1.3

18.3K 1.6K 485
                                    

Sınav haftasıyla cebelleşen iki arkadaş da her gün kendilerini yataklarına zor atarken Aşkın'ın iyice vücudu çökmüş, göz altları torbalanmıştı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sınav haftasıyla cebelleşen iki arkadaş da her gün kendilerini yataklarına zor atarken Aşkın'ın iyice vücudu çökmüş, göz altları torbalanmıştı.

"Balım şundan da ye."

Selim, iyice güçten düşen Aşkın için önüne yağlı ballı ekmek koyduğunda Aşkın burun kıvırarak ekmeğe bakmış ardından oralı olmadan elindeki meyve suyunu içmişti.

"Aşkın."

Uyarır tonda konuşan Selim ile Aşkın ofladığında ekmeği eline alarak minicik ısırmıştı.

"Balı sevmiyorum."

Kaşlarını çatıp söylense de ekmeğini yediğinde Selim kendisi için de bir ekmek hazırlamış ve ters ters Aşkın'a bakarak yemişti.

"Etin kemiğin birbirine girdi, gücün olsun biraz."

Demesiyle Aşkın "Tamam anne." Dediğinde Selim bu haline gülmüştü.

"Bugün kaçta sınavın?"

Aşkın oflayarak "Üç." Demiş ardından da kalan meyve suyunu bitirerek masadan kalkmıştı.

"Senin sınavın da üç buçuktaydı zaten, bitine bekle beraber gelelim eve." Aşkın'ın sözlerini onaylayan Selim kahvaltısını yapmaya devam ederken yeniden masasının üzerindeki notlarını eline alıp çalışan arkadaşına bakıp iç çekmişti.

Aşkın'ı öz kardeşinden asla ayırmıyordu. Zamanında hayatına aldığı için pişman olmadığı tek insandı. Son zamanlarda Korkut ve Dağhan denen adamlarla şans eseri karşılaşmaları ikisini de tedirgin etse de zarar görmemişlerdi.

O iki adamdan çekinseler de en son onlarla kahvaltı yaptıklarında birçok şeyi aşmışlardı. Mesela Selim, Korkut'a çemkirirken ya da ısırırken kendisini kasmıyor, sonrasını asla düşünmüyordu.

Aşkın için zaten hava hoştu. Bir an boş bulunup saydırır sonra da kendisine gelerek Selim'in arkasına sığınırdı. Bu yüzden tüm iş her zaman Selim'e kalıyordu.

"Seliiim, sınavlardan sonra bir hafta tatilimiz var ya... kampa mı gitsek? Şöyle göl kenarında."

Aşkın'ın koltukta oturup sorduğu ve ballandıra ballandıra bahsettiği geziyle Selim gülümsediğinde ikisine de iyi geleceğini düşündüğü için "olur yavrum." Demişti. Aşkın gezi için şimdiden büyük bir heyecan duyarken artık ezberlediği notları gözden geçirme işine yeniden devam etmişti.

***

İki genç de sınav çıkışında yorgunluktan ölürken Selim kolunun altına aldığı Aşkın ile birlikte pastaneye gidiyordu. Bir anda ikisinin de canı pasta çekmiş ve kendilerini yolda bulmuşlardı. Çok fazla yürümelerine gerek kalmadan taze pastaların olduğu pastaneye gelerek içeriye girmiş ve hemen boş bir masaya yerleşmişlerdi.

"Böğürtlenli pasta nam naaam!"

Aşkın yerinde kıpırdanıp parlayan gözlerle etrafa bakınırken Selim arkadaşının bu deli hallerine karşı gülerek kafasını iki yana sallamıştı.

"Asla büyümeyeceksin değil mi?"

Her ne kadar söylenir gibi çıksa da Aşkın onun şaka yaptığının bilincindeydi, bu yüzden sadece omuz silkmiş ve etrafa bakmayı kesip Selim' e dönmüştü.

"Yaşıma göre davranırsam deliririm ben Selim. Sal beni, dünyaya bu şekilde bakmak beni ayakta tutuyor."

Bir ara gözlerinden acı geçen minikle birlikte Selim dilini ısırırken içten içe kendisine kızmıştı. Aşkın'ın böyle olmakla mutlu olduğunu görüyorken ne diye karışıyordu ki?

"Balım o anlamda dememiştim, seni kırmak da istemedim-"

"Pastamı sen ödersen barışırım."

Aşkın'ın hızla konuşup sözünü kesmesiyle güldüğünde "Peki bakalım." Demiş ve arkasına yaslanmıştı. Aşkın ise hesabı Selim'e kakalamanın heyecanıyla yanlarına gelen garsona siparişini sıralamaya başlamıştı bile.

"Böğürtlenli pasta, ekler ve kola alabilir miyim? Bir de her şeyin üzerine karadutlu dondurma lütfen. Teşekkür ederim!"

Karşısında bıdır bıdır konuşan çocuğa şokla bakan Selim garsona sadece "frambuazlı pasta alabilir miyim?" dediğinde gözleri parlayan Aşkın'la o pastayı tek başına yemeyeceğin emin olmuştu.

Arkadaşı kırmızı olan tüm yiyeceklere takıntılıydı.

***

"Seliim... karnım ağrıyor."

Selim karşısında eli karnında duran ve gözleri dolu dolu olan Aşkın'a bakıp iç çektiğinde vücudu fazlasıyla gergindi.

Pastanede tüm her şeyi silip süpüren Aşkın eve geldikten bir saat sonra karnını tutup yakınmalara başlamıştı. Şimdi ise ağladı ağlayacak bir surat ifadesiyle kendisine bakıp minik elleriyle karnını ovuyordu.

"Gel buraya." Diyerek koltukta kaydığında Aşkın minik bedenini –Standartlara göre minik- koltuğa sığdırmış ardından da başını Selim'in kucağına yerleştirmişti.

"Selim, bana hep yaptığın o mide okşamasından yapsana."

Aşkın'ın gözlerinin içine bakıp konuşmasıyla gülümsediğinde elini arkadaşının midesine koyup hafifçe bastırarak ovmaya başlamıştı.

"Kara böcü, keçi kıçı, balımın karnından çııık git..."

Selim zamanında anneannesinden duyduğu bu sözü tekrar edip Aşkın'ın midesini ovarken gitgide rahatlayan ve sonunda uyuyakalan arkadaşına bakıp derin bir nefes almıştı.

Aşkın onun hayat enerjisiydi. Ve iyi ki onu tanımıştı.

***

Karaböcü kısmı bizde -bizim oralarda- olan bir şey bebeklerim... Hem karnını ovdukları için rahatlarsın hem de sözler bir süre sonra ninni gibi geldiğinden uykuya dalarsın. Kaliteli aktivite bence. Bilmeyen ve ilk defa duyan birçok kişinin olduğuna eminim ama bizde de  bele işte ehe.

Bu arada giriş kısmında da bahsettim ama son kez yine bahsedeceğim. LÜTFEN BİRKAÇ DAKİKA DAHA AYIRIP OKUR MUSUNUZ?

Okuduğunuz tüm kurgular tamamen gerçek hayatı yansıtıyormuş gibi davranıp burada yorumlar yapmanız bana garip geliyor. Kurgudasınız. KUR-GU. burada benim hayal ettiğim şeyler yazıyor ve sizler okuyorsunuz. Tabii ki sizinle uyuşmayabilir fikirlerim ama sanki bazı şeyler olmalıymış -kuralmış- gibi davranarak yorumlar yapamazsınız.  Çünkü yine söylüyorum: Burası benim hayal dünyamın yansıması.

Burayı neden yazdığıma gelecek olursak da... Sorun Aşkın'ın masumluğu. Arkadaşlar ben zaten sizlere "Gerçek hayattan alıntılar yazıyorum, her şey tamamen doğru." gibi sözler asla söylemedim. Hayalimde karakterim sağasağlam, hastalığı yok ve masumane davranışlar segiliyor. Her şey bu kadar. Bana gelip "Bu kadar masumluk olmaz canım, bu çocuk hasta." dememelisiniz bu yüzden. Yine söylüyorum burası kurgu/hayal dünyası. Gerçeklikle bağdaşmak zorunda değil. Varsayın ki doğaüstü bir kurgudasınız.

Eğer bu kaldıramayacağınız bir raddedeyse kitabı bırakabilirsiniz bu en doğal hakkınız. Bu düşünceye sahipseniz de hâlâ geç olmadan  bırakmanızı öneririm. Ayrıca Enes adlı kurguya da bakmamanızı.

Uzun oldu biliyorum ama yazmalıydım.

Burayı herkesin okumadığını da biliyorum ama okuyup saygı duyanlar için teşekkür ederim.

Sevgilerimle.

22.06.2021

Zeyrek (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin