İda seyir halinde giden at arabasının içinde oturuyordu. Arabanın tüllerle kapalı penceresinden, bayram havasında sokaklara dökülen halkını izliyordu. Hepsi at arabasının geçeceği yolun etrafına dizilmiş bayraklarını sallıyor, tezahüratlar yapıp şarkılar söylüyordu. İda bu manzaraya bakınca bir hafta boyunca çektiği tüm sıkıntıları ve yalnız kalınca döktüğü gözyaşlarını unuttu. Halkı çok mutluydu. Prensesin yapacağı ziyareti, içine düştükleri sıkıntıdan kurtuluş olarak görüyorlardı. Ülkelerinin yeni bir dost edineceğini umuyorlardı. Hatta daha fazlasını...
Herkes Sharkbite krallığının yakışıklı ve İda ile aynı yaşta bir prensi olduğunu biliyordu. O da veliaht ve tek çocuktu. Kimse sesli olarak söylemesede kenar köşelerde konuşulan şey ikisinin evliliğiydi. İda bir iki kere bu konuşmalara kulak misafiri olmuştu. Kimi bunun romantik bir peri masalı olduğunu düşünüp prensese özeniyor, kimi bunun politik bir zorunluluk olduğunu düşünüp ona acıyordu. Her türlü İda bu söylentilere çok kızmıştı. Çünkü asla evlenmek gibi bir niyeti yoktu. Hatta aşık olmak bile istemiyordu. Tek düşündüğü ülkesinin refahıydı. Bunun için ülkesine tek başına yeteceğinden de emindi.
" Halk ne kadar mutlu." dedi kral pencerenden bakarken. Böylece İda'yı kendine eziyet ettiği düşüncelerinden kurtardı.
" Evet, çok mutlular."
Ama İda değildi.
" Yapma ama İda. Bu kadar somurtkan olma. Beni üzüyorsun."
" Üzgünüm baba. Sadece biraz gerginim."Yalan.
Kral İda'nın karşısından kalkıp yanına oturdu. Kolunu İda'nın omuzuna dolayıp onu kendine çekti.
" Seninle gurur duyuyorum İda. Sen asla kalıbına sığmayan yaramaz bir kızdın. O zamanlar hiç büyüyecek mi acaba diye düşünürdüm. Şimdiyse ülkeni kusursuz bir şekilde temsil eden bir prensessin. "
Kral durakladı bir an.
" Annen seninle gurur duyardı." dedi sonra neredeyse fısıltıyla.
İda babasının hızlanan kalp atışlarını duydu.
" Ona o kadar benziyorsun ki... Keşke burada olup senin ne kadar muhteşem bir genç kıza dönüştüğünü görebilseydi."Keşke.
Arabayı sessizlik kapladı. Kimse konuşarak bu sessizliği bozmak istemiyordu. Sanki İda'nın annesi oradaydı. İda gözlerini kapatıp annesinin yanında olduğunu düşündü. Yüzünde büyük bir gülümsemeyle karşısında oturduğunu ellerini tutup gözlerine baktığını ve "seninle gurur duyuyorum" dediğini. Bir damla yaş İda'nın gözünden süzülüp babasının göğsüne düştü.
İda babasından uzaklaşarak ona farkettirmeden gözlerini sildi. Ağladığını görsün istemiyordu. İlk defa tek başına resmi bir ziyarette bulunduğu için babası zaten endişeliydi. Onu daha fazla endişelendirmek istemiyordu.
" O burada değil baba. Ama biz varız. Birbirimize sahibiz. Bu bana yeter."Kral göğsü kabararak kızına baktı. Hiç bir kız babasından bu bakışı görmeden ölmemeliydi. Çünkü hiç bir kız babasından bu bakışı görmeden büyüyemezdi.
" Benim kızım ne kadar da büyümüş."
" Baba..."
" İlk binicilik dersini hatırlıyor musun?"
" Hayır baba. Daha beş yaşındaydım."
İda bunu sitem ederek söylemişti. Çünkü dersleri hatırlamasa da attan düşüğü zamanlarda ne kadar canının yandığını hiç unutamamıştı.
" İlk derste attan düşmüştün. Sonra kalkıp kurul odasına gelmiş ve bakanlarla toplantıdayken kapıyı birden açıp bana bağırmaya başlamıştın."
Babası İda'nın o günkü yüz ifadesini taklit etmeye çalıştı ama gülmekten yapamadı.
" Daha beş yaşındaydım!" dedi İda gülerek.
" Peki , müzik öğretmenin seni Adi ile bahçede çamur oynarken yakaladığında ne yaptığını hatırlıyor musun?"
" Baba , hatırlatmana gerek yok!"
Babası onu dinlemeyecek kadar çok eğleniyordu.
" Onu çamur yağmuruna tutmuştunuz. Ah, zavallı kadın neye uğradığını şaşırmıştı. Onu kalması için ikna etmeye ne kadar uğraştım. Sense özür bile dilememiştin."
" Çünkü o kadını sevmiyordum. Çok sertti. "
" Sarayda ki görevinden ayrılınca ne kadar da mutlu olmuştu, hatırlıyor musun?"
Bunu hatırlayınca İda' da güldü. Kaçarcasına eşyalarını toplayıp İda'ya görünmeden kaçmaya çalışmıştı. Ama İda onu at arabasına binerken görünce son bir oyun yapmaya karar vermişti. Ona görevine geri çağrıldığını söylediğinde kadın neredeyse kalp krizi geçiriyordu.
" Güzel günlerdi." dedi ida.
" Sizin için." diye ekledi babası gülerek.
İda o günleri düşündü. Çok fazla yaramazlık yapmıştı. Hepsinde de Adi yanındaydı. Öyle ki sarayda onları gören herkes yolunu değiştiriyordu. O ikisi bir felaketin habercisi gibiydiler. Şimdi ise Adi yoktu. İda tek kaldığından beri Adi'yle yaptığı hiçbir şeyi tekrar yapmamıştı. İçini özlem dalgası sıyırıp geçti.
" Adi' yi özledim" dedi İda babasına.
" Bende İda, bende..."
Yolun kalanı sessizlikten içinde geçti. Araba gideceği geminin rıhtımına gelene kadar İda, Adi'yi düşündü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~ FIRTINANIN ŞARKISI~
Novela Juvenil10 yıl önce küçük bir çocuk öldürüldü. Cesedi bulunamadı. Bir prenses gemiye bindiği ilk gün kaçırıldı. Saraydan biri var. Çok hırslı, çok zalim. Bir prens... Dışı yakışıklı, içi kaos. Krallar ve kraliçeler. Hepsinin kendi hesabı var. Ve yalan... Sa...