0.3

23.4K 1.8K 234
                                    

Yıllardır yer altında bulunan ve artık isimlerinin geçmediği yer kalmayan iki kuzendi onlar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yıllardır yer altında bulunan ve artık isimlerinin geçmediği yer kalmayan iki kuzendi onlar. Zamanında evsiz ve kimsesizken onlara kucak açan bir adamdan yadigar kalan bu konumu daha çok kendi çabalarıyla ilerleyerek hak etmiş ve saygın birer isme dönüşmüşlerdi.

Her iyi şeyin bir kötü karşılığı olduğu gibi burada da kötüler vardı.

Korkut ve Dağhan geldiklerinden beri uyuşturucu ve birçok kötü olayın önüne geçerek daha farklı yoldan bir mafyacılık düzeni kurmuştu. Onların işi zenginden al fakire ver politikasına daha çok uyarken tabii ki bir sürü düşmanları da vardı.

Katıldıkları bu düğün ise kendi kurdukları karga topluluğunda bulunan adamlardan birinin kızına aitti. Her üyenin bileğinde karga sembolü dövme şeklinde işliyken Korkut ve Dağhan'da bu dövme kulaklarının hemen arkasındaydı.

Kurucu olmanın bir avantajı olarak görülse de diğer bir yandan üstünlüklerini kanıtlarken diğer yandan da topluluklarının bir ardada kalmasını ve birbirlerini tanıyabilmelerini sağlıyorlardı.

Artık iyice sonuna yaklaştıkları düğün ile iki kuzen fazlasıyla sıkıldığında Korkut elindeki beyaz şarabı içip Dağhan'a dönmüştü.

"Sikerler, ben çok sıkıldım."

Aralarında en psikopatı Korkut'tu. Genelde uslanmayan biri olduğu zaman ilgilenme işini Korkut yaparken korkutuculuk ve plan yapma kısmı Dağhan'a ait oluyordu. İkisi de yıllardır birbirinin arkasını kollayarak bu günlere gelmişlerdi ve birbirlerine birçok şey borçlulardı.

"Az daha duralım, bitmek üzere zaten."

Dağhan elindeki viskiden bir yudum alarak korumalarına göz attığında hepsinin işini düzgünce yaptığından emin olmak istiyordu.

Gözüne çarpan herhangi bir sorun olmazken bir anda çiçek atma merasimine geçilmesiyle kendisi de buna dayanamayacağını fark ettiğinde bardağını masaya koyarak "Hadi." Demişti.

İşareti anlayan Korkut büyük bir nefes alarak ters ters geline bakıp ardından kuzeninin yanına geçtiğinde en beklenmedik olay olmuştu.

Minik bir beden arkasında sürüklediği başka bir bedenle üzerlerine koşmuş ve Dağhan'a çarpmıştı.

Herkes o an farklı yerlere savrulurken korumalara anında işaret vererek sorun çıkmasını engelleyen Dağhan üzerindeki ağırlığını bile zar zor hissettiği bedeni kavradığında burnuna dolan kokuya anlam verememişti.

Çiçek miydi?

Korkut ise anında kuzenine doğru harekete geçen çocuğu kollarıyla kıstırarak hareketsiz hale getirdiğinde çırpınan çocuğa kötü kötü bakıyordu.

Kimdi bunlar? Amaçları neydi?

O an aklında başka bir şey dönmezken dikkat çekerek düğünün bozulmasını istemediği için çocuğu çok da sarsmamaya özen gösteriyordu ama kollarındaki çocuk tam tersine ona direnip duruyordu.

"Bıraksana!"

Konuşan gence karşılık vermeyerek sadece tutuşunu sertleştirdiğinde bedenden çıkan acı dolu inlemeyle hafifçe baskıyı azaltmıştı. Tamam mafyalardı ama öyle masumlara da hunharca zarar vermiyorlardı.

Kaldı ki adamların masum mu yoksa suçlu mu olduğu bile belli değildi.

"Aşkın! Buraya gel hemen."

Bedenin bağırmasıyla kendine gelirken biraz ilerde kuzenine yapışan çocuk kendine gelerek onlara dönmüş ve onları gördüğü gibi de hızla yanlarına gelmişti.

Bir şeyler mırıldanıp keskin minik tırnaklarını eline geçirmesiyle sinirlenmeye başladığında Dağhan onun sinirlendiğini görerek "Yeter." Demişti. Biliyordu ki Korkut o an kontrolden çıksa karşısında üçte biri kadar kalan tavşana benzeyen mavişi anında yok ederdi.

Dağhan'ın konuşmasından sonra her şey durulurken bir anda arkadaşı adına özür dileyerek kaçmaya çalışan çocukla öne atılmış ve gitmelerini engellemişti.

Bu çocukların kim olduğunu ve dertlerinin ne olduğunu merak ediyordu.

***
12.06.2021

Zeyrek (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin