Kral elinde tuttuğu parşömen şiddetle masaya vurdu.
"Saçmalık bu! Nasıl bir küstah böyle bir şey istemeye cüret eder?"
Kralın çalışma masasının önünde duran Ares " Efendim, ne yazıyor?" diye sordu.
Kral bir pislik parçasını uzatır gibi tiksinç bir ifade ile parşömeni Ares'e uzattı. Ares parşömende yazılanları okudukça kasılan çene hatları istenilenlerin sıradışılığını ortaya koyuyordu.
Odada ki üçüncü kişi, Ferguson onların bu tepkilerine katlanırken güçlük çekiyordu. Parşömeni teslim aldığında açmamak için kendi ile mücadele etmişti. Şimdi önünde sergilenen bu dramatik şov onu çıldırtmak üzereydi.
"Ne yazıyor?" diye sordu dayanamayarak.
Cevaplayan Ares oldu.
"Doğu topraklarının lordu olmak ve krallık donanmasının başına geçmek istiyor."
Ferguson, kral ve Ares'in neden böyle tepkiler verdiğini anlamlandırdı o zaman. Korsan gözü kara olmalıydı. Prensesi kaçırmasının açıklaması buydu. Ama fidye olarak istedikleri? Bu fazlaydı, hemde çok fazla...
" Peki sonraki adımımız ne olacak?" diye sordu Ferguson.
Soruyu krala yöneltmişti ama kral hiç duymamış gibiydi. Yılların yapamadığını bir haftada yapmıştı zaman. Bir haftada 20 yaş yaşlanmıştı sanki. Ferguson , kralı en son bu halde gördüğünde karısının cenazesi kaldırılıyordu. Eğer kralı devirmek istmeseydi adamın bu haline acıyabilirdi .
Kral koltuğunda doğrulup Ares'e döndü.
" İda'yı kaçıran korsan hakkımda ne buldun?"
" Pek bir şey bulamadım . Nerede doğduğunu bilmiyoruz. İki yıl öncesine kadar kai diye biri kayıtlarımızda geçmiyor. İki yıl önce başka bir korsanla yaptığı düelloyu kazanınca tanınmaya başlamış. Kısa zamanda korkulan biri olmuş. Ama kimse nerelerde gezdiğini , neler yaptığını , kim olduğunu bilmiyor."
" Bu kadar mı?"
" Malesef."
Kral yumruğunu masaya şiddetle indirdi . Çaresizdi, kızını umutsuzca geri istiyordu. Onun tek ailesiydi o. Onu da kaybederse yaşamak için bir sebebi kalmayacaktı. Buna rağmen korsanın istedikleri imkansız şeylerdi. Kızını kaçıran adamı ülkesine lord yapıp birde donanmayı emanet edemezdi.
Ferguson dikkatleri üzerine çekmek için hafifçe öksürdü.
" Ne yapmamızı emredersiniz?"
Kral ne cevap vereceğini bilmiyordu. Sessiz kalmayı seçti. Soru iki ucu keskin kılıç gibiydi. Ne cevap verirse versin yaralanacaktı ve kan kaybedecekti. Tek umudu canından olmamasıydı. Elinin tersi ile çıkmalarını işaret etti. Cevabı düşünmek için vakte ihtiyacı vardı.
Ares ve Ferguson selam verip odadan çıktılar. Ares kapıyı kapatmadan bir an durup krala baktı. Onu bu halde bırakmak istemiyordu ama Kralın yalnız kalmaya ihtiyacı olduğunu biliyordu. Ares kralının, daha ötesi arkadaşının bu haline üzülüyordu ama yapabilecek bir şeyi yoktu. En iyisini ümit edip odanın kapısını kapattı.
Ares odasına giderken İda'yı düşünüyordu. Onu kurtarmak için bir şeyler bulmalıydı, bir yol , bir çözüm.
Geniş ana koridordan geçerken Alison'un portresinin önünde durdu. İda ile en son burada konuşmuşlardı. Portrenin önünde dururken ne kadar büyüdüğünü düşünmüştü . Oysaki küçük bir kızken silah talimlerine gizlice girdiğinde onu çıkarmak için peşinden koştuğu zamanlar dün gibiydi... Onun yaramazlık heyecanı ile kızarmış yüzünü hatırlayınca gülmeden edemedi. Ellerinde büyümüştü İda. En son konuştuklarında pişman olacağını söylemişti. Ne yazık ki haklı çıkmıştı. Çok pişmandı Ares, onu koruyamamıştı. Eğer işini doğru düzgün yapsaydı İda bu gün başka bir sarayda emniyet içinde olurdu.Toparlan asker! Bir görevin var.
Ares , gözlerini portreden ayırıp yoluma devam etti. Odasına gidip üzerini değiştirecek sonra haber almak için adamları ile buluşacaktı. Bir çözüm yolu bulacağını ümit etti. Hatasını düzeltmeliydi. Yoksa kendini asla affetmeyecekti.
Odada tek kalan kral masanın kenarında duran siyah ciltli kitabı aldı. Üzerinde gümüş renginde bir kedi vardı. Kitaba hareket katan tek şeydi. Gümüş rengi kitabın siyah cildini karanlığında patlayan ay gibiydi. "Kitapları kurtaran kedi." İda bu kitabı çok severdi. Daha 6 yaşındayken akşam uyku vaktinde kitabı okumak için ona getirdiğinde " bir kedi kitapları nasıl kurtarır?" diyerek minik kahkahalar atmıştı. O geceden sonra yatmadan önce hep bu kitabı okumuşlardı.
Kral kitabın eskimiş kapağını nazikçe okşadı.Keşke yanımda olsaydın da bu kitabı sana bir kez daha okuyabilseydim...
Kitabın ortalarından bir sayfa açıl içinden kare bir kağıt çıkardı. Üzerinde çizilmiş bir siület vardı, Alison. Kral bu resmi çizdiği günü hatırlıyordu. Alison yatakta üstünde saten gecelikle ona davetkar pozlar verirken oda pencerenin kenarına oturmuş onu çiziyordu. Portreyi özenle çizecek kadar sabırlı davranamamıştı bu manzaraya karşı. Ayrıntıları yapmadan kağıdı bırakmış ve Alison'un yanına girmişti. Bu gün ki gibi soğuk olmayan ve yalnız hissettirmeyen o yatağa...
Alison'un portresi üzerine bir damla düştü. Sonra bir damla daha...
" Özür dilerim, kızımızı koruyamadım. Özür dilerim."
Kralın gözyaşları portreyi ıslatmaya devam etti...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~ FIRTINANIN ŞARKISI~
Fiksi Remaja10 yıl önce küçük bir çocuk öldürüldü. Cesedi bulunamadı. Bir prenses gemiye bindiği ilk gün kaçırıldı. Saraydan biri var. Çok hırslı, çok zalim. Bir prens... Dışı yakışıklı, içi kaos. Krallar ve kraliçeler. Hepsinin kendi hesabı var. Ve yalan... Sa...