İda kamarasında oturmuş , kaptanın ona zaman geçirmesi için verdiği kitabı okuyordu. Kitap Asya efsaneleri hakkındaydı. İda'nın şimdiye kadar ki okudukları dramatik ve hüzünlü efsanelerin aksine bu hikayeler güç ve azim doluydu. Hikaye kahramanları büyük bedeller ödeseler bile asla hedeflerinden vaz geçmiyor ve bu sırada akla hayale gelmeyecek güzellikte mucizeler yaşıyorlardı. İda, kendisinin de okuduğu kahramanlar gibi olmasını diledi. Esir tutulduğu şu gemide, onlar gibi olmaya çok ihtiyacı vardı. Kendi olduğu şu durumda tek yaptığı sabahtan akşama kadar kamarada oturmak ve kurtarılmayı beklemekti. Bu onun kanına çok dokunuyordu.
Bir şeyler yapmalıyım!
Elinde açık duran kitapla yatağında oturmaya devam etti. Ne yapacağını bilmiyordu. Gemiden kaçması imkansızdı. Güverteye çıkamadan yakalanırdı. Kendini öldürmekle tehdit etse?
Acaba neyle yapacaksın?
Eğer kitapla kafasına vurup beyin kanaması geçirebilirse bir şansı olabilirdi ama pek mümkün gözükmüyordu. Kaptanı esir alsa?
Ölmeye niye bu kadar heveslisin? Sen daha bir bıçak bulup onun boğazına dayayana kadar bıçak senin karnına girer!
İda, bıçağın soğuk metalini karnında hissederek ürperdi. Bu gemiden ölmeden kurtulmalıydı ve bunun tek yolu da babasının , korsanın şartlarını kabul etmesiydi. İda bunun olmasını, babasının bu korsana boyun bükmesini istemiyordu ama eğer yapmazsa sonsuza kadar bu gemide kalacaktı.
Hayır, buna izin veremem!
Kamarasının üzerinde gelen sesler İda'nın dikkatini dağıttı. Başının üzerinde ki tahtalar ,birileri güvertede sürükleniyormuş gibi gıcırdıyordu. İda'nın aklına kraliyet gemisinde yaşadıkları geldi. O günde her şey böyle bir gürültüyle başlamıştı. İçine dolan korkuyla kalp atışları hızlandı.
Aynı şeyleri bir daha yaşamayacağım.
Kucağında ki kitabı yatağa fırlatıp yatağından kalktı. Kapıya gidip kulağını dayadı. Kapının diğer tarafında gürültü yoktu. İda derin bir nefes alıp yavaşça kapıyı araladı. Kapının önünde nöbet tutan kimse yoktu. Dışarıya çıkıp kapıyı arkasından kapattı. Odasının olduğu koridor boştu. Sesler yukarıdan geldiğine göre herkes yukarı olmalı diye düşünerek sintineye inmeye karar verdi. Ama sintineye inen merdivenler güverteye çıkan merdivenlerin yanındaydı. Yakalanmamak için dikkatli olması gerekiyordu. Koridor boyunca ilerledi. Merdivenlere yaklaştıkça gürültülerde artıyordu. Sesleri ayırt etmeye başlayınca en çok çıkan sesin kadın sesi olduğunu fark etti. Ama hala neler söylendiğini hala anlayamıyordu.
Merdivenlere iyice yaklaşınca dikkatini toparladı . Sintineye inmek için tek şansı vardı. Eğer birileri onu görürse gerisingeri odasına dönerdi. Seslerin yükseldiği ve herkesin dikkatinin dağınık olduğu sırada merdivenlere koşmaya karar verdi. Gölgelere saklanarak beklemeye başladı. Çok geçmeden beklediği fırsat geldi. Sesler birden yükselince İda kendini merdivenlere attı. Ama daha bir basamak inmişti ki olduğu yerde çakıldı. Çünkü canhıraş bağıran ses mürebbiyesine aitti.
Violet!
Düşünmeden geri dönüp güverteye çıkan merdivenleri tırmandı. Birden aydınlığa çıkınca güneş gözlerini kamaştırdı. Ellerini gözlerine siper ederek Violet'i aramaya başladı. Violet , kraliyet gemisine geçmek için iki geminin arasına koyulmuş kalasların yanında, iki adam tarafından gemiye sürükleniyordu. İda tüm korkusunu unutup ateş püskürten bir öfkeyle bağırdı. '' Bırakın onu!'' Tüm gözler bir anda prensese döndü. Çıkan yaygaradan o ana kadar kimse onun geldiğini fark etmemişti. Herkes şaşkınlıkla prensese bakıyordu. Violet'i çekiştiren adamlar bile durmuş prensesi izliyordu. '' Beni duymadınız mı ? Size onu bırakın dedim!''
İda o gemide hükmü geçmediğinin farkındaydı ama o an o kadar öfkeliydi ki , bu gerçek umurunda değildi. Kimse halkına zulmedemezdi , hele ki Violet'e asla!
İda öfkesinden aldığı güçle, sert adımlarla Violet'e doğru yürümeye başladı. Yere, Violet'i tutan adamları tekmeler gibi basıyordu. Yarı yola kadar kimse onu durdurmaya çalışmadı. Ta ki Diego prensesin önüne geçene kadar. ''Çekil önümden Diego!'' ''Prenses , kamaranıza dönün lütfen.''
''Violet'i almadan hiç bir yere gitmiyorum!'' Diego bezgince iç çekti. Eğer görevi olmasaydı asla bu kızla karşı karşıya gelmedi. Bu cüssesine rağmen. Küçücük dili ve dağ gibi egosuyla dev adamı bezdirmişti. ''Sizi odanızda tutmak için emir aldım prenses-'' ''Umurumda değil!'' İda hiç çekinmeden dev adamı ittirip yanından geçti. Adamlar hala Violet'i kollarından tutuyorlardı. Violet onların arasında üstü başı dağılmış görüntüsüyle küçülmüş görünüyordu. İda Violet'i hiç böyle görmemişti. O her zaman mükemmel derecede temiz ve düzenli olurdu. Onu bu halini gören İda ,kendini, onu tutan adamların üzerine atmamak için zor tuttu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~ FIRTINANIN ŞARKISI~
Teen Fiction10 yıl önce küçük bir çocuk öldürüldü. Cesedi bulunamadı. Bir prenses gemiye bindiği ilk gün kaçırıldı. Saraydan biri var. Çok hırslı, çok zalim. Bir prens... Dışı yakışıklı, içi kaos. Krallar ve kraliçeler. Hepsinin kendi hesabı var. Ve yalan... Sa...