---TAMAMLANDI---Mafya hikayesidir.
İki yakın arkadaş ve karşılarında şehri diz çöktüren iki kuzen...
Eşcinsel konulu bir hikayedir, bunu bilerek başlamınızı isterim.
Homofobikler ve aşağılayıcı yorum yapanlar engellenecektir.
+18 içerikler, smut ve...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Selim uyuduğu uykusundan dürtülerek uyandırıldığında karanlık olan odaya kaşlarını çatıp bakmış ama sonrasında gözleri mavi saçlarıyla yatağının başında dikilen Aşkın'a odaklanmıştı.
"Aşkın?"
Selim arkadaşının neden balında dikildiğini öğrenmek ister gibi baktığı sırada Aşkın elleriyle oynayıp Selim'in yanını göstermişti.
"Seliiim, ben uyuyamadım."
Arkadaşının başının dibinde daha fazla söylenmesine izin vermeden yatakta geriye kaydığında Aşkın açılan boşluğa minik bedeniyle yatmıştı.
Yatmıştı yatmasına ama çocuğun uykusu cidden yoktu ki. Onun aksine Selim arkadaşı yanına yatar yatmaz gözlerini kapatmış ve uykusuna kaldığı yerden devam etmişti ama.
Aşkın arkasına bakıp Selim'in uyuduğunu görmesiyle ofladığında neden bu mafyaların evinde kaldıklarına anlam veremiyordu.
Aslında Dağhan'ın yatağında uyuyakalıp ardından da gece geç uyanması tüm sebepti ama bunu kimse dillendirmemişti. Zamanında uyuduğu için de şu an hiç uykusu yoktu.
"Abur cubur var mıdır ki?"
Aşkın bir anda canının çikolata çekmesiyle dudaklarını yaladığında daha fazla yatamayacağını fark ederek yataktan kalkmıştı. Selim'e ters ters baktıktan sonra odadan çıkıp dikkatli ve sessiz adımlarla mutfağa girdiğinde bu mafyaların onlara giriş kattaki misafir odasını verdikleri için mutluydu.
Gece gece merdivenlerden yuvarlanma tehlikesi yaşamayacaktı.
Mutfağa girmesiyle boş boş dolaplarla bakıştığında neyin nerde olduğunu bilmediği için tamamen hislerine güvendi.
"Ben para sıçsam abur cuburu nereye koyardım acaba?"
Elini saçlarına atıp dolaplara baktığında ocağın yanında duran ince uzun kısmı görerek oraya yönelmişti. Kulpu tutup çekmesiyle baharatlarla karşılaştığında yüzünü buruşturup hemen kapatmıştı orayı.
Bu sefer daha uzak bir dolabı deneyip açtığında bu sefer de çeşitli mutfak aletleriyle karşılaşmış ve derin bir nefes almıştı.
"Buzdolabına bakayım bir de. Belki çikolataların eriyebilen şeyler olduğunu düşünüp oraya koymuşlardır."
Bu sefer adımlarını oraya yönlendirip kapağı açtığında soğuk su, içki, meyveler ve birkaç yemeği görürken bu sefer gördüğü böğürtlenlere ve kırmızı dutlara takılmıştı.
"Ayy...En sevdiklerim."
Hızla eline böğürtlenlerin ve dutların olduğu kaseyi alıp yemeye başladığında mutfaktaki masaya da oturmuş mutlulukla sandalyeden sarkan ayaklarını sallıyordu.
Karanlık olduğu için dut suyunun her yerine aktığını ve kan gibi gözüktüğünü bilmezken hepsini afiyetle yemiş ve ardından aniden bastıran uykusuyla orada öylece uyumaya başlamıştı...