İçliği bacaklarından sıyrılıp bileklerine inerken İda çığlıklarını tutmadan ağlıyordu. Tüm gücüyle direnmeye çalışsa bile Ferguson onu öyle bir konumda tutuyordu ki tek bir hareket dahi yapamıyordu. Ferguson onun eteklerinin yukarı çekerken elinden avazı çıktığı kadar bağırmaktan başka bir şey gelmiyordu. Ve bu yaverin umrunda değildi. Çünkü kalenin terk edilmiş kanadında bu çığlıkların kimseye ulaşmayacağını biliyordu. En azından öyle sanıyordu.
Koca vücudunu kızın zorla açtığı bacakları arasına yerleştirirken birden durdu. Kızın çığlıkları arasında başka sesler daha duyuluyordu. Emin olmak için kızın bacaklarını tuttuğu elini bırakıp ağzını kapattı. Çığlıklar inlemelere dönüşünce dışarıdan gelen sesler daha da belirginleşmişti. Dışarıda birileri vardı ve onların olduğu yere yaklaşıyorlardı.
Ferguson fısıltıyla okkalı bir küfür etti. Savaşı kraliyet ailesi ile değil kendi talihi ileydi sanki. Elini İda'nın ağzından çekmeden penisini pantalonunun içine geri soktu. İkinci defa tatmin olmadan sakinleşmesi gerekiyordu. Daha önce bir kere bile yaşamadığı şeyi bu kız yüzünden tek gecede iki defa yaşamıştı.
Sesler gitgide yakınlaşıyordu. Gelenlerin bu odaya girmeden geçip gideceklerini umarak sessizce beklemek aptallık olurdu. Ama kızın ağzından elini çektiği anda çığlık atacağını biliyordu. Ağzını sımsıkı kapatmışken bile inliyordu. Yanında yatan adam da sesleri duyunca kıpırdanmanmaya, boğuk sesler çıkarmaya başlamıştı. Ferguson köşeye sıkışmış bir kedi gibi kabarıyordu. Bu gidişle yakalanacak ve herşey boşa gidecekti. Koca bir kitap okuyup son sayfasında hepsinin bir rüya olduğunu öğrenmek gibi iğrenç bir şey olurdu bu.
Sesler kapının önüne gelince Ferguson kararını verdi. Yapacak tek şey vardı, gelenleri de öldürecekti. Yere bıraktığı kılıcını sapından kavrayıp pozisyon aldı. Bir eli hala İda'nın ağzındaydı. Tam saldıracağı anda elini çekecekti ki gelenleri gafil avlayabilsin. Sonra da bu ikisinin işini bitirip oradan ayrılacaktı, orada hiç olmamış gibi. Bunu en başında yapmalıydı ama kendini fazla kaptırmıştı. Şimdi de bedelini ödüyordu.
Önce hareketsiz durup gelenlerin geçip gitmesini beklemeyi düşündü. İda'yı kontrol altında tutuyordu, Kai'nin de tek yaptığı kurtçuk gibi kıvranmaktı. Perdeleri çekili odaya tek hüzme bile ay ışığı girmiyordu. Karanlık onları saklardı. Ama küçücük bir ışık, Ferguson'un serçe parmağının tırnağından bile küçük bir mum ışığı saklanmasını engelliyordu. Eğer o mumu söndürmek için yerinden kalkacak olsa İda her yeri ateşe verir gibi bağıracaktı. Her şey itinayla sarpa sarıyordu.
Sesler kapının önüne vardı. Konuşmalar daha da netleşmişti. "Buraya... Kral... Tüm gece..." gibi kelimeler konuşmaların arasında seçilebiliyordu. Yani en az iki kişiydiler. İki kişiyi halletmek kolay işti. Beş kişi bile olsalar sorun olmazdı. Sadece çok fazla gürültü çıkarmadan halletmek istiyordu bu işi.
Kapı kolu aşağı inip kapı aralandı. Her şey ağır çekime alınmış gibi ilerliyordu. Odada olanlardan habersiz bir kafa kapı aralığından içeri girdi. Odada hiçbir şey olmasını beklemeyerek girmiş olacak ki kafasını hemen geri çekti ama kapıyı kapatmadan önce duraksadı. Yanan mumu fark etmişti. Kapının arkasından "orada mı?" diye bir ses duyuldu. Asker cevap vermedi. Onun yerine kapıyı tamamen açıp içeri girdi. Önce yanan muma baktı, sonra cılız ışıkla aydınlanan odayı süzdü. Kulaklarına bir inilti ulaşınca başını kapının arkasında kalan yere çevirdi. Yaptığı en büyük hata da bu oldu. İşte o anda zaman hızlı çekime alındı. Askerin kılıcına uzanmaya fırsatı bile olmamıştı gırtlağındaki kesikten vücudundaki kan boşalırken. Arkasından gelen asker ise kılıcını kabzasından çekecek kadar yaşayabilmişti. Onu da göğüsünü delip geçen kılıç durdu. Kılıç vücudundan çıkınca adam da önce dizlerinin üstüne düştü, sonra yüz üstü yere yığıldı.
İda sadece üç saniye içinde olup bitenleri görünce çığlık bile atamamıştı. Donup kalmıştı sadece. Tek yaptığı odaya girmek olan iki adamın yıllar süren hayatı birden bitivermişti, öylece. Sadece birkaç saniye önce vücutları delinmişti ama çoktan yerde kandan bir göl oluşmuştu ve büyüyerek İda'ya doğru ilerliyordu. Onu da yutacaktı, İda'nın kanıyla daha da büyüyecekti, ta ki ülkedeki onlarca masum insanın kanı ile birleşip denizlere ulaşana kadar, hatta daha ötesine.
Ferguson sıcak kanla kaplı kılıçla İda'ya döndü. Daha fazla oynamaya gerek yoktu.
" Şeytana selam söyleyin prenses."
Kılıcını başının üstüne kaldırdı. Kai korkudan aldığı güçle doğrulup vücuduyla İda'nın önüne geçince son kez hallerine acıdı.
" Demek önce sen... Öyle olsun."Kılıcı hızla indi. Öyle hızlıydı ki önüne kaya bile geçse onu bile delip geçen ulaşacaktı yerdeki bedenlere. Bu yüzden arkasından gelen sesi duyduğunda az kalsın kılıcı Kai'nin kafasını ikiye ayırmadan durduramayacaktı.
" Yaver?"
Ferguson'un tüm kasları dondu kaldı. Şimdi şıçmıştı işte. Bu sesin sahibini de kesemezdi.
![](https://img.wattpad.com/cover/270273396-288-k327203.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~ FIRTINANIN ŞARKISI~
Teen Fiction10 yıl önce küçük bir çocuk öldürüldü. Cesedi bulunamadı. Bir prenses gemiye bindiği ilk gün kaçırıldı. Saraydan biri var. Çok hırslı, çok zalim. Bir prens... Dışı yakışıklı, içi kaos. Krallar ve kraliçeler. Hepsinin kendi hesabı var. Ve yalan... Sa...