Ferguson kraliçenin kabulü ile odaya girdi. Kırmızı kadifenin en koyu rengi ile döşenmiş oda insana sıkışmışlık hissi veriyordu. Odanın rengine uyumlu kırmızı bir elbise giyip kırmızı ruj sürerek kombinini tamamlamış kraliçenin tam bir yansımasıydı bu oda.
" Beni emretmişsiniz." dedi saygı ile eğilerek. Bu kadına asker selamı vermek gerçek bir saygısızlık olurdu.
" Sizinle küçük bir sohbet yapmak istedim. Oturun lütfen."
Ferguson kendine gösterilen koltuğa oturunca kraliçe ile aralarını ayıran sehpanın arkasında kaldı. Oturduğu koltuk tam kraliçenin karşısına gelecek şekilde yerleştirilmişti.Odada görünmez olacak kadar düşük auralı bir hizmetçi sehpanın üstündeki porselen bir fincana daha porselen çaydanlıktan bir çay doldurup Ferguson'un önüne koydu. Ferguson çay içmezdi, ne var ki bu ikramı red edebilecek bir konumda değildi. Tiksindiğini belli etmeyen bir yüzle çayından bir yudum aldı. Bu ilk ve son yudumdu.
" Sen çıkabilirsin." dedi Hera görünmez hizmetçiye.
Hizmetçi o kadar sessiz hareket etmişti ki Ferguson onun odadan çıktığını kraliçe konuşmaya başlayınca anladı.
" Ülkemize bir ziyaretçi geleceğini bilmiyorduk." dedi kraliçe."Özellikle şu son olaylardan sonra krallığınızdan birini sarayımızda görmeyi hiç beklemiyordum."
" Sıkıntılı bir dönem yaşadığımız ortada ancak diğer ülkeler ile ilişkimizi de düşünmek zorundayız."
" Hım, güçlü bir duruş."
Kraliçenin söyledikleri bunlar olsa da yüz ifadesi başka bir şey söylüyordu. İnanmamış gibiydi, bunun altında başka bir şeyler arıyordu. Ferguson prensin annesine benzediğini anladı, dikkatli olmalıydı.
" Prensesin durumunu duyduğumuzda çok üzüldük ve bir şeyler yapmak istedik. Ancak ne yapacağımızı bilmediğimiz için kral Axel'e yardım edebileceğimizi söyledik, o ise teşekkür etmekten başka bir şey demedi. Sanıyorum ki prensesi buldunuz?"
" Çok yaklaştık."
" Bu bir hayır demek."
" Bulamadık ama nerede olduğuna dair kuvvetli delillerimiz var."
" Neredeymiş?"
Havadan sudan konuşur gibi rahat sormuştu bu soruyu. Dikkatsiz biri pek kolay bir şekilde sohbetin akışına kapılıp bu soruyu cevaplayabilirdi.
" Bu maalesef gizli tutulan bir bilgi. Anlayacağınız üzre kral ve seçkin adamları dışında kimse bilmiyor."
"Anlıyorum..."
Kraliçe bu durumdan hoşnut olmadığını saklamadı. Kırmızı rujlu dudakları asılmıştı.
" Prenses kurtarıldığında krallığına geri götürelecektir?"
" Elbette."
" Halbuki biz onu hala bekliyoruz, taç giyme törenine yani."
" ..."
" Kralınızı da tabi. O güzel günde bu kadar badire atlattıktan sonra onları da aramızda görmekten mutluluk duyarız. Sonuçta biz iyi ilişkileri olan krallıklarız."
Bu kadın iyi ilişkilerden daha çok iyi menfaatler arıyordu. Ferguson yıllarca aradığı ancak bulamadığı kadının bu kraliçe olduğunu düşündü. Zeki, sinsi ve akıllı. Belki kral olduktan sonra onunla ilişkilerini başka bir boyuta taşırdı, daha samimi bir boyuta.
" Bunu krala ileteceğim."
" Memnun olurum."
" Eğer başka bir şey yoksa izninizi istemek zorundayım."
" İzin sizindir."Ferguson selam verip odadan çıktığında bu krallığın yapısını neredeyse çözmüştü, herkesin arkadan işler çevirdiği entrika dolu bir saraydı burası. Kabiliyetli olmayan ya hizmetçi olurdu yada çöp. Neyseki Ferguson onların arasında yaşamaya uygun vasıfları olan biriydi.
Odasına döndüğünde yazacağı notları düşünüyordu. Önce kraliyet kurtarma gemisindeki adamına sonra korsanlar arasındaki bağlantılarına sonra da krala. Birde Harvey'e yazacağı mektup vardı tabi. Oradaki işlerini bitirdiyse yanına gelmesini söyleyecekti, ona burada da ihtiyacı vardı. Daha fazla mektup yazmamayı umarken kapısının önünde bekleyen birini gördü. Okkalı bir küfür savurmak onu sakinleştireceği halde susmak zorunda kaldı. Koridorun ortasında böyle bir şey yapmak imajı için iyi bir hamle olmazdı.
" Size nasıl yardımcı olabilirim?" dedi kendinden beklenmeyen bir kibarlıkla geldiğini fark etmeyen konuğuna.
Kapıda bekleyen kadın arkasını dönünce Ferguson neye uğradığını şaşırdı. Şimdi küfür etmek yerine "neler oluyor burada?" diye bağırmak istiyordu.
" Violet?"
" Yaver Ferguson! Gerçekten gelmişsiniz. Ah, sonunda tanıdık bir yüz."
" Ama, siz, nasıl? Burada ne işiniz var?"
" Burada olduğumu bilmiyor muydunuz?"
" Hayır. Ne zamandır buradasınız?"
" Bir hafta oldu."
" Buraya nasıl geldiniz?"
" Uzun ve hoş olmayan bir hikaye. Prensesten haber var mı?"
Bu entrika dolu sarayın koridorunda konuşulacak bir şey değildi. Ferguson odasının kapısını açıp Violet'i içeri davet etti. Kadın çekinsede girmeyi kabul etti. Sorusunun cevabını başka türlü alamayacaktı çünkü.
" Prenses nasıl?" diye sordu tekrar kapı kapanır kapanmaz.
" Hala esir."
" Peki nerede olduğunu biliyor musunuz?"
" Hayır."
Kısa cevaplar duygusuz ve netti, ne sorunun cevabından bir harf eksik ne bir harf fazla.
Violet dudaklarını kemirmeye başladı. İda'nın yapmasına izin vermediği şeyi kendi yapıyordu.
" Sizin burada ne işiniz var?" dedi Ferguson.
" Beni prens kurtardı. Kaçırdı demeyi tercih ederdim ama o böyle düşünmüyor. Onun yüzünden şimdi İda'nın yanında değilim."
" Ona nasıl davranıyorlar?"
" Bir korsandan beklenmeyecek derecede kibar davranıyorlar. Merak etmeyin prenses gayet iyi."
Ferguson bunu zaten merak etmiyordu. Prenses onun için zaten ölü olduğu için yaşadıkları umrunda değildi. Onu ilgilendiren düşmanı hakkında ne bildiğiydi.
" Korsandan beklenmeyecek kadar kibar derken neyi kastediyorsun?"
" Eğitimli bir kadın değilim. Pek bir şey anlamam ama bence onlar soylu insanlar yada sonradan korsan olmuş eğitimli kişiler. Emin olduğum bir konu varsa o da ne kaptanın ne de mürettebatın sıradan insanlar yada sıradan korsanlar olmadığı."
" İlginç..."
Ferguson eliyle sert sakalların çıkmaya başladığı çenesini kaşıdı. Bu bilgi işine yarayabilirdi.
" Başka dikkatini çeken bir şey oldu mu?" diye sordu Violet'e.
Kadın bir süre ciddi ciddi düşündükten sonra başını iki yana salladı.
" Maalesef, üzgünüm."
" Üzülmeyin, onu bulacağız."
Diyecek bir şeyi kalmayan kadını odasından gönderdikten sonra eli masanın üstündeki şarap şişesine gitti. Hala saatin erken olmasını umursamadan içindeki alkollü sıvıdan büyük bir yudum aldı. Böyle giderse işe yaramaz bir alkolik olacağını biliyordu ama bu saatten sonra daha odasından dışarı çıkmayı düşünmediği için içmekte bir sorun görmüyordu. Belki bir ara içkiyi kısardı ama o gün bugün değildi.Mektupları yazmak için masasına otururken hala Violet'le karşılaşmasını düşünüyordu. Ortak olmasına rağmen prens ona Violet'i söylememişti. O adamın bunu söylemeyi unutmasına imkan yoktu. Demek Ferguson'un sandıkları kadar bile ortak değillerdi. Ferguson bunu sorun etmedi, sonuçta o da prensten bir şeyler saklıyordu, ödeşmişlerdi. Bundan sonra ise adalet gözetmeden bildiği yoldan oynayacaktı bu oyunu.
![](https://img.wattpad.com/cover/270273396-288-k327203.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~ FIRTINANIN ŞARKISI~
Teen Fiction10 yıl önce küçük bir çocuk öldürüldü. Cesedi bulunamadı. Bir prenses gemiye bindiği ilk gün kaçırıldı. Saraydan biri var. Çok hırslı, çok zalim. Bir prens... Dışı yakışıklı, içi kaos. Krallar ve kraliçeler. Hepsinin kendi hesabı var. Ve yalan... Sa...