Parti tüm ihtişamı ile devam ediyordu. Ülkenin ilk ve tek göz ağrı prensinin 20. yaş günü partisi dünyayı bir odaya toplamış gibi hazırlanmıştı. Dünyanın dört bir tarafından insanlar, yemekler, gösteriler, değerli kumaş ve mücevherler, farklı diller ve tabiki kraliyet ailesi. Kral ve kraliçe baş köşeye kurulmuş tahtlarında oturmuş kendine yalakalık edenlerle çene çalıyordu. Prens dans pistinin kenarında etrafında kendisi ile dans etme sırası kavgası yapan genç leydilerin kendine olan ilgilerinin tadını çıkarıyordu.
Herkesin eğleniyor tablosu çizdiği partinin arka planında çoğu insan buraya menfaatli ilişkiler kurmak için gelmişti. Ferguson'da onlardan biriydi. Ne parti ne şatafatlı süsler, ne parlak mücevherler nede güzel kadınlar ilgisini çekiyordu. Gözleri prensin üstündeydi. Hareketlerini takip ediyor, konuşmalarına kulak misafiri oluyor nasıl bir insan olduğunu anlamaya çalışıyordu. Partiden önce prens ile özel görüşmelerinde ona prensesi kurtarmak için beraber çalışmayı teklif etmişti. Ona kralın aklı başında olmadığını, kaynaklarının yetersiz olduğunu, adamlarının gevşek davrandığını ve başka bir dolu palavra atmıştı. Prens teklifi düşüneceğini söylese de Ferguson onun bakışlarından dediklerine inandığını ve teklifini kabul edeceğini anlamıştı. Şimdi bir ortaklık kurmak sadece bir an meselesiydi. O zamana kadar müstakbel ortağını tanıyacaktı.
" Siz Wolfwalker ülkesinden gelen yaver olmalısınız?"
Ferguson yanına gelen her meraklı genç kıza yaptığı gibi bunu da başından def etmek için sese döndü.
" Evet ben oradan geliyorum."
Ama gelen def edemeyecek kadar önemliydi. "Kraliçe Hera! Bu ne büyük onur. Affedin gelenin siz olduğunu bilmiyordum." diyerek selam verdi.
Kraliçe gördüğü saygıdan memnun bir şekilde gülümsedi. Bu gülümseme daha çok kibirli bir burun kaldırma hareketine benziyordu.
" Kral nasıllar?" diye sordu Hera.
" Kendisi tahmin edebileceğiniz üzre kızının kaçırılmasından sonra pek de iyi bir halde değil."
" Prensesin burada olamaması ne acı." dedi kadın. Feguson onun prensesin kaçırılmasına mı yoksa o partide olmadığına mı "acı" dediğini anlamadı.
" Prensesi kurtarma çalışmalarında herhangi bir gelişme var mı?"
Bu bir partide değil kapalı kapılar ardında konuşulması gereken bir soruydu. Ferguson göz ucuyla etrafındaki meraklı bakışları kontrol etti. Elinden geldiğince sadece bir cevapla soruyu cevaplamak istiyordu.
" Kralımız elinden gelen tüm olanakları seferber etti. Prenses sağ salim ülkesine dönecektir. Bundan emin olabilirsiniz."
Hera sesini alçaltarak konuştu.
" Biz Sharkbite krallığı olarak prensesi kurtarmak için elimizden geleni yardımı size yapacağız. Lütfen bunu krala iletin."
" Emredersiniz ekselans."
Kadın kendine verilen selamı kabul edip salonun başka köşelerine başka selamlar almaya gitti. Ferguson yine tek kalmıştı. Kraliçenin arkasından bir süre baktıktan sonra bakışlarını tahta oturan krala çevirdi. Sıkılmış bir görüntüsü vardı. Ferguson kalabalığın içinde kraliçeyi aradı. Kafasındaki süslü taç onu okyanusun içinde bile yerini gösterecek kadar büyük ve parlaktı. Başka bir soyluyla konuşuyordu. Kralın aksine tavırları buradaki en büyük olduğunun farkında olduğunu gösteren rahat ve kibirli tavırlardı. Bu ikisine bakınca yönetimdeki insiyatifin kimin ellerinde olduğunu görmek zor değildi.Parti gecenin ilerleyen saatlerine kadar uzayınca partinin ilk anlardaki şatafat ve eğlencesi kayboldu, konuşacak bir şeyler bulamayan konuklar birer ikişer salonu terk etmeye başladı. Ferguson salonu son terk edenlerden biriydi. Gece boyunca kraliçe dışında yanına gelen bir kaç kişiyle kesik kesik cümleler kurarak konuşmaktan ve elindeki kadehi ile bir köşeden etrafı izlemekten başka bir şey yapmamıştı. O gece beş kadeh devirmesine rağmen hala doğru dürüst düşünebiliyordu. İçmeyi planladığı kadehlerini odasına gittikten sonraya sakladı. Kendisine odası gösterilirken gözüne ilişen masanın kenarındaki şarap şişesini o gece bitirmeyi düşünüyordu. Tercihen şarap sevmezdi ama elinde olanlar ile yetinmeyi bilen bir adamdı. En azından içki konusunda. Ünvan konusunda hak ettiğini almaya kararlıydı.
Buraya gelebilmesi için kraldan izin alması beklemediği kadar kolay olmuştu. Krala doğumgünü davetleri için birini göndermek gerekeceğini ve kendisinin gidebileceğini söyledikten sonra kralın ağzından çıkan ilk kelimenin "git" olması onu şaşırtmıştı bile. Kafası o kadar doluydu ki ona başka bir şey dememişti. Kral son zamanlarında çok dengesizleştiği için bir anda kararından vazgeçer diye düşünerek aceleyle odadan çıkmış ve gün bitmeden Sharkbite krallığına giden bir gemiye binmişti. Gitmeden önce de oradaki işlerini boşlamamış arkasında bıraktığı sağ koluna prensesin kaçırıldığı haberini tüm halka hızlıca yaymasını emretmişti. Eğer şansı yaver giderse o Sharkbite krallığındaki işini bitirip döndüğünde ülkenin karışıklığında darbe yapmak oyun oynamak gibi olacaktı.
Elindeki kadehte bitince artık odasına gitme vakti geldi. Salonda kalan misafirlerin hiçbirine iyi geceler dinlemeden odasına gitti. Yolda yürürken nöbet tutan askerlerin maharetlerini görmek için birine arkadan saldırmak istedi ama bunu yapmadı. Bir misafir olarak bunu yaparsa askerlerin eğitimi hakkında bir fikir alabilirdi tabi bu sadece Ferguson'u eğlendirirdi. Diğer kraliyet mensupları için aynısını söyleyemezdi.
Odasına girip planladığı gibi şarap şişesini açtı. Bardağa doldurma zahmetine girmeden şişeyi dikledi. İki büyük yudum aldıktan sonra anca çakır keyif olmaya başladı. Kendini koltuğa bırakana kadar gözü odadaki hiçbir şeyi görmediği için masanın üstüne bırakılmış kağıdı ancak ayaklarını koltuğun tepesine uzattıktan sonra gördü. Uzanıp kağıdı aldı; kimden geldiği anlaşılacak mühür, imza yada herhangi başka bir şey yoktu. İçindekini okuduktan sonra kimden geldiğini öğrenmek için bunlara gerek duymamıştı. İçindekini sadece tek kişi yazabilirdi, " anlaştık".
![](https://img.wattpad.com/cover/270273396-288-k327203.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~ FIRTINANIN ŞARKISI~
Teen Fiction10 yıl önce küçük bir çocuk öldürüldü. Cesedi bulunamadı. Bir prenses gemiye bindiği ilk gün kaçırıldı. Saraydan biri var. Çok hırslı, çok zalim. Bir prens... Dışı yakışıklı, içi kaos. Krallar ve kraliçeler. Hepsinin kendi hesabı var. Ve yalan... Sa...