KB 🕷 Bölüm 19

2.8K 365 313
                                    

Selam benim KB bekleyen canlarım..

Bölümün başını Tolga'nın ağzından okuyacağız önce. Karaca ile ilgili durumu anlamanız açısından önemli olduğunu düşündüm. Bakalım minyatür mafyamız sizi etkileyecek mi?

Yeni bölüm için hazır mıyız?

Keyifle okuyun..


Yanan bir kalp...

Tolga, herkesi korkutan adının, hayattaki en büyük laneti olduğunu çok acı bir şekilde öğrenmişti. Daha reşit bile olmadan babası tarafından eline tutuşturulan silah, ilk anda oyuncak gibi gelmişti ona, ne acı. Bu kadar büyük kayıplar yaşayacağını bilse belki zamanında o da oğlu gibi kaçıp giderdi kimsenin bilmediği yerlere fakat büyük planları vardı babasının, kardeşi ve o, ana konseyin en yüksek koltuğunda oturacak, onlar hükmedecekti yeraltı dünyasına. Kız kardeşi, birime girerek köstebek olması için, Tolga da acımasız bir lider olmak üzere eğitilmişti.

Başarmıştı babası. Kardeşi birimde tanışarak taraf değiştirmesini sağladığı eşiyle birlikte çakallar adı altında en sinsi köstebek, o da acımasız bir lider olmuştu. Zaman geçtikçe kalbinin karardığına emindi Tolga ama Karaca orada bir çatlak bulup girivermişti içeriye. Hissiz kalbine kan pompalandığını bile o zaman anlamıştı Tolga.

Onu basit bir iş adamı sanan Karaca ile evlenirken aklı başında değildi muhtemelen yoksa bilirdi er ya da geç gerçeklerin ortaya çıkacağını. Bilmesi lazımdı en küçük hatasında ailesinin elinden kayıp gideceği. Bilememişti..

Seçtiği değil, onun için seçilen hayatı yaşarken önce hayattaki tek ışığı kayıp gitmişti ellerinden, üstelik yedi yaşındaki oğlunun gözleri önünde, işkence görerek. Tolga, oğlunu tam olarak o gün kaybetmişti aslında, o gün o, annesinin ölümüne sebep olan adam mertebesine yükselmişti oğlunun gözünde.

Her ne kadar oğlunu saklı tutsa da düşmanları için büyük kozdu o ve ikinci ihmalkârlığı sonunda, eğer Barış olmasa o da yitip gidecekti hayattan, şimdi gittiği gibi.

Kardeşi gibi hırslarına yenik düşen biri değildi ki Tolga. O, Barış'ı yenilmez oğlu olarak tanıtırken Tolga oğlunu bucak bucak kaçırmanın derdine düşmüştü. Barış'ın da oğlunun da bu hayatta adı anılsın istemiyordu. Kaldı ki oğlu reşit olduğunda kayıplara karışmış, annesinin katili olduğunu, ondan nefret ettiğini yüzüne vurmaktan çekinmemişti. Utanıyorum demişti senden, senin oğlun olmaktan utanıyorum.

Ah, onun biricik canı, kanı... Bir bilse babası da utanıyordu kendinden, yaptıklarından, yapmak zorunda olduklarından. Bu pisliğe kimin adım attığının önemi yoktu, girişi olan, çıkışı olmayan, çıkmaz bir sokaktı bu âlem ve kapana kısıldığınız alanda en büyük yeri kapmazsanız önce sevdikleriniz eksilirdi yanınızdan.

Çakallar ölünce Barış'ı da oğlunu da unutturmuştu Tolga. Tolga'nın öz dayısı olduğunu çok sonra öğrenen Barış bırakmamıştı onu. O da olmasa yaşayamazdı sanki ve Begüm...

Güne onun adını anarak başlıyor, gece onun adıyla sonlanıyordu. Begüm onun hiç sahip olamadığı ailesi, bir kez bile doya doya sarılamadığı evladı, yüzünü yirmi yıl sonra ilk kez gördüğü torunuydu. Yargılamazdı Begüm, eleştirmez, sadece severdi.

Şimdi karşısında bulunan bu kız, tıpkı kendi Karaca'sına benziyordu. Annesinin adını vermişti demek oğlu ona. Annesine olan sevgisini, babasına olan nefretini vermişti kızına..

Son kez uzaktan gördükten sonra nasıl olduğunu anlamadığı bir şekilde anlamıştı oğlu babasının onu bulduğunu ve hızla yok olmuştu ortalıktan. Sıradan bir hayatı, sıradan bir işi ve gündelik dertleri olan oğlunun bir kızı olduğunu hiç bilmiyordu ki. Yerini tekrar bulduğunda cenazesi verilmişti ona ve hayatında ilk kez doya doya sarılmıştı oğluna, ilk kez kokusunu içine çekerek öpmüştü.

KAÇINILMAZ BAĞ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin