KB 🕷 Bölüm 42

2.6K 364 425
                                    

Selam benim canım KB bekleyenlerim..

Bu bölümde biraz Demir ve iç dünyasıyla haşır neşir olacağız. Uzun bölümleri ciddi ciddi hiç sevmesem de biraz uzun oldu bölüm. Umarım sıkılmazsınız.

Keyifle okuyun ...


Bir kırık hayal..

Demir, herkes dağa Özge'ye pislik yapmaya giderken kendisinin Tekirdağ'a gidiyor olmasına içerlese de bir an önce şu Karaca denen cadalozun kalbini kazanması gerektiğinden sabahın erken saatlerinde düştü yollara. Son dönemde hiçbir şeyden keyif almıyordu nedense. Yüzünü güldüren tek şey Tamer'in ilginç ailesi olmuş; onun haricindeki zamanlarında içinde yer edinen sıkıntıyla boğuşup durmuştu. Bir şeyler eksikti hayatında ve galiba, Varis Yuvası birbiriyle yarışır gibi ard arda evlendiğinden olsa gerek, yalnız kalmış gibi hissediyordu kendini. Berke vardı gerçi kendisi gibi bekar olan ama o, Edirne'de babasının yanında çalışmaya karar verdiğinden eskisi gibi görüşemiyorlardı ve zaten işkolik olan arkadaşı eğlenceyi zaman kaybı olarak nitelendirdiğinden Demir için şahane bir eşlikçi konumunda olmazdı asla.

Sonra Elif vardı Eskişehir'de hastanede çalışan. Fakat onun da yakaladığı her yakışıklı erkeği hastane tanıtımında kullanmak gibi minicik bir kusuru vardı. Akın çok çekmişti zamanında ondan ve Demir de ne zaman Eskişehir'e gitse kendini poz verirken bulmuştu. Göz bölümünün reklam yüzleri Toprak, Ali ve Kerem olurken Jinekoloji bölümü Akın'daydı. Kadın hastalıklarını niye bir erkeğin tanıttığı akıllarda soru işareti olarak kalsa da Akın'ın hastanenin tercih edilirliğini arttırdığı bir gerçekti ve Demir, erkek üreme sisteminden sorumluydu. Çok zor olmuyordu onun için poz vermek. Ayağına donunu geçirip muhteşem kasları ve eşi benzeri olmayan gamzeleriyle gülümsemesi yetiyordu ama bu aralar kendisini poz verecekmiş gibi de hissetmiyordu.

Alin zaten İngiltere'deydi ve tahminince şu sıralarda pek de bilinmeyen bir ülkeye uçmuş, yıllık sessizlik detoksuna başlamıştı. Telefonunu dün aradığında kapalı olduğundan çoktan yollara düştüğünü anlamak zor değildi. Bir bakıma iyi olmuştu gitmesi. Leyla halasına göğüs kanseri teşhisi konulduğundan ve ne Leyla halasının ne de Tuna eniştesinin bunu Alin'e söylemek istememesinden dolayı Fransa'ya ailesinin yanına gitmeyip, başka bir yere gitmesine sevinmişlerdi. Gereğinden fazla duygusaldı Alin ve duygu geçişlerini de oldukça çalkantılı bir şekilde yaşıyordu. Her ne kadar Leyla halasının durumu korkutan cinsten olmasa da, hastalık çok başında yakalansa da Alin duysa dünyayı ayağa kaldırır, Tuna eniştesi de karısı ve kızı arasında koşturmaktan bitap düşerdi.

Demir, özlüyordu Alin'i. Farklı bir ülkede yaşasalar da sık sık görüşüyorlardı ve arada kan bağı olmasa da kuzen olarak kabul ediyorlardı birbirilerini. Leyla, öz halası olmasa da kimse bunu takmıyordu. Özden yakındılar birbirlerine. Babası ve amcası onu kardeşi saymıştı zamanında ve Leyla halası Tuna eniştesi ile evlenince kocaman, birbirini çok seven bir aile olmuşlardı işte. Öküz Damı, Eskişehir grubu, Tekirdağ tayfası derken kocaman bir aile olmanın bile ötesine geçmişlerdi. Şimdi bu kocaman aileye rağmen kendisini yalnız hissetmesi oldukça saçma olsa da insan duygularına engel olamıyordu ne yazık ki.

İsteksizdi hayata karşı. Neden böyle olduğunu söyleyemezdi ve muhtemelen kimse böyle hissettiğini de anlamıyordu ama o, resmen sıkıntıdan patlayacakmış gibi hissediyordu kendisini. En yakın kankasını da ağagillerin Tamer'e kaptırmış ve grubun neredeyse tamamı yeni evli olduğundan ona da Tekirdağ yolu görünmüştü. Fabrikada çalışmak da istemiyordu aslında. Muhtemelen amcası ile eğitim kampında daha çok vakit geçirecekti Demir.

KAÇINILMAZ BAĞ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin