Bu bölüm biraz kısa farkındayım, ama gelecek olan bölüm cidden uzun olacak. Suyun Almanya da yaşadıkları Türkiyeye geliş nedenlerini. Uzun uzun anlatacağım, bu anlattıklarımın yer yer Anılın azından da Toprağa söyleteceğim, o yüzden gelecek bölüm. Bu güne kadar paylaşmış olduğum bölümlerden en uzunu olacağını temenni edebilirim. Umarım beğenirsin : )
Yarın yeni bölümü paylaşacağım Allahtan bir şey çıkmazsa inşallah : )
Arkadaşlar Votes yapmayı unutmayın : )
TOPRAK'tan
"Barış telefonunu ver." dedim. Barış hemen cebinden telefonunu çıkarıp verdi. Telefonu aldığım gibi masadan kalkıp salondan çıktım.
Merdivenlerden inip bodruma girip, çelik kapıyı kapattım. Barışın telefonundan babamın numarasını bulup aradım.
Çalıyor....Çalıyor...
"Barış bir şey mi oldu?" diyerek açtı telefonu babam. Bende sesimin en soğuk çıkmasını ümit ederek.
"Benim" dediğimde, sessizlik oldu. Bir müddet sonra babam,
"Oğlum" dedi. Cevap vermedim.
"Oğlum iyisin değil mi? Problem yok?" dedi, sorarcasına bende
"Su ne için benim evimde?" dediğimde, Babam biraz susup sonra.
"Su benim müstakbel GELİNİM!.." dediğinde, kafamda GELİNİM....GELİNİM...GELİNİM diye sesi yankılanıyordu ve bu da beni sinirlendirmeye başladı.
"Sen neden bahsediyorsun?? Haa.." dedim sesimi biraz yükselterek, babam hemen.
"Dediklerim net oğlum. Su benim gelinim, seninde eşin olacak o kadar." değince artık sinirlenmiştim.
"Ne eşinden bahsediyorsun sen?? Haa..?? "diye gürledim. Babam
"YETER!!.." diye benden daha fazla gürleyince, susmak zorunda kaldım. Babam devam etti.
"Ben senin iyiliğin için her şeyi yaparım. Sen istesen de, istemesen de işlemler başladı zaten. Haftaya Cuma gelinim Suyla EVLENECEKSİN O KADAR!!" diyerek konuşmama izin vermeden telefonu yüzüme kapatınca. O sinirle telefonu duvar fırlattım, telefon parçalanıp yerlere saçılınca. Kum torbasının yanına gittim sinirimi, kum tor basından almaya başladım.
"Gelinim diyor Yaa.. Geliniymiş... Gelini..." söylene söylene kum torbasına tüm gücümle vurmaya başladım. Bir müddet sonra, sağ omzum da hissettiğim elle vurmayı bırakıp. ilk önce omzumdaki ele sonrada elin sahibine baktığımda, bana tedirgince bakan Barışla karşılaştım. Umursamayıp kup torbasına döndüğüm de Barışta konuşmaya başladı.
"Toprak ben senin biliyor olduğunu, hatta bunu istediğin için uzun zaman sonra. Seni normal davranırken görünce de..." sözünü keserek
"Ne zannettin Haa.. Ne zannettin.. Nefesimi unuttuğumu, yerine başka birini mi koyduğumu zannettiniz Haa.." dedim. Yer yer sesimi yükselterek Barış bakışlarını benden kaçırdı. Bu sırada Anıl çelik kapıdan içeri girdi olanlardan bir haber.
"Bensiz kum torbası patlatmak Haa.. Alınırım ama ben," dedi. Öyle sinirliyim ki Anılın şebekliği bile beni sakinleştirmiyor. Anıl benim yüzümü görünce, yüzündeki gevşeklik gidip hemen ciddi oldu. Artık ne kadar sinirli bakıyorsam Barışa yaklaşıp.
"Ne oluyor?" dedi. Barış sonra anlatırım der gibi başıyla işaret verdi. Bende tekrar kum torbasını yumruklamaya başladım. Bir müddet yanımda kaldılar sonra, Barış yalnız kalmak istediğimi anlayıp yukarı çıktı. Anıl biraz daha kalıp tam giderken, geri dönüp saunanın kapısını kapatıp yukarı çıktı. Yalnızlık iyi geliyor, duyduklarımı sindirmem gerek. Banyoya girip hızlıca üzerimdekilerden kurtulup. Suyun altına girip düşünmeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"TOPRAK"
Teen FictionFLASHBACK (Geriye Dönüş) "Nefes. Yapma, bak ciddiyim yapma dedim!!!" "Offf Toprak, Paşalığın tuttu gene. " "Ben bir tek senin paşanım. Sultanım " Annem dediğimi duysa beni kesin keser. Çünkü o benim biricik Sultanım, ama Nefesi tanısa bir şey demez...