***
Arabanın içine kesikli olarak yansıyan sokak lambalarının ışığı yüzümü her aydınlattığında faklı bir kötü seneryo geliyordu aklıma. Beni çağırmalarının sebebinin ciddiyeti içimi yiyip kemirirken farkında bile olmadan Deniz'in elini tutmuştum. Sanki üzerimdeki negatif enerji onun elini tutarsam geçecekti. Endişeyle kafamı ona çevirdiğimde bana rahatlatan bakışlarını verdi. Stres olmamı istemiyordu ve bunu kelimeleriyle değil gözleriyle anlatıyordu.
Bu gergin ve sessiz yolculuk bir saat kadar sürdü. Taksi evimin önünde durduğunda hızla kemerime yöneldim. O sırada benim bu telaşlı ve gergin halimi yol boyunca gözetleyen Deniz, kemeri çözmeye çalışan elimi yakaladı ve yüzüne bakmamı sağladı.
"Dilara, gelmemi ister misin? Seni bekleyebilirim." endişeli suratı taksinin turuncu lambasının altından görünürken kendime hakim olmalıydım. Ondan ayrılmak istemiyordum, konuşulacak bu ciddi konudan sonra desteğe ihtiyacım olursa bu desteğin Deniz'den gelmesini istiyordum. Ama bu şuan için olanaksızdı, onu yanıma çağıramazdım.
"Hayır Deniz, sen evine git. Ararım seni olur mu? Endişelenme, ne kadar ciddi olabilir ki?" onun kolay kolay eve gideceğini zannetmiyordum. Bu yüzden içim her ne kadar tedirgin olsa da onu rahatlatmak adına tavrımı değiştirmiştim. Söylediklerime inanmak istermiş gibi bir tavrı vardı. Endişeli bakışlarını birkaç saniye suratımda gezdirdikten sonra ikna olmuş gibi konuştu.
"Peki, ama aramayı unutma. Seninle konuşmadan uyumayacağım haberin olsun." yapmacık bir tebessümle kafamı aşağı yukarı salladıktan sonra arabadan hızlıca indim ve kapıyı kapatıp ona el salladım. Taksi hareket edip sokaktan çıkarken ben de bahçe kapısından içeriye girdim.
Her şey normal gibiydi. Bahçenin çevresini kaplayan ışıklar yanıyor, yeni sulandığı belli olan çiçekler beni selamlıyordu. Halen bahçe kapısının önündeyken derince soluklanıp sertçe yutkundum ve emin adımlarımı evin girişine doğru ilerlettim. Ceplerimi kontrol ettiğimde anahtarımı yanıma almadığımı fark ettim. Elimi zile uzattığım sırada ise kapı bir anda açıldı. Annem ve babam beni kapıda karşılayınca konuşacaklar konunun yüksek ciddiyette olduğunu biraz daha iyi kavrayabilmiştim.
Stres içinde olduğumu ikisi de fark etmişti bir şey söylememe kalmadan donuk bakışlarım arasında annem elini sırtıma koydu ve beni içeri doğru geçirdi babam ise hızlıca kapıyı kapattı ardımdan. Onların bu telaşlı hali beni ürkütüyordu.
"Hoş geldin Dilara, iyisin değil mi?" annemin yerinde duramayan bakışları tüm bedenimi defalarca kere turlarken kendimi geri çekme ihtiyacı duymuştum. Oturduğum koltuğun hemen çaprazıda bekleyen babam, anneme nazaran daha sakindi. Birkaç kaş göz hereketiyle annemi frenledikten sonra ancak konuşmaya fırsat bulabilmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MOR MENEKŞE
Chick-LitDilara, yıllar önce hastane koridorunda Deren'e verdiği sözü tutmak için çabalamaktadır. Bu zorlu yolda, bir falezin kıyısında dalgalara yakalanır. Dalgaların ise onun gözlerindeki emaneti almaya ihtiyacı vardır. Anlamsız intiharlar ya da kanıtsız c...