"Hatalarıyla savaşmaktan kaçanlar giderdi, hayattan dışarı çıkıp soluklanmak isteyenler giderdi. Tüm savunmasızlıklarıyla çıkarlardı yola. Dağılırlardı, yabancılaşır ve tenhalaşırdı yürekleri."
***
Bana beni anlattığın gecenin sabahına kavuşmasını izlerken yudumladığım teninin sıcaklığı hatrına, bir kez daha sarıl bana.
Saçlarının saçlarıma karıştığı anların zihnime kazılışı hatrına sevgimi bir ayna gibi yansıt bana.
İsteklerim çok, arzularım derin ve trenim hızlı. Saçlarım her şeyden daha önemli artık. Anılarımı ilmek ilmek işlediğim her bir teli, derin birer yadigar.
Yadigarımıza sahip çıkalım sevgilim. Anıları kapı dışarı ettiğimiz o günleri silelim hafızalardan. Her dokunuşumuzda izler bıraktığımız hayatlarımızı mahrum etmeyelim birbirimizden. Gel yamacıma, gel tekrardan. Gül gözlerime, çocuklaş. Buna ihtiyacım var. Geçmişimin canlanmasına ihtiyacım var. Ruhuma tekrardan dokunmana ihtiyacım var.
Az kaldı, hissediyorum. Yazarken teklememden belki de. Ya da içimdeki minik ve tatlı kıpırtıların beni çoktan dünyanın en mutlu insan yapmasından... Öyle derler ya hani, her insanın bir mutluluk zirvesi vardır diye. Ben zirvedeyim, hatta zirveyi aşalı oluyor bayağı. Belki de yeterlidir. Dünyadaki mutluluk pastasından bana ayrılan dilimi tamamıyla tüketmişimdir. Ya da haddimden fazlasına göz dikip zirveyi aşmışımdır. Bilmiyorum.
Gece yine aşmış yamaçları. Hatta ay kendini belli etmek için şekil değiştiriyor. Gündüzümüze yer olmayan bu karanlık beni sarmalamaya ise tüm şehvetiyle devam ediyor.
Gözlerim arsızca geceyi izlerken aklıma gelenler kalemle kağıt arasında bir ıslık adeta. O ıslık beni alıyor, o ıslık beni dinlendiriyor ve beni yıllar boyu yaşatıyor...
Islığımın dayanamadığı bir yadigar daha o zaman... Hayatımı 'hayatım' yapan insanların gecelerini ve gündüzlerini bilmem gerektiğini söylerdi annem.
'Geceler karanlık, gündüzler aydınlıktır. Gündüzlerini bil ki, sokaklarının yollarını ezberlerken ayakların yalpalanmasın. Gecelerini bil ki, gözlerini kapatıp ona kendini emanet ettiğinde gönlün huzur dolu olsun.'
Annem haklıydı, gecesini gündüzünü ezberlediğim için o insanlar benim hayatımı hayat yapan insanlar olmuşlardı. Şimdi ise bu sözleri buraya yazıyorum çünkü, olur da bir gün bu defter minik kıpırtılar tarafından açılırsa içindeki yadigarlardan biri de bu olsun.
Tik, tik, tik...
***
Bir masa düşünün. Etrafına dizilmiş dört beden. Birbirine muhtaç, birbirine kenetli, tam dört beden. Kahverengi sıcak içecekler var herkesin önünde yudumlanmayı bekleyen. Bir sessizlik örtülmüş beyaz örtünün üzerine. Sallanan dizler belki de birbirine çarparken stresle masanın bir kenarında inip kalkan parmaklar gerginlik seviyesini net bir şekilde belli ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MOR MENEKŞE
Chick-LitDilara, yıllar önce hastane koridorunda Deren'e verdiği sözü tutmak için çabalamaktadır. Bu zorlu yolda, bir falezin kıyısında dalgalara yakalanır. Dalgaların ise onun gözlerindeki emaneti almaya ihtiyacı vardır. Anlamsız intiharlar ya da kanıtsız c...