48.Bölüm: Kırılan Kalplere

810 55 18
                                    

***

Keyifli okumalar!
Oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmayın. Bayramınız mübarek olsun🤍

***

Her sabah uyandığımda aynı gözlerle karşılaşıyorum, onun gözlerine bakıyorum, onun kokusuyla uyanıyorum. Ya onun kollarının altında oluyorum ya da onun göğsünde.

Bugün koca yatakta tek başıma, yanımda bir peluş ayıyla uyandım; gözlerimi ilk açtığımda onun gözleriyle karşılaşmayı bekleyen gözlerim hayal kırıklığıyla geri kapandı. O burada değildi. Yanımda değildi. Dün de gelmemişti, Lal'den sonra belki gelir sanmıştım ama hayır, gelmemişti. Savaş düz bir karakterdi, dümdüz. Yaparım dediyse yapıyordu, yapmam dediyse yapmıyordu. Ben ona siktiri çektiysem o benim yüzüme bile bakmıyordu; hatasını anladığında ise peşimden koşuyordu.

Yine aynısı olacak mıydı merak ediyordum, beni yine yanlış anlamıştı; bu sefer tartışmaya bile girmemiştim onunla, ne dediyse cevap vermemiş, yanından ayrılıp gitmiştim. Çıt kırıldım bir kız değildim, öyle olsaydım her gün daha fazla ağlayıp dururdum.

Üzerimdeki şortlu takıma bakındım aynanın karşısında yaptığım saçmalığın farkına vardıktan sonra. Dudak büktüm halime; yanaklarım içine çökmüştü, dudaklarım kurumuş, tenim solmuştu. Köprücük kemiğim mesela, çok belirgindi. Gerçekten çok zayıflamıştım.

Dün gece telefonumu kapattığımdan yeniden açıp şarja koydum, ardından odamdan çıkıp bahçeye indim. Ege havuzda yüzüyordu. "Günaydın," diyerek yanına yaklaştım, kafasını sallayıp saçlarındaki suları sıçratırken etrafa "Günaydın," dedi, saçlarındaki sular bana doğru geldiğinden gülerek geriye adımladım.

"Suya gelsene," dedi iki elini birden tutmam için uzatırken. "Çok güzel."

"Yok, girmem ben." Omuz silktim. Ege dudak büktü ama bir şey söylemedi. "Abimler nerde?"

"Yengem kahvaltı hazırlıyor," dedi, "abim de aşağıda da spor salonunda."

"Burda salon mu var?"

Güldü Ege. "Evin en altında. İstersen götüreyim seni,"

"Olur mu ki öyle?" diye sordum, dizlerimin üzerinde çöküp oturduğumda Ege kafasını salladı. "Niye olmasın Nil?"

"Bilmem," diye mırıldandım, yeniden omuz silkmiştim, Ege ters ters bana bakarken bir anda iki elimden de tutup beni kendine doğru çektiğinde dengemi kaybettim ve suyun içine düştüm. Bilerek yapmıştı.

Öksürerek suyun içinden çıkarken "Napıyorsun ya?" diye sordum, çok fazla su yutmuştum.

"Bak oluyor," dedi kafasını iki yanında sallayıp gülerken. Her yerim ıslanmıştı, yüzüne doğru su attım ellerimle, Ege gülerek geri çekilmeye çalıştı; nafileydi.

"Oluyor ya oluyor!" Daha fazla su attım ona, daha çok gülüyordum. Ege sürekli kaçmaya çalışıyordu ama en sonunda pes edip o da bana karşılık verdi. Suları bana atarken kafamı çevirdim sola doğru, o an bahçe kapısından giren Porsche dikkatimi çekti. Siktir, bu Savaş'ın arabasıydı. Gelmiş miydi?

Arabandan indi, güneş gözlüklerini çıkarttı ve tişörtünün yakasına bıraktı. Yutkundum, o an kafasını buraya, havuza doğru çevirdiğinde göz göze geldik. Altın harelerindeki bariz şaşkınlığı buradan görebilmiştim. Ege, onun geldiğinin farkında değildi, dalıp gittiğimi düşünüyor olacakki omuzlarımdan sarstı bedenimi. Savaş'ın gözleri üzerimdeki askılının düşen ipinde oyalanırken kaşları çatıldı. Kızmış mıydı?

SADECE SENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin