KB 🕷 Bölüm 54

2.4K 370 271
                                    

Selam KB bekleyen canlarımmm...

Öncelikle güzel mesajlarınız için teşekkür ediyorum. Uzun aralar verilmesinden, okurun bekletilmesin nefret ederim ama gerçekten elimde değildi. Beni biliyorsunuz canlarım, yazdıysam bekletmem ve müsaitsem mutlaka yazarım ve hatta kötü oldu bölüm diye düşünsem de o havada olmasam da yazarım ki, size duyduğum saygıyı hissettirebileyim ama migren ağrısını bilen bilir dostlar, öldürmez ama oldukça etkili bir şekilde süründürür. Neyse, Allah dermansız dert vermesin yeter ki...

Yeni bölümü keyifle okuyun...



Bir senkron sorunu...

Karaca'nın hiç şüphesi kalmamıştı artık.

Lanetlenmişti doğduğunda, belki ateşe işemişti çocukluğunda ve belki de ismi lazım değil varlıklar tarafından çarpılmıştı.

Başka bir açıklama getiremiyordu şu kısacık hayatında yaşadıklarına.

Tam, kendiyle yüzleşmiş, zincirlerini kırmıştı ki...

Katil olmak için çok gençti Karaca ama lanet olsun ki, o Burak denen bacaksızı kesinlikle öldürmek istiyordu. Oysa gece nasıl da güzelleşmişti Demir odasına girdiğinde.

Tamam, odasına girdiği ilk an ve yazıştığı kişinin Karaca olduğunu bilmesi onun açısından pek güzel olmasa da Demir açılmıştı ona. Duygularımın karşılığı varsa evimize gel, demişti ve hatta yatağına sinen kokusunu sevdiğini de söylemişti. Çamaşırlarını içeren küçük ayrıntıyı da sevmişti Demir. Karaca ne bilsindi adamın böyle sürpriz yaparak geleceğini. Bilse hiç çamaşırlarını yıkar mıydı, hadi yıkadı diyelim kamuya açık yerlerde bırakır mıydı hiç? O ise donlarını ve sutyenlerini pek de kullanmadığı oturma odasına serivermişti bir güzel. Gerçi Demir'in sutyenler konusunda bir fikre sahip olduğunu düşünmüyordu Karaca. Onunkisi sutyenden çok çocukluğunda yaptığı tuzluk origamileri gibi küçüktü ve işin ilginç yanı Demir çok sevdiği büyük memelerden bile feragat ediyordu onun için. Gerçi adam büyük meme sevdiğini söylememişti hiç, ince belli ve memeli canlılardan hoşlanıyorum demişti ve ne yalan söylesin Karaca'nın beli incecikti ve eğer mikroskopla bakılırsa memeleri de mevcuttu.

Ve işte böyle şaşkın şaşkın düşündüğü bir sürenin sonunda sırf Demir kokusunu sevdiği için yeniden duş almış; belki aralarında bir şeyler yaşanır umuduyla özenle giyinmiş ve birinci katın merdivenlerinden inerek salonun köşesinde çaktırmadan kaçacağı anı beklemişti.

Beklemez olaydı Karaca. Ne bilsindi Burak'ın annesinin doğum gününü kendi aşkı için kullanacağını. Burak'ın İpek'in heykelini yaptırdığı otuz beş santimlik pastanın balkondan kafasına düşmesinde sorun yoktu esasen. Burak İpek'in minyatürü olan pastayı alıp aşağıya inerken küçük boyu nedeniyle önünü göremeyip düşmüş; düşerken de pastayı Karaca'nın tam başına isabet ettirmeyi başarmıştı. Krema çok rahatsız edici değildi aslında ama pastanın altındaki ve pirinçten olduğunu sonradan öğrendiği tepsi...

İşte o tepsi sayesinde kafasının etrafında en az yüz tane minik Demir dönüp durmuş; sonrasında da bayılmıştı. Ah, Burak özür dilememişti ondan, sürprizim mahvoldu diyerek hemen yan odasında ayılıp bayılmıştı. Her ne kadar kafası hala ağrıyor olsa da tomografi sonuçları temiz çıkmıştı Karaca'nın ama önlem olarak bir gece hastanede bekletilecekti.

Katil olmak istediği kısım da tam olarak bu noktaya denk geliyordu. Eğer Karaca eve gidemezse Demir onu istemediğini düşünecek ve muhtemelen aralarındaki tüm iletişimi de kesecekti. Altı ay çok uzun bir süreydi ve Karaca, Demir'in Fransa'ya bu şekilde dönmesine dayanamazdı. Kesin o Eliza denen kız bu durumu fırsat olarak kullanacak ve ona ait olan gamzeleri de bir güzel sömürecekti. Buna izin veremezdi Karaca. Bir şekilde dedesi başta olmak üzere herkesi atlatmalı ve Demir'in yanına gitmeliydi. Çaresizce çıkış yolu ararken içeriye gelen hemşireye döndü gözleri.

KAÇINILMAZ BAĞ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin