Bu bölümü yazıyor olduğumu hâlâ hazmedemediğim gerçeği...
Umarım beklentilerinizi karşılayacak bir final olmuştur. Keyifli okumalar.
14.06.2021
**
7 yıl sonra
Zamanın acımasız hızlılığı hayatımızdan su gibi akıp geçerken bir yanım o çocuksu çılgınlığını korusa da bir yanım zamanla birlikte olgunlaşmıştı.
Ve şimdi de gözlerim dolu bir şekilde Gece'ye bakarken tüm çılgın hallerimiz, çocukluğumuz ve daha birçok anı film şeridi gibi gözümün önünden geçiyordu. Sahi ne ara bu kadar büyümüştük? Ne ara yirmili yaşların ortasına gelmiştik ve lisede ki çılgın Gece'nin evleneceği gün ne ara gelmişti?
Doğru gördünüz evet. Bugün itibariyle Gece ve Barış da bekarlar hanesinden adını sildiriyor. İpek ve Çağan'a gelecek olursak onlar geçen yıl evlendiler ve duymaya hazır olun, İpek hamile. Hem de son aylarında ve hepimizi de aramıza yeni katılacak minik bebek için tatlı bir telaş sardı.
Şimdi de aşağıya inip imzaları atmadan önce kızlarla son kez Gece'yi görmeye geldik ve o adeta filmden fırlamış bir yıldız gibi parlıyor.
"O kadar güzelsin ki," diye mırıldandım büyülenmiş gibi bakarken.
"Beni ağlatacaksın makyajım akacak şimdi," dedi şakayla karışık bir şekilde bana sarılırken. Kollarımı ona doladığımda kocaman gülümsemiştim. En mutlu günüydü ve bugün de onun yanındaydık. Yıllardan beri olduğu gibi beraberdir, sımsıkıydık.
Kollarımı ayırıp geri çekildiğimde İpek'in hamileliğin getirdiği duygusallıkla ağladığını fark ettim.
"Ay, sulugöz. Gel, buraya."
Gece, İpek'e sarıldığında İpek'te ona sımsıkı sarıldı. Sonra Su'da Gece'ye sarıldı ve bıraksalar burada saatleri geçirmekten düğünü yapamazdık.
Tabii içeri Barış girince aşağı inmeyi başarabilmiştik. İpek dikkatli bir şekilde sandalyeye otururken "Bunlar nerede kaldılar ya?" dedim Alptekin'leri kastederek.
"Bilmiyorum ki üçü birlikteydi ama düğün başladı başlayacak," dedi İpek gözlerini etrafta gezdirerek.
"Ben bir Alperen'i arayım," dedi Su telefonuna davrandığı sıra.
Bir süre telefonu sessizce kulağında tutunca cevap vermediğini anladım. İyice endişelenmeye başlamıştım ama bunu İpek'e de yansıtmak istemiyordum. "Gelirler birazdan ya telaş yapmaya gerek yok," deyip ortamın gerginliğini azaltmaya çalıştım ama kendim de bir o kadar gerginken çok başarılı olduğum söylenemezdi.
İpek masadaki bardaklardan birine su doldurup içmeye başlayınca daha fazla beklemedim ve ben de telefonumu çıkardım. O sırada Su, bakınmak için dışarıya çıkmıştı. Alptekin'in numarasını çevirip kulağıma dayadığımda bir süre açılmasını bekledim.
Birkaç kez çaldıktan sonra açılınca derin bir nefes verdim. İçimdeki darlık hissi bir anda yok olmuştu ama ihmalkâr davrandıkları için sinirliydim.
"Nerdesiniz siz iki saattir? Su aradı telefonunuza bakmıyorsunuz. Alptekin ne kadar telaşlandığımızdan haberiniz var mı?"
"Leyal sakin ol. Trafiğe takılı kaldık, yetişmeye çalışıyoruz. Bir şey olmadı, birkaç dakika oradayız."
"İyi," demekle yetinip telefonu yüzüne kapattım. En azından bunu hak etmişti.
"Bir sorun yok, trafiğe takılmışlar sadece."