları işlemeler ve motifler ile süslenmiş yerlerdeki mermerler beyazın maviye çalan bir tonundan seçilmişti. Bu odaya sarayda gök odası derlerdi. Kralda çoğu zaman kabul salonu demek yerine bu ismi kullanırdı. Bu odanın ona hissettirdiği huzuru severdi. Şimdi ise geçen hafta içinden çıkamadığı umutsuzluğa tezat bir manzara sunan güçlü adımlar ile tahtına otururken hissettiği şey huzur değil; öfke, nefret ve endişeydi.
Yaşlı Senga korsanlara gönderdikleri baykuş geri döndükten hemen sonra saraya çağrılmıştı. Sabahın çok erken saatlerinde olmasına karşın Senga en hızlı şekilde saraya gelmişti. Üstünde yaşının yorgunluğunu vurgulayan bir ağırlık vardı. Yüzündeki çizgiler daha da derinleşmiş, oyuk olmuştu sanki. Prenses ile kişisel ilişkileri çok yakın değildi ama birbirlerine her zaman saygı ile muamele etmişlerdi. Prensesin kaçırılması onu şahsi olarak etkilememişti ama üstündeki danışmanlık sorumluluğu yüzünden prensesi kurtarma çalışmalarının büyük bir yükü onun omuzlarına yükleniyordu. Ülkesini seven bir vatandaş olarak da bu sorumluluğu layıkıyla yerine getirmek için çabalıyordu.
Kral tahtına yerleşince Senga gereksiz muhabbetle vakit kaybetmeden sordu.
" Teklifimizi kabul etmişler mi kralım?"
" Hayır. Alçak herifler isteklerini değiştirmediler. Notta da ya amirallik ya prenses yazıyordu. Sadece 3 kelime! Bundan sonra onlar ile anlaşmaya çalışmayacağız. Onları bulup kaba kuvvet ile İda'yı kurtaracağız."
" Kralım, bu öfke ile alınan bir karar."
" Hayır Senga, bu onların uzlaşma tekliflerimiz red ettikleri için kalan son karar. Ya amirallik ya prenses ise, onlar içinde ya uzlaşma yada ölümdü. Onlar ölümü seçtiler. Bende onlara bu seçimlerinin bedeli ödeteceğim!"
Senga en kıymetlisi alıkonulan bir adamın öfkesinin karşısında durmayacak kadar akıllıydı.
" Planınız nedir?"
" Onlara haber gönderdiğimiz baykuşu tekrar göndereceğim. Ama bu sefer peşine bir donanma dolusu gemi takacağım. Onu bulduğumda pazarlık olarak prensesi bile kullanamayacak."
" Ya köşeye sıkıştıklarında prensese zarar vermeye çalışırlarsa?"
Kral dişlerini sıktı.
" Emin ol Senga, buna izin vermeyeceğim. Öfkeli olabilirim ama kızımı tehlikeye atacak kadar körleşmedim. Bunun içinde bir planım var."
" Siz nasıl arzu ederseniz."
" Araştırmaların nasıl gidiyor?"
Kral Kai'nin hakkındaki araştırmadan bahsediyordu. Bu görevi bir kaç kişiye vermişti. Aralarında en itibar ettiği ise Senga'ydı. Eğer o bir bilgi bulamamışsa kimse bulamazdı. Kökleri derinlere uzanan yaşlı bir söğüt gibiydi Senga. Her yerde bir kolu, herşeyden bir bilgisi vardı.
" Kai hakkında bilgi toplaması için civar adalara adamlarımı gönderdim. Gelen haberlerde şimdiye kadar bildiğimizden çok fazla bir bilgi yok. Kai, bir kaç sene önce ismini denizlerde duyurmuş. Hiçbir yerde çok kalmadığı, zamanının çoğunu denizde geçirdiği için hakkında pek bir şey bilinmiyor. Kendisinin hakkında pek çok söylenti var ama asılsız. Kimi bir soylu olduğunu kimi ise deniz kızı olduğunu söylüyor. Herkesin emin olduğu tek şey akıllı olduğu. Şimdiye kadar hiç baskına uğramamış yada savaşta yenilmemiş. Karşımızda eğitimli biri var."
" Eğitimli?"
Senga'nın kendisine bilgelik ünvanı verilmesini sağlayan şey konuştuğu her kelimesinin bir amacı olmasıydı.
" Size onun soylu olduğu söylentileri olduğunu söyledim. Söylentiler çoğu zaman doğru değildir ama doğru noktayı bulduğunda söylentinin çıkış yerine ulaşabilirsin."
" Nereye varmaya çalışıyorsun?"
Öfkesi kralı sabırsızlaştırıyordu. Senga'da uzun ve şifreli muhabbetleri kralın daha sakin olduğu bir zamana erteledi.
" Bu söylentiyi araştırdım. Bu adam amirallik ve doğu topraklarının kontu olmak istiyor. Şimdiye kadar tarihte böyle bir vaka görülmedi. Korsanlar birini makam ve mevki için değil, zenginlik ve güç için kaçırırlar. Sorumluluk istemezler. Bu durum ise tam tersi, sefa süreceği bir zenginlik yerine sırtlanacağı bir sorumluluk istiyor. Ya çok aptal, bu sorumluluğu zenginlik ile karıştırıyor; yada çok zeki, yaptığı şey basit bir prenses kaçırmaktan daha derin."
" Sen ne düşünüyorsun?"
" İhtimallerden gidersek; eğer aptalsa işimiz çok kolay, aptallar kandırılabilir. Yani kaba kuvvet ile prensesi kaçırmak kolay olur."
" Ama o aptal değil."
" Evet kralım, değil. O zeki bir adam."
Prensesi kraliyet gemisinden kaçırabilmesi ve hala yakalanmaması bunu doğruluyordu.
" Bende onu araştırmayı askıya alıp bunları neden istediğini araştırmaya başladım. Batı topraklarının şimdiki düşesi Dük Hambert. Amiral ise Komutan Kart. İkiside bilindiği kadar hayatlarında Kai ile karşılaşmadı yada dolaylı olarak bir temasları olmadı. Geçmiş hayatlarında da insanların öfkesini üstlerine çekecek bir skandala karışmadılar. Bu yüzden Kai'nin düşmanlığının Dük Hambert yada komutan Kart'a olması mantıksız . Bende biraz daha geriye gidip tekrar baktığımda donanma ve batı topraklarını birleştiren bir bağ buldum; Amiral Apol.
" Apol mu?"
Kral bu ismi duymayalı seneler geçmişti. Bir zamanlar yediği içtiği ayrı gitmeyen dostunun ismi şimdi kulaklarına yabancı geliyordu.
" Evet. Saray darbesinden önce Apol hem Amiral hemde lordtu. Hain olduğu için görevden-"
" Bu hiçbir zaman kanıtlanamadı!"
Kralın ani çıkışı ihtiyar bilgeyi ürküttü. Kendisi bilge olarak anılıyordu. Bir bilge olarak kralında en az kendisi kadar bilge olduğunu biliyordu. Yani eğer bir şey diyorsa doğrudur, kızıyorsa haklıdır. Eğer öfkelenirse... Senga kralın gazabından kaçındı.
" Haklısınız kralım. Sadece insanlar hala öyle düşündüğü için-"
" Sen sıradan bir insan değilsin Senga. Sen söylentileri değil, doğruları konuştuğun için bu makamdasın. Yerini bil."
" Emredersiniz kralım."
Yere eğdiği başını hafifçe kaldırıp göz ucu ile kralı kontrol etti. Kralın yüz ifadesi sert olsa da sakinleşmişti. Senga anlatmaya devam etti.
" Apol'un bu yüzden Kai'nin istekleri ile alakalı olduğunu düşünüyorum. Ama bu ikisini birbirine bağlayacak bir şey hala bulamadım. Üzerinde çalışıyorum."
Senga sustu.
" Bu kadar mı?"
" Maalesef."
Ellerinde hala işe yara, koz olarak kullanacakları bir bilgi yoktu. Ama ona doğru yol alıyorlardı. Axel içindeki bu sezgi yüzünden sakin kaldı.
" Bir şey daha var kralım."
" Nedir?"
" Prensesin kaçırılması meselesi halktan gizlendi ama etrafta bazı dedikodular dönmeye başladı. Kimse prensesin kaçırıldığını söylemiyor fakat başına kötü bir şey geldiği hakkında şüpheleniyorlar. Bu şuan için bir problem değil. Ama söylentiler yayılmaya devam ederse halkın huzuru kaçacak ve olaylar çıkmaya başlayacak. Ne önlem almamız istersiniz?"
Kral eliyle yüzünü sıvazladı.
" Öncelikler bu söylentilerin kaynağını bulun ve kesin. Saraydan birileri etrafa yaymış olmalı. Bu haberi bile az sayıda kişiyi araştır. Ama kimseye hissettirme. Araştırmanı öğrenirse panikleyip işleri hızlandırmaya çalışabilir. Onu bulduğumda cezasını bizzat keseceğim. Söylentilerin önünü almak için de... Onu ben halledeceğim."
" Emredersiniz."
" Bu kadar Senga. Çıkabilirsin."
Senga koltuktan kalkıp bir kaç adım geri geri kapıya yaklaştı sonra arkasını dönüp ağır ağır aralanan kapıların ardına kadar açılmasını beklemeden odadan çıktı. O çıkarken içeri Amiral Kart içeri girdi. Kral ile konuşma sırası ona gelmişti. Kral ona son hazırlıkları soracak sonrada hazırlanan filonun prensesin peşinden gitmesini emredecekti. Bundan sonrasında komutanlarının kabiliyetine güvenmekten başka yapabilecek bir şeyi yoktu.
Biri ise onlardan daha öndeydi.Kraliyet baykuşla beraber gemiye kadar uçup sonra gerisin geriye dönen beyaz bir güvercin iki gün önce krallığa, Ferguson'a ulaşmıştı. Ferguson kuşu kafese koyup prensesin nerede olduğunu gösteren sihirli bir pusula gibi kullanmaları için onu güvendiği bir askerine vermişti. Bir önceki askerine de güveniyordu ama işi başaramamıştı. Bu seferki onun gibi olmayacaktı. Bu sefer tek değil beş eğitimli askerini gönderiyordu. Hepside küçüklüğünden beri kendi eğitimi altında olan zevk için adam öldürebilecek kadar katı insanlardı.
Bu beş askerin bir gün önce bindikleri yelkenli şimdiye kadar Kai'ye yaklaşmış olmalıydı. En azından kraliyet askerlerinden önde olacaklardı ki bu Ferguson'a yeterdi.Yaverini çağırıp askerlere hazır olmalarını haber verdi. Prensesin ölüm haberi geldiği gibi saraya saldıracaklardı. Darbe planları en ince ayrıntısına kadar hazırdı. Yıllarca buna hazırlanmıştı, ilk darbeden beri. İlkiydi ve başarısızdı. Ama o zamanlar gençti ve tecrübesizdi. Akıl hocasının peşinden körü körüne gitmişti. Şimdi ise kendi aklıyla hareket ediyordu. Bir öncekinin hatalarını tekrarlamayacaktı. Bu seferki sessiz ve hızlı olacaktı. Kimse neye uğradığını bile anlamadan Ferguson darbeyi bitirecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~ FIRTINANIN ŞARKISI~
Teen Fiction10 yıl önce küçük bir çocuk öldürüldü. Cesedi bulunamadı. Bir prenses gemiye bindiği ilk gün kaçırıldı. Saraydan biri var. Çok hırslı, çok zalim. Bir prens... Dışı yakışıklı, içi kaos. Krallar ve kraliçeler. Hepsinin kendi hesabı var. Ve yalan... Sa...