İTİRAF

79 10 0
                                    

   Beyazlara boyanmış geminin güvertesi güneşten yansıyan ışıkları daha da parlatarak denize farklı renklerde parıltılar gönderiyordu. Gemi sakin sularda sarsılmadan ilerlerken mürettebatı da kendine verilen görevlerin bilincinde sakin ama seri hareket ediyorlardı. Subaylar askerleri yönlendiriyor, komutanlar rapor alıyor, askerler yelkenleri indiriyordu. Bu düzen timsali geminin arkasından gelen gemi sanki kraliyet gemisinin muhteşemliğini vurgulamak için oradaydı, eski yıkık dökük siyah gemi güvertede dizlerinin üstüne çökmüş korsana aitti, Devi'ye.

Devi adada kızı kaçırma planı bir avuç gerizekalı yüzünden bozulunca kaçmak zorunda kalmıştı. Kaçmaya o kadar odaklanmıştı ki birinden kaçarken birine doğru yol aldığını fark etmesi ancak kraliyet gemisinden " teslim ol!" çağrısı gelince fark etmişti. Baştan aşağı tüfekler ve bombalar ile sarılı gemiye karşı şansı yoktu, mecburen teslim oldu. Hayatında ilk defa esir alınıyordu ve bunun onur kırıcılığı ona korsanlığı bıraktırmaya yeterdi.

Senga kaptan kamarasından yanında amiral ve başka bir komutanla beraber çıkıp esirlere doğru yürüdü. Adaya vardıklarında çok geç kalmışlardı, etrafa kurulmuş uyduruk bir kaç bubi tuzağından ve cesetlerden başka bir şey bulamamışlardı. Yolda rastladıkları bu gemi ise onlar için bir sonraki rotaya geçiş biletiydi.

Senga Devi'nin önüne gelince durdu. Yaşlı kaptanın başı yerdeydi, sebebini anlamak zor değildi.
" Sen Devi olmalısın?"
"..."
" Namını duydum. Zaman senden gençliğinle birlikte namını da götürmüş anlaşılan."
" Hadi oradan! Siz saray sümsükleri ne anlarsınız!"
" Sana tek bir soru soracağım, eğer doğru cevabı verirsen hala o itibarını düzeltme fırsatın olabilir. Ama cevabını beğenmezsem idam sehpasına kadar hapishanede korsancılık oynarsın. "
Senga Devi'nin yüzüne baktı, gençliğinden beri kaşlarını çatmaktan anlı v şeklini aldığı için kaşları gerçekten çatık mı değil mi zor anlaşılıyordu.
" O adaya ne için gittin?"
" Biraz balık tutup tatil yapacaktım."
Korsanlar gülüştüler. Amiral onları susturması için askerlere emir verdi, birkaç darbeden sonra yine sessizlik çökmüştü.
" Yanlış cevap." dedi Senga. " Gemine geri dönme şansını kaybettin. Ama bir kere daha sorduğumda doğru cevap verirsen o zaman gemisi olmayan özgür bir adam olabilirsin. Şimdi adaya neden gittin?"
" Yerlilerden öğrendiğim bubi tuzaklarını test etmeye."
" Denizde bubi tuzağı kuramazsın. Bu senin için gereksiz bir bilgi olur. Birini bekliyordun değil mi? Onları kim için kurdun? Kimi bekliyordun?"
Cevap gelmeyince Senga kendi sorusunu kendi cevapladı.
" Kai'yi mi bekliyordun?"
Devi'nin yüz ifadesi değişmemişti ama gözden kolaylıkla kaçacak kadar hafif bir hareketle kulakları yukarı kalktı, Senga doğru yoldaydı.
" Ne istiyorsun ondan? Para? Gemi? Yoksa elindeki bir hazineyi mi?"
" Benim hazinem onda değil."
" Kimde peki?"
" Sizinle bir anlaşma yapalım. Bana burada olmama karşın bin altın ödenecekti ama sizin yüzünüzden işimi yapamadım. Siz bana bin altın ödeyin bende bildiğim her şeyi size anlatayım."
" Sen anlaşma yapacak pozisyonda değilsin." dedi amiral. Daha konuşacaktı ki Senga elini kaldırarak onu susturdu.
" Şöyle yapalım, bana verdiğin her bilgi için sana bir altın vereyim ve seni özgür bırakayım. İtiraz etmeden önce şunu hatırla, kabul etmezsen hapse girecek ve öleceksin."
" Zaten ölüm çokta uzak değil. Ama bendeki bilgiler çok çok pahallı."
" Öyle mi? O zaman bu bilgileri bilen başka biriyle anlaşayım."
Senga Devi'nin önünden ayrılıp sıra halinde dizilmiş mürettebatın önünde yürümeye başladı.
" Bana kaptanınızın bildiklerini söyleyecek olan var mı? Onun için de aynı teklif geçerli, her bilgi için bir altın ve özgürlük."
Mürettebat göz ucuyla kaptana sonra birbirlerine bakıyordu. Hepsi cevap verip vermeme de tereddüt ediyordu. Cevap vermeye karar veren ise mürettebata en son katılan adam oldu.
" Ben cevap veririm!"
Yanındaki aram onu omzuyla dürtse de umrunda olmadı.
" Ben, ben!"
Askerler onu kolundan kaldırıp Senga'nın önüne getirdiler. Güvertede diz çökmüş bütün esirler aralarındaki haine pis bakışlar atıyordu ama bu kimsenin umrunda değildi. Zaten o gemiye yaşamak için binmişti. Eğer onu ölüme götürüyorsa şimdi terk etmeyecek de ne zaman edecekti, başı koptuktan sonra mı?
" O adaya niçin gittiniz?" dedi Senga.
" Bir kızı kaçırmak için."
" Hangi kızı?"
" Bilmiyorum. Bize sadece siyah saçlı ve beyaz tenli güzel bir kız olduğu söylendi."
Bu tarif şüphesiz prensesindi.
" Neden kaçırmak istediniz?"
" Kapa çeneni seni aptal!" diye bağırdı Devi.
" Çünkü , bir adam-"
" Lanet olası çeneni kapat!"
Askerler Devi'nin ağzına bez parçası bağlayınca bağırmaları iniltiler ile sınırlı kaldı.
" Cevap ver." dedi Senga önündeki mürettebata.
" Çünkü, bir adam bizi o kızı getirmemiz için tuttu."
" Hangi adam."
" Adının Auron olduğunu söyledi."
" Auron... Prens Auron mu?" dedi Senga şaşkınlıkla.
" Evet, evet prens olduğunu söylemişti ama nerenin hatırlamıyorum."
İşte bu işleri karmaşıklaştırırdı, işin içinde bir oyuncu daha vardı ve göründüğü kadarıyla korsanları tutarak akılsız bir hareket yapmıştı.
" Nereye gittiklerini biliyor musun?"
" Hayır."
"Son bir soru daha, sahilde yatan cesetler sizinkilerden mi?"
" Dere kenarındakileri mi diyorsunuz? Evet."
" Hayır kumsalda olanlar."
" Kumsalda bizden biri ölmedi ki."
Anlaşılan siyah kıyafetli adamlar hakkında bir bilgisi yoktu. Bu ada da üç grubun olduğunu gösterirdi, Kai , Auron ve bilinmeyen bir oyuncu daha. İşler arap saçına dönmek üzereydi.

Senga eliyle çenesini sıvazladı. Yeni bir plana derhal ihtiyacı vardı. Amirale adama dört altın vermelerini emredip kamarasına döndü. Krala ulaştırması gereken bir haber vardı.

~ FIRTINANIN ŞARKISI~ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin