Senga kafasını dayadığı ellerinin olduğu masayı boydan boya kaplayan engin deniz misali kağıt yığınına yılların ona kazandırdığı sabır ve tecrübe ile baktı. Araştırmaları, esirlerin söylemleri, komutanların taktik önerileri, kraldan gelen haberler masayı kuşatmıştı. Ağzı olan herkes konulmuş, eli olan çizmiş sonuçları Senga'ya teslim etmiş ondan bu curcunanın içerisinde isabetli bir karar almasını bekliyorlardı. Senga içinden yükselen aynaya bakma dürtüsünü bastırıp olduğu yerden kağıtlara bakmaya devam etti. Aynada göreceği yansımasında elinde isteklerin tümünü gerçekleştirecek güce sahip bir sihirli değnek olmayacağına emindi. Ama kendisinden beklenen performans tam olarak buydu.
Kafasını ellerinden ayırıp deriden yapılmış rahat koltuğun arkasına yaslandı. Hissettiği şey içi pamuk doldurulmuş derinin rahatlığı değil beklentilerin batıcı rahatsızlığıydı.
Kral korsanları oyalamak için onlara yeni bir teklif göndermesini emretmişti. Senga iki gemi ve altın teklif ettiği kağıt parçasını gemiden havalandırmış peşine de iz sürücü bir baykuş takmıştı. Geri dönmelerini beklemeden gittikleri yön doğrultusunda haritadan alternatif rotalar çıkarmaya başlamıştı bile. Sorun şu ki onlarca olasılık arasında en olası olan rotalar bile aranacak olsa en azından bir ay süre lazımdı ki kimse ona o süreyi veremezdi. Eğer yakın zamanda bu iş sonlanmazsa işler kızışacak, sessizce yapılmaya çalışılan esir takası gürültülü bir savaşa dönecekti. Savaşın galibinin hangi taraf olacağını ön göremiyordu Senga. Tecrübelerine bir sınır çekilmiş gibi savaşın sonucunun olduğu yerde duruyordu. Bir çarpışma olacak olsa kralın iyi eğitimli donanmasının bir avuç korsandan daha kuvvetli olduğu muhakkaktı ama onlarında kral üstünde kullabilecekleri kuvvetli bir koz vardı ki o prensesten başkası değildi.
Senga yıllar önce kendisini devlet işlerinden el etek çekmesini engelleyen vatan sevgisine lanet etmek üzereydi. Kapısı çaldığında kendini motive etmek için içinden milli marşlarını okuyordu.
" Gel!"
Amiral Kart hiç beklemeden sertçe içeri girdi. Adımlarının ağırlığı her defasında ayaklarını zemine geçirmekle tehdit ediyordu.
" Korsanlardan haber geldi."
" Ne çabuk?"
Senga o haberi göndereli yirmi dört saat bile olmamıştı. Bu hayra alamet değil diye düşündü. Elinin uzatıp gelen haberi talep ettiğinde eline konulan şey büyüklüğü baş parmağının yarısı kadar olan katlanmış bir kağıt parçası oldu. Senga istemsizce bir süre kağıda baktı. Eğer bu bir şakaysa bunu yapan amiral olamazdı. O adam yontulmamış bir mermer kadar sertti. Bu kağıt korsanlardan geldiyse bu şaka olmayan gerçek bir alaydı. Senga bu işi şahsi algılasaydı sinirlenirdi ama o kağıdı açıp okumakla yetindi. Duyguları ile aklını bulandırmamak övündüğü bir meziyetiydi.Eni uzun, boyu kısa kağıt parçasına özensiz karalanmış iki satır gözleri hareket ettirmeden bile okunacak kadar kısaydı.
" Sevgili prenses ejderhanın inine girdi. Onu kurtamak için ya bir prens yada isteklerimiz kabul ettiğinize dair bir güvence gerekli."
Piç.
diye geçirdi içinden Senga. Adam düpedüz dalga geçiyordu. Eğer biraz daha böyle çocuk gibi oynamaya devam ederse beyaz atlı prens değil öfkeden gözü kararmış bir kral ile karşılaşacaktı.
" Çıkabilirsin Amiral."
Amiral emiri bir kez daha söyletmedi. Ama gelirkenkinin aksine yavaş olan adımları haberi almadan gitmekten hoşnut olmadığını gösteriyordu.Senga masasının çekmecesinden özel üretim bir kağıt çıkarıp dolma kalemini mürekkep hokkasına batırdı. Birinci sınıf kağıt hamurundan imal edilip baş ortasına kraliyet mührü olan kurtların bir süileti basılan yaldızlı kağıt kraliyet nişanı olan kimseler tarafından kullanılırdı. Senga krala bu haberi olduğu gibi gönderirse kralı korsana saldırmaktan alıkoyacak hiçbir şey kalmayacağını bildiği için haberleri kendi dili ile aktarmayı uygun görmüştü.
Yazdığı haberi en az kraliyet kağıdı kadar kaliteli bir zarfa koyup üstünde mührünü bastı. Odanın önünde nöbet tutan askerlerden birine zarfı verip acilen krala yollanmasını söyledikten sonra birde iz sürücü kuşun getirilmesini istedi. Asker Senga odasına geri girmeden koridorda gözden kaybolmuştu bile.
Senga koltuğuna geri oturmadan odanın içinde birkaç tur attı. Denizin ortasında yüzen bir geminin güvertesinden görülen muazzam manzara bile onu neredeyse iki gün boyunca odasında olmaktan alıkoyamamıştı. Yaşlı olmasına yaşlıydı ama bu kadar hareketsizlik ona bile fazlaydı. Oturmadan önce kuşun gelmesini beklemeye karar verdi. Kuşun ona gidecekleri yön hakkında daha net bir şeyler verebileceğini umuyordu. Bu kuşlar öyle acayip bir eğitimden geçiyorlardı ki gittikleri yerleri hiç unutmuyor daha sonra kanat hareketleri ile yaptıkları manevraları tarif edebiliyorlardı. Böylece hedefleri neredeyse onu bulmak kolaylaşıyordu.
Senga ayakta durduğu yerden duvara gerilmiş olan haritaya baktı. Harita ünlü bir tarihçi tarafından sanat eseri sayılabilecek bir ustalıkla deri üstüne resmedilmişti. Yedi denizler ve denizlerin sardığı krallıklar armalarıyla resmedilerek saygıyla işlenmişti haritaya. Senga o tarihçi ile tanışmayı ne kadar istese de onun ülkesine gittiği hafta tarihçinin ölmesi onun için ağır bir darbe olmuştu. Cenazesine katılmakla yetinmek zorunda kalmıştı. Duvarda asılı haritada gözleri ile şuan bulunduklarını tahmin ettiği yeri buldu. Harita okumakta üstüne yoktu. Oldukları yerin etrafına bakarak korsanların nerede olabileceklerini düşündü. Haber kısa bir süre içerisinde ellerine ulaştığına göre yakında olmalılardı. O korsan haberi hızlıca geri göndererek acemice bir hata yapmıştı. Böylece olası saklanma yerleri daralmıştı. İz sürücü kuş bir kafes içerisinde Senga'ya getirildiğinde korsanların saklanma yeri olarak tahmin ettiği yerler on'un altına düşmüştü.
Senga kuşu dikkatle kafesten çıkarıp bir koltuğun tepesine koydu. Kahverengi kuş bir iki kere pençelerini hareket ettirip kendini sabitleyince Senga'nın ellerini üç kez çırpmasıyla kanatlarını açtı. İşareti alan kuş gittiği yeri tarif etmeye başladı. Önce bir süre doğu tarafına açtığı kanatları yedi saniye sürecek kadar kısa bir zaman sonra kuzeye döndü. Demek kabataslak yedi mil doğuya gideceklerdi. Kuzey yönünde dokuz saniye durduktan sonra hafifçe batıya yöneldi. Şimdi kuzey batıya dönüktü. Senga kuşun hareketleri göz ucuyla izlerken önündeki kağıtlardan birine hareketleri not ediyordu. Son olarak tekrar kuzeye dönüp bir saniye sonra kanatlarını kapattı. Hedefe varmıştı.
Senga aldığı talimatları harita üzerinden pergel ve cetveliyle hesapladı. Kalemiyle birkaç doğrultu çizip bir rota oluşturdu. Kalemi haritanın yüzeyinden kalktığında artık olası saklanma yerleri ikiye inmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~ FIRTINANIN ŞARKISI~
Teen Fiction10 yıl önce küçük bir çocuk öldürüldü. Cesedi bulunamadı. Bir prenses gemiye bindiği ilk gün kaçırıldı. Saraydan biri var. Çok hırslı, çok zalim. Bir prens... Dışı yakışıklı, içi kaos. Krallar ve kraliçeler. Hepsinin kendi hesabı var. Ve yalan... Sa...