Kral çalışma odasında lordlardan kendisine gelen mektupları okuyordu. Aklı kızından başka bir şeyi düşünemezken bunu yapmak bir hayli zordu ama sürekli kızını düşünmek onu kurtarmayacaktı. Onun için elinden geleni yapıyordu tabi ama o hala kraldı ve kral olarak yapması gereken işleri vardı.
Çalışma odasının kapısı çalındığında tersanelerdeki hammadde eksikliğini şikayet eden bir mektubu okuyordu.
" Gel!" dedi mektubu masanın üstüne bırakarak. Her hafta karşılaştığı bu yersiz şikayet mektubunu bırakmaktan memnundu.Ares kapıyı açıp selam verdikten sonra kralın çalışma masasının önündeki koltuğa oturdu. Birileri yokken aralarındaki gereksiz protokolü bir kenara bıraktıkları için izin alma ihtiyacı hissetmiyordu.
" Bir haber var mı Ares?"
Kral ne zaman Ares'i görse gelme sebebi İda'dan başka bir şey için olmuyordu.
" Evet. Senga mektup göndermiş."
" İda'yı bulmuşlar mı?" dedi masasına iyice eğilerek.
" İda'nın olduğunu düşündüğü adalara ulaşamadan gemilerden birinde yangın çıkmış. Bu yüzden programın gerisinde kalmışlar. Gemi batmamış ama hasar büyük olduğu için yakınlardaki bir adaya denirlemiş. Senga tek gemiyle adalara doğru yola çıktı."
" Kahretsin!" dedi kral elini masaya vurarak.
" Yangın nasıl çıkmış?"
" Sebebini araştırıyor."
" Korsanlardan bir haber var mı?"
" Yok."
Kral elini çenesine götürdü. Hiç hayra alamet bir duruş değildi bu.
" Ne düşünüyorsunuz?" diye sordu Ares.
" Onların tekliflerini kabul etmeyi düşünmeye başlamalıyız."
" Bunun doğru bir adım olacağından şüpheliyim. Hele ki prensesin kaçırdığı haberi tüm halka yayılmışken."
" Bu da ayrı bir sorun."
Kral tüm önlemleri aldığı halde haberin halk tarafından duyulması aklına başka ihtimalleri getiriyordu.
" Haberi yayanlar bulundu mu?"
" Prensesin kaçırıldığını toplantıya katılan lordlar ve esirler dışında kimse bilmiyor. Esirler ağızlarını kapalı tutma hususunda tenbihlenmiş ve her ihtimale karşı sarayda tutuluyordu. Onlardan haber çıkmaz. Lordlar da yakın takipte. Eğer haberi yayan onlardan biri olsaydı haberimiz olurdu. Bu başka birinin işi gibi duruyor."
" Sen de mi içimizden biri olduğunu düşünüyorsun?"
" Başka bir şey aklıma gelmiyor. Son zamanlarda sarayda bir hareketlilik olduğu da dikkatimi çekti. Bir şeyler döndüğü kesin."
Sanki her şey üst üste gelmek için anlaşmış gibi hissediyordu kral. Başka türlü bunca felaket böyle güzel bir zamanlama ile gelemezdi. Koltukta arkasına yaslanıp gözlerini karşısındaki duvara dikti. Onlar vurmadan önce önlem almalıydı.
" Ne düşünüyorsunuz?"
Kral gözlerini duvardan ayırmadan cevapladı.
" İda'nın kaçırılması ile bu hareketliliğin bir bağlantısı olup olmadığını."
" Yani, İda'nın kaçırılmasına saraydan biri mi yardım etti?"
" Öyle olmalı, olanlar buna işaret ediyor."
" Araştırmamı ister misiniz?"
" Evet ama kimseyi ürkütme. Bakalım bu hareketliliğin aslı neymiş."
" Emredersiniz."
" Ferguson dan haber geldi mi?"
" Evet, kraliçenin yardım tekliflerini ve hala taç giyme törenine davetli olduğunuzu iletti."
" Kraliçeye teşekkürlerimi ilet. Eğer yardım lazım olursa onlara ulaşacağımı da ekle."
" Emredersiniz."
" Başka bir şey var mı?"
" Şimdilik bu kadar ekselansları."
" O zaman çıkabilirsin. Birde..."
Ares odaya girdiğinde elinden bıraktığı mektubu komutana uzattı.
" Şu tersanede hammadde eksikliğinden şikayetçi olan lordu alıp ormanlarımızı bir gezdir ve kendisine hammade olarak kullanabileceği ormanı göster. Bir daha bu konu hakkında yazmamasını da uygun bir üslupla tenbihle."
Ares uzatılan mektubu alıp selam verdi. Kapıya yürürken son anda bir şey hatırlayıp geri döndü.
" Ekselansları, bir şey daha var."
" Nedir?"
Bu teklif kişisel bir şey olduğu için kralın ne cevap vereceğini bilmemesi Ares'i endişelendiriyordu ama şansını denemekte kararlıydı.
" İda geri döndüğünde ona dayısı olduğumu açıklamak istiyorum. Eğer izniniz olursa."
Kral bu beklenmedik teklifi düşünürken Ares'e dik dik bakınca Ares kendisini en kötüsüne hazırlayarak içinden " şimdiye kadar dayandım daha sonrası içinde dayanırım" diyerek kendisini teselli etmeye çalıştı.
" Biliyor musun? Bazen İda ve sana bakıp İda'nın senin onun dayısı olduğunu bildiğini düşünürdüm. Her zaman birbirinize çok yakın oldunuz. İda gibi mesafeli biri için ilginç bir şey bu. Sanki o zaten bunu biliyor gibi davranırdı. Sanırım kan bağı insanları birbirine çekiyor."
Eğer bu bir cevapsa olumlu mu olumsuz mu olduğunu Ares anlamamıştı. Kralın devam etmesini umarak bekledi.
" İda'nın kaçırılması hepimiz için beklenmedik ve büyük bir darbe oldu ama bize yeni şeyler de gösterdi. Bir baba olarak kızım benden uzak olsa bile bana daha çok yakınlaştı sanki. O yüzden bu isteğini anlayabiliyorum."
Ares nefesini tutmuş ardından gelecek cümleleri bekliyordu.
" Yıllarca bu sırrı sakladın Ares, bunun için sana teşekkür etmeliyim. Beni hiçbir zaman yüzüstü bırakmadın. Bu yüzden sana güveniyorum, evet İda'ya dayısı olduğunu söyleyebilirsin."
Ares rahatlayacak gülümsedi.
" Çok sağolun majesteleri."
" Ancak bunun sadece aranızda kalması gerektiğinin farkındasındır."
" Elbette, ondan başka kimse bilmeyecek."
" Ve bir şartım var."
Ares yine gerildi.
" Nedir?"
" Ona dayısı olduğunu açıkladıktan sonra ondan bu sırrı sakladığımızı öğrenince kızacağı kişi sen olacaksın ben değil. Onun söylenmesini dinlemek gerçekten insanı canından bezdiriyor."
İda'nın bir araya getirdiği iki adam karşılıklı güldüler. Ares'de İda'nın söylemesi konusunda Axel ile aynı fikirdeydi ama sonuç olarak ona dayısı olarak sarılabileceği düşüncesi İda'nın kızgınlığını göze almasına yardımcı oluyordu.
" Sizin için kendimi feda edip İda'nın tüm öfkeli söylenmelerini dinleyeceğim."
" Ne kadar dinlersen dinle bana da söyleyecek iki çift laf ayırır o."
" O konuda maalesef yapabilecek bir şeyim yok majesteleri."
" Kızım eve geri dönsün bana yeter. Onun tüm söylenmelerini şarkı söylüyormuş gibi dinlemeye razıyım."
Ares'de kral ile hemfikirdi. O döndükten sonra hep istediği o dövüş derslerini bile ona verecekti. Hatta sadece dövüş değil kılıç kullanma ve ok atmayı bile öğretmeyi düşünüyordu. Bir daha İda'nın bir istediğini iki etmeyecekti.
" İzninizle kralım."
Ares çalışma odasından çıkıp kendi odasına giden yolu uzatarak Alison'un portresinin önüne geldi. Kız kardeşi yüzünden hiç ayrılmayan gülümsemeyle Ares'e bakıyordu. Ares'de ona gülümsedi. Sonunda o da ailenin bir parçası olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~ FIRTINANIN ŞARKISI~
Teen Fiction10 yıl önce küçük bir çocuk öldürüldü. Cesedi bulunamadı. Bir prenses gemiye bindiği ilk gün kaçırıldı. Saraydan biri var. Çok hırslı, çok zalim. Bir prens... Dışı yakışıklı, içi kaos. Krallar ve kraliçeler. Hepsinin kendi hesabı var. Ve yalan... Sa...