İzmir'den Istanbul'a geldiğinden beri hayatında doğru sandıklarının yalan olduğunu öğrenen bir kız hayatındaki tek doğruyla savaşıyor. Zaman içinde kim olduğunu dahi sorgulayan bu kız hayatında ki en büyük doğrusunu da kaybediyor. Düşünüyor kız kim...
Olaylar hızla gelişip giderken gözlerimi elinden çekemedim. Yere düşen kan damlalarımı kanımı dondururken o bunu bile umursamıyordu. Aklıma dudaklarından az önce dökülen" bu kız " kelimesi gelince tekrar düşüncelere dalacakken kendime gelmemi sağlayan iç sesime teşekkürlerimi yolladım. Elleri tekrar görüş alanıma gelirken bu sefer gözlerimi yüzüne çevirdim. Yüzüme bir dakika bile bakmadan şirketin erkekler tuvaletine girdi. Şirkete boş gözlerle bakarken görüş alanıma bu sefer bir çalışan girdi. Yanına hızla ulaşıp ona sargı bez olup olmadığını sordum. Bir dolaptan ilk yardım çantasını çıkardı. Acil durumlarda her şirkette olurdu tabikide. Ondan sargı bezini alıp kolundan hızla tutup erkekler tuvaletinin önüne götürdüm.
"İçeri kimsenin gelmesine izin verme. Eğer gelirse sorumlusu sensin ve eğer sorumlu sen olursan inan bu senin için hiç iyi olmaz." deyip emin adımlarla içeri girdim. İçimden umarım onun dışında kimse içerde değildir diye dua edip kaderime boyun eğip erkekler tuvaletine girdim ve gördüğüm manzara...
Beni dehşete düşürmeye yetmişti... Çünkü fazlasıyla sinirli bir şekilde kırılmış aynaya bakıyordu. Bu adamın camlarla bir derdi falan mı vardı ya da her sinirlendiğinde bir şeyleri kırıp durur muydu? Teorileri kendimce türetirken bir çift kırılmış aynadan yansıyan ela gözlerle karşılaştım.
"Ne işin var burada?"
Oldukça sakin sesimle yanıtladım.
"Elin çok fazla kanıyor ve böyle suyun altında tutarsan eğer mikrop kapacak elini sarmak için geldim."
"Ne o hemen benden etkilenmeye falan mı başladın? Gerçi senin dışında başka kızlar etkilenmeyle kalmaz şuan muhtemelen altımda olurdu."
Fazla küstahtı değil mi? Beni diğer kızlarla mı karıştırıyordu? Tamam itiraf ediyorum yakışıklıydı. İç sesim "sadece yakışıklı mı?" diye söylenirken sanırım ona hak vermem gerekiyordu. Kabul fazlasıyla yakışıklıydı hatta ve hatta fazlasıyla çekiciydi ama sadece buydu ben onun yanına sadece yardım amaçlı gitmiştim. Ama o ise iyi niyetimi yargılamıştı. Madem öyle ona o zaman ona göre cevap verirdim.
Arkamı tekrar dönüp yanına bir adım ilerledim. Benim adımlamama rağmen o da bir adım atıp yanıma daha fazla yaklaştı. Nefes almayı neredeyse unutacakken kalp atışlarım fazlasıyla hızlı atmaya başlamıştı. Etkilenmiyordum sadece daha önce bir erkekle bu kadar yakın durmamıştım. İzmir'den en yakın arkadaşım Ekinle bile...
Bir elini sarmam için bana uzattığında nefesini yüzüme doğru üfledi. Sıcak nefesi yüzüme çarparken yavaşça gözlerine baktım. O ise önce gözlerime sonra dudaklarıma bakıp yutkundu. Buradaki amacımın ne olduğunu hatırlayıp önümde duran elini tek elimin avuç içinin üzerinde tuttum. Kasıldığını fark ettiğimde ne yalan söyleyeyim bende birazda olsa kasılmıştım. Elinin üzerine beyaz sargı bezini sarmaya çalışırken diğer eliyle yardım etmek istercesine sargı bezin üzerine koydu ve ben tutup sargı bezini çevirirken o anda hiç istemeyeceğim bir şey oldu. Elim bir anda eline değdi.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.