ZAVALLI PRENSES

51 6 0
                                    

"Bu kız başımızı ağrıtacak." dedi prens çıplak göğsünde yatan Vincent'in kolunu okşarken.
" Beni sevmediğini saklamak için rol bile yapmıyor. Gülümsemesi bile zoraki. Onun hakkında okuduğum şeylerde bu kadar kaltak olduğu yazmıyordu. Onun o güzel yüzünü parçalamak istiyorum."
Prens İda'nın yüzünü parçaladığını zevk içinde hayal ederken okşadığı kolu sıktığını fark etmedi. Vincent dudaklarını sıkarak can acısına katlanmaya çalışıyordu. Prense bulaşmak hiç istemiyordu ki zaten onun tarafından acı çektirilmeye alışmıştı. Alışamadığı şey prensin son zamanlarda ona gösterdiği şefkatti. Normalde beraber olduktan sonra ya yataktan kalkar yada Vincent'i gönderirdi. Sex yaparken onu öpmez dudaklarını parçalamaya çalışır gibi ısırırdı. Hareketleri o kadar sert olurdu ki Vincent bazı zamanlar dayanamayacağını düşünürdü. Hatta bir keresinde baygın düşmüştü. Onu uyandıran şey prensin tokatları olmuştu. Ama son zamanlarda ona bir şey olmuştu. Vincent neredeyse tüm zamanlarda prensin yanında olmasına rağmen ne olduğunu bilmiyordu. Kafasını bir yerlere çarpmış yada başının tam üstüne bir şeyler düşmüş olmalıydı.

Önceki gece sadece öpüşmüşler o gece de sevişmelerine  rağmen vücudunda en ufak bir morluk yoktu. Prens o gece o kadar nazik davranmıştı ki Vincent şaşkın ruh halinden kurtulabilseydi neredeyse zevk alacaktı. İşleri bitince prens kalkmayınca Vincent yataktan kalkacak iken prens onu tutup göğsüne yatırmıştı. O an kolunu tutup sıkıcıncaya kadar da o akşamdan yarasız beresiz çıkacağından ümitliydi.
" Ama itiraf etmeliyim ki cesareti ve dürüstlüğü etkileyici. Ah, kolunu mu acıttım?"
Elini gevşetip sıkarak kızarttığı kolu okşadı. Vincent'in kaybolan umudu geri gelmişti ama yine de temkinliydi.
" O kızı bir şekilde etkilemem lazım. Ona benden başka şansı olmadığını öğretmem lazım. Tek çaresi benim."
Hırslı sözcükler dışarıdan duyan biri için son derece korkutucuydu. Prens şimdiye kadar kişisel olarak pek bir başarı elde edememişti. Prensesi kurtarma girişimi bunun yakın zamandaki örnekleriydi. Ancak prens yenilgi karşısında daha çok bilenen tiplerdendi. Bunu iyi bilen Vincent prenses için üzülüyordu. Prens onu kazanmayı başarsa da prenses için üzücü olacaktı, onu kazanmayı başaramayıp işi eline yüzüne bulaştırsa da. Eğer kaybederse başkasının kazanmasına da izin vermezdi.

Prens yerinde kıpırdaşınca Vincent kalkmak istediği düşünüp göğsünden kalkmaya çalıştı.
" Nereye gidiyorsun Vincent?"
" Kalkmak isteyeceğinizi düşünmüştüm."
" Hayır kalkmıyorum."
Prensin hiddetlenen bakışları karşısında Vincent dondu. Ne kalkabiliyordu ne geri yatabiliyordu.
" Beni anlıyorsun değil mi Vincent? Anlattıklarımı anlıyorsun? Bana hak veriyorsun?"
Vincent dili tutulmuş bir halde kafa sallamakla yetindi.
" Demek beni anlıyorsun."
Arkadan gelen sessizlik hiç hayra alamet görünmüyordu.
" O zaman neden her fırsatta kaçmaya çalışıyorsun Vincent? Benden sıkıldın mı yoksa? Beni sevmiyor musun?"
Vincent suskun kaldı. Doğru cevabı prens sevmeyecek yalan da çok aptalca duracaktı.
"Susuyorsun? Verecek bir cevabın mı yok?"
Bir an ilk defa görüyormuş gibi dikkatle uşağın yüzüne baktı. Sonra umulmadık bir anda kahkaha atmaya başladı. Vincent tüyleri diken diken olmuş bir kedi gibi hem tetikte hem ürküyordu.
" Yoksa sen- yoksa sen-"
Kahkalarının arasında ne dediği anlaşılmıyordu.
" Yoksa sen prensesi mi kıskandın?"
Vincent prensin abartılı kahkaha atan yüzüne bakıp şaka yapıp yapmadığını anlamaya çalıştı. Gerçekten bunu düşünmüş olabileceğine inanamıyordu. Vincent'i kendine aşık mı sanıyordu o adam? Ona ancak karşıdan yakışıklı suratını gören şımarık kızlar aşık olurdu. Onun gerçek yüzünü görenler ise sevgi dışındaki her şeyi hissedebilirdi ama sevgi değil.
" Onu kıskanıyor musun?" diye sorusunu yeniledi kahkahalarını bitiren prens.
" Hayır." dedi Vincent dürüstçe. Bunun sonunun iyi olmayacağını bilse de cevapladı.
" Siz bir prenssiniz bense basit bir uşak. Yatağınızda yatıyorum diye kim olduğumu unutmadım. Siz veliahtsınız bense yeri doldurulabilir bir uşak. Sizi kıskanmaya hakkım yok."
Yalanda olsa bir cevaptı, prensin hoşuna giden bir cevap, onun gücünü ve önemini vurgulayan bir cevap.

Vincent'in kolundaki elini çekip çenesine koydu. Sıradaki hareket sert bir tokat da olabilirdi yumaşak bir öpücüktü. Vincent ikisi arasında bir seçim yapmadan bekledi. Bu yatakta bir şeye ümit bağlamaması gerektiğini öğrenmişti. Ümit orada sadece daha fazla acı getiriyordu.
" Akıllı uşak. Bunları söylemeyi nereden öğrendin?"
Vincent her ne kadar içinden kendine bir şeyi ümit etmemesini öğütlese de prensin yüzündeki gülümsemeyi görünce o geceyi canı yanmadan atlatacağı ihtimali yükseldiğini düşündü.

Bunun ardından bir öpücük geldi. Ama sert ve ısrarlı bir öpücük. Vincent'in her şeyine, varlığına, benliğine, ruhuna sahip olmaya çalışan aç gözlü bir öpücük. Vincent öpücüğün hızına yetişmekte zorlanıyor, zorlanan dudakları zonkluyordu.

Prens Vincent'i tükettiği umrunda olmadan yorulmak bilmeyen bir aygır gibi  onun üstüne çıktı. Dudaklarıyla onu öperken elleri altındaki vücudu sıkıştırıyordu. Her zaman tahrik olma yeteneğine sahip eşsiz bir aleti vardı. Ama onu tatmin etmeyi başaran birileri çıkmamıştı. Altındaki bu uşağa kadar. Her seferinde onu zirveye ulaştırabiliyordu. Ve bir defa değil tekrar tekrar. Prens o şımarık prensesi elde etse bile yatağında olacak adam buradaydı. Hep yatağında olacaktı.

Vincent prensin bu acımasız düşüncelerinden habersiz kaçma hayallerinden ümit kesmiş kendini prense teslim etmişti. Biraz prens yine içine girecek ve tatmin olana kadar kendini zorlayacaktı. Neyse ki artık vücudu buna alışmıştı, eskisi kadar acıtmıyordu. Ama bunu sevdiğide söylenemezdi. Sadece bazen prensin yumuşak davrandığı zamanlar daha katlanılabilir oluyordu. Bu sefer ise onlardan biri olmayacak gibiydi. Kaçış yoktu, direnmenin de anlamı. Denizde yatan bir ceset gibi kendisini akıntıya teslim ederken kendinden ziyade prensese üzülüyordu.

~ FIRTINANIN ŞARKISI~ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin