"Sen bana en çok kendimi öğrettin sevgilim."
***
Sallanan sandalyemde oturmak, canımın en çok yandığı bu sabah saatlerinde tatlı gelmeye başladı sevgilim. Bugün saçlarımın örgülerini çözdüm. Sen onları taradın. Artık neredeyse hiç uyuyamadığım geceleri benimle paylaşmaktan zevk aldığını söyledin. Geceler boyu sesime uyandın; şarkılar söyledin, bize kitap okudun, yeni ninniler öğrendin. Bazen kulağını karnıma yaslayıp içerideki sesleri duymayı denedin. Bazen de üçümüze birden sarılıp gözlerini kapadın ve onların yüzünü hayal etmeye çabaladın.
'İkisi de senin gibi güzel.' dedin her zaman hayalini anlatırken.
Onlarla yapmak istediğin şeyleri bir bir sıraladın bana. Hangi oyunları oynayacağını anlattın. Odalarını hazırlarken, duvarları mora boyarken, kitaplıklarına masal kitabı seçerken, beşiklerinin her bir kısmını ölçüp düşünürken izledim seni. Seni bu denli mutlu edebildiğim için sevindim ve gurur duydum kendimle.
Bazen öyle kaptırdın ki kendini; geceler yetmedi, gündüzlere vakit kalmadı. Sen yine de susmadın, acımı sarmaladın. Dikenli bir dalın ucunda yetişen gül gibi, güldün ve beni dikenlerime rağmen hep göğsüne yasladın.
Ben en mükemmel anları hep seninleyken yaşadım sevgilim.
Dünyadaki en güzel hamileliği ben geçirdim. Ben, senin sayende bu dünyadaki en şanslı anne oldum.
Sallanıyorum, sallanıyorum. Bu sandalyede üç kalp atmaya çalışıyor şimdi. Sanırım artık uyuyamadığım gecelerimin üzerine eklenecek olan kesikli soluklarım var. Ama ben bundan da korkmuyorum. Acımı sevdiğin gibi, eksiklerimi de tamamlasın sen. Biliyorum.
Sevgili sevgilim, kesilen soluğumun yerini doludurur musun?
***
*8 ay sonra, Haziran*
Sabah uyanır uyanmaz ilk işim odanın perdesini sonuna kadar açmak olmuştu. Pencereyi de araladıktan sonra balkona yöneldim. Tüm perdeleri ve camları açıp güneş ışığının odanın her bir yerine hücum etmesini sağladım. Bugün bizim için çok önemli bir gündü.
Ufak hareketler yapmış olsam da şimdiden yorulmuştum. Elimi sırtıma koyup destek aldım ve sallanan sandalyeye hafif güçlükle oturdum. Saçlarımı sandalyenin arkasına attıktan sonra da hala uyumakta olan Deniz'i seyretmeye başladım.
Işıktan rahatsız olmamıştı, dün yine çok yorgun bir şekilde eve gelmiş ama yine de bize vakit ayırmayı ihmal etmemişti. Ben uyuyana kadar uyumamış, uyuduğuma emin olduğunda ise kendini uykuya bırakmıştı.
Dakikalarca hayran ifademle onu seyrettikten sonra bir anda gelen acı hissiyle sessiz bir çığlık atmıştım. Karnımdaki hareketlilik sanki omurgamı parçalara ayırmak için uğraşıyor gibiydi. Deniz beni duyunca aniden uyanmış ve doğrulmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MOR MENEKŞE
Chick-LitDilara, yıllar önce hastane koridorunda Deren'e verdiği sözü tutmak için çabalamaktadır. Bu zorlu yolda, bir falezin kıyısında dalgalara yakalanır. Dalgaların ise onun gözlerindeki emaneti almaya ihtiyacı vardır. Anlamsız intiharlar ya da kanıtsız c...