YÜRÜYÜŞ

4.2K 174 2
                                    

"Giyindin mi?" Tam 5 kere sormuştu.
"Giyindim. Patladın yani." dedim ve odadan çıktım.

"Sadece ormana koşuya gidiyoruz ama saatlerdir giyinemedin. Sabırsızlığımı mazur gör," dedi alay ederek bilmiş bilmiş.

"Saatlerdir dediğin 10 dakika oldu. Seninle tartışamayacagım hadi gidelim," dedim ve dış kapıya yöneldim. Pesimden geliyordu ve gözlerini üzerimden çekmemeye yemin etmişti sanki. Gormedigim halde o keskin bakışlarını sırtımda hissediyordum.

"Bekle," dedi belli belirsiz bir sesle. Beklemedim tabikide.
"Bekle dedim," deyince bu sefer durmaya karar verdim.

"Mont giysek iyi olur. Hava baya soğuk," dediğinde kafamı salladım ve montlarımızı giyindik.

Dışarı çıktığımızda Uray'a hak vermiştim.Cidden baya soğuktu. Beraber arabaya atladık ve sessizce ilerlemeye başladık.

"Nasıl hissediyorsun?" diye sordu beklemedigim bir anda.

"Ne konuda?" dedim anlamayarak.

"Genel olarak soruyorum," dedi ve bende nasıl hissettigimi düşünmeye başladım. Aslında kötü değildi. Mutsuz gibi degil de hissettigim sey daha cok belirsizlikti. Yaşıyordum ama hala amacını bulamamış gibiydim. Cevaplanacak sorular vardı ama ben onları gözardı etmeyi seçmiştim. Belki de sadece erteliyordum.

"Bilmem. Normalim gibi," dedim pek açıklayıcı olmasa da.

"Hmm..." dedi beni dinlemisti ama dinlerken de bir seyler düşündüğü verdigi cevaptan belliydi. Ona baya uzun baktığımı o da bana baktığında anlamıştım. Ani bir hareketle önüme döndüm.

"Geldik," dedi ben arabayı bile durdurdugunu farketmemisken.

"Kac kilometre yuruyecegiz?" diye sordum çünkü pek halim yok gibiydi ama su egitim diye bahsettigimiz seyi bayadır yapmıyorduk. Zaten Poyraz da o son günden sonra ortalıklarda yoktu. Bir daha ne zaman gelirdi acaba?

"10. Başlangıç için fazla yormak istemiyorum." dedi ama alayla gülümsedim.

"Hah, başlangıçmış. Beni gerçekten uzun zamandır tanıdığına emin misin? Yürüyüş yapmayı severim ben," dedim ona bakarken.

"Yürümekten bahsetmiyorum. 10 km koşacagız. Durmaksızın. Anlatabildim mi?" dedi bu sefer o alayla bana bakıp gülümserken.

"Bana meydan okuma Uray." dedim bende altta kalmayarak.

"Okudum bile." dedi ve koşmaya başladı. Normalde bu tarz sporlar yaparken rahatlayan ben,sinirle baslamıştım sporuma. Harika.

Uzun zamandır kosuyorduk ve ben hep kendimi ne kadar zorlarsam zorlayayım geride kalıyordum. Uray dev olduğu için upuzun bacaklarıyla belirli bir tempoda koşuyordu ama ben, ona yetişmek istediğim icin hızımı sürekli yükseltiyordum ve yorulunca da tekrar yavaş koşuya dönüyordum. Kaç kilometre oldu bilmiyordum ama astımım olduğu için durmam gerekiyordu. Uray çok öndeydi ve ona seslenmek için fazla yorgundum. Durmak istemiyordum çünkü o dev beni bırakıp koşmaya devam ederdi ya da beni koşmaya zorlardı. Devsel 2 yöntemi vardı yani.

10 dakika böyle kararsızlık içinde koşmaya devam ederken artık durmam gerektiğini anladım ve tempomu yavaşlattım. Kalbim deli gibi atıyordu. Hemen yol kenarındaki bir ağaçtan destek aldım. Nefesim biraz düzeldiginde kafamı kaldırıp Uray'ın gittigi yöne doğru baktım ama görünürlerde yoktu.
'Nasıl olsa beni bulmak için geri döner.' diye düşünüp ağacın altına cömeldim. Nefesim eskisine göre daha normal olsa da hala tam anlamıyla duzelmemisti. Astım krizine girmedigime dua ediyordum.

Tahminen yaklaşık 10 dakika sonra uzaktan bir ses duymamla kafamı kaldırdım. Bu sırada nefes alışverişim eski haline dönmüştü. Kaşlarım çatık bir şekilde sesin geldiği yere doğru bakmaya ve bir sey görmeye çalışmaya devam ettim ama görünürde bir şey yoktu. Ağaçtan destek alıp ayaklandım.

"Uray?" diye seslendim boşluğa ama ses yoktu.

"Kim var orada?" dedim ama ses hala aynı şekilde yaklaşmaya devam ediyordu.

"Komik değilsin Uray. Kes şunu ve ses ver," dedim ama hala yaklaşan ayak seslerinden başka bir şey duyulmuyordu. Gerçekten şakayı bu kadar uzatmaz diye düşünüyordum ve gerilmeye başlamıştım. Geri geri adım atmaya başladım ama ayak sesleri çok daha yakından geliyordu artık.

"Vay vay vay. Sonunda karşılaşabildik," diyen bir gölge bana doğru yaklasmaya basladıgında korkudan olduğum yerde kalakaldım. Akşamüstü olduğu için etraf kararmaya başlamıştı ve uzaktan gelen gölgenin sesi oldukça dolgun ve ürkütücü bir erkek sesiydi. Yutkundum ve Uray'ın bir an önce gelmesini diledim.

"Noldu küçüğüm? Tek mi bıraktılar seni? Küçük ceylan aslana yakalanırsa ne olur? Hemde tek başına..." diyerek seslice kahkaha atmaya başladı. Adımları yavaslamıştı. Onu görmemi istemiyordu. Gözlerimi kapadım ve seceneklerimi gözden gecirdim. Uray'a bağırabilirdim ama buraya gelene kadar bu adam bana birçok şey yapabilirdi. Adamla konusup onu oyalardım ve Uray gelir beni kurtarırdı ya da ben var gücümle gidebildigim yere kadar gider, bu adamdan kaçardım. Ne yapmalıydım?

"Ne düşünüyorsun küçüğüm?" diyerek o iğrenç ve alaylı sesiyle biraz daha belirginlesmeye baslamıstı ama hala yüzü görünmüyordu. Hicbir seyi düzgün düşünemiyordum ve Uray'ın geleceği yoktu. Gözlerimi kapadım ve icimden birkaç cesaret verici söz mırıldandıktan sonra arkamı döndüm ve var gücümle koşmaya başladım. Adam arkamdan kahkaha atmıştı ve ayak sesleri hemen peşimden gelmeye devam ediyordu.

"Kaçma küçüğüm,daha yapacak cok şeyimiz var," dedi ve kendi söylediğine gülmeye başladı. Korkudan titreyecek durumdaydım ama zamanım yoktu. Sadece koşmaya ve o adamdan uzaklasmaya odaklanmıştım.
Lanet olası Uray nerdeydi acaba?

"Baaaaadeeeeciiiik!" diyerek hem gülüyor hemde pesimden hızla koşmaya devam ediyordu. Nefesim yavaş yavaş kesilmeye başlıyordu. Bunun nedeni hem icimdeki adrenalin hemde çok hızlı koşuyor olmamdı. Icimden dua ederek devam ettim ama gücüm gitgide tükeniyordu.

"Astımını tetiklememelisin küçüğüm," diyen ürkütücü sesin bana çok daha yakın olduğunu farketmemle kollarımı daha şiddetli hareket ettirerek kosmamı hızlandırdım ama nefesim buna büyük oranda engel oluyordu. Sona gidiyordum.

"Bade!" Sesi duymamla afallasam da durmadım ve aynı hızla devam ettim. Uray beni arıyordu. Gözümden akan bir damla yaşa engel olamadım ve durmak istedim. Yorgundum ve beni bulamayacaktı çünkü sesi çok uzaktan gelmişti. Beni bulup kurtarmasını istiyordum. Suan ona ihtiyacım vardı.

"Prens prensesini mi arıyor yoksa? Ne romantik," dedi arkamdan gelen ama amacı beni yakalamak degil de yorup durdurmak gibiydi. Yakalamak istese çoktan yakalardı diye düşünüyordum çünkü.

"Bade! Nerdesin?" dedi Uray çok yüksek bir sesle. Ona cevap vermek istiyordum ama sesimi bulamıyordum. Koşmaya bile zor devam ediyorken ona cevap veremezdim.

"Sence de durmamız gerekmiyor mu prenses?" dedi ürkütücü ses alayla. O bunu dediğinde kendimi son kez zorladım ve ileriye baktığımda cok yüksek olmasa da bir uçurumun beni beklediğini gördüm. Gırtlağımdan çıkan hıçkırık umudumun son kırıntılarını da yok etmeyi basarırken hızımı yavaslatmadan uçuruma doğru koşmaya devam ettim.

"Sona geldik küçüğüm." diyen sese aldırmadım ve devam ettim. Bu bir son olacaksa kendi ellerimden olacaktı, o adamın ellerinden değil.

Kendimi uçurumdan aşağı bırakırken bir an bile tereddüt etmedim ve gözlerimi kapadım. Belki de bir daha açmamak üzere...

İçimdeki Sen #wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin