♑︎VIII

157 22 1
                                    

•

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Planlar yapıldığı gibi bozulabilirdi de. Ön görme yeteneğim olabilseydi eğer her şeyin farklı sonuçlanmasını sağlayabilirdi. 

Her şeye sahip olduğunu düşündüğün bir zamanda karşına çıkanlar aslında büyük yanıldığını gösterebilirdi. Şu zamana kadar da her şeyim olduğunu düşünürdüm. Çocukluğumdan beri kendimi bildim bileli her dediğim yapılırdı. Mükemmel bir çocukluk geçirmiş olmama rağmen yerine oturmayan bir şeyler olmuştu. Tüm vaktimi de bunun peşinde koşmakla geçirmiştim. Neydi bu boşluk hissi? Neyin yokluğu beni mutlu etmiyordu? 

Bir türlü ulaşamadığım o mutluluk beni bambaşka yollara yönlendirmişti. Mutluluğu hep yanlış yerlerde aramıştım. En sonunda düşüncelerimin aksine hiçbir şeye sahip olmadığımı fark etmiştim. Bu farkındalık hissi büyük bir sarsıntı yaratmıştı içimde bir yerlerde. Uzun bir süredir yaşadığım o camdan şatonun çatırdama sesleri kulaklarımı doldurmaya başladığında yattığım o derin uykudan uyanma vaktinin geldiğini anlamıştım.

Marklara havadan düşer gibi gelen iş teklifinin ardından bisikletime atlayarak doğrudan kafeye gitmiştim. İlk işim patronum Bay Kim JunHoon ile görüşmek oldu. Düzenli gittiği cilt bakım seanslarının kırışıklıkların oluşmaya başladığı cildinde bir işe yaramasını umut ederek, ekstradan bir mimik yapmamaya çalıştığı katı bir suratla bana döndü. 

Kısa bir selamlamanın ardından konuyu ona da açtım. Hala bir ad bulamayan grubun birkaç videosunu da izleterek övebildiğim kadar övmüştüm grubu. Özellikle sokakta belli bir kesimin arasında çok popüler olduklarını eğer biz de kendi mekanımızda onları sahneye çıkarırsak çok iyi bir müşteri kitlesi yakalayacağımızın altını birkaç defa da çizmiştim. Tek dediği gelsinler de bir görüşelim, olmuştu. Burnundan kıl aldırmayan yapısı karşısında sinirlerim tepeme çıkıp elime ilk geçen masaüstü isimliği kelleşmeye başlayan kafasına geçirmek istesem de ağzımın içinde "Ah, tamam söylerim." demekle yetindim. 

İş benden çıkmıştı. Bundan sonra Mark'ta bitiyordu mesele. İkna kabiliyetini zirveye çıkararak işi kapmalıydı. Böylelikle ben de kırk takla atmak zorunda kalmazdım onunla bir vakit yaratabilmek için. 

Kendi çalıştığım bölüme geçerek ceketimi ve çantamı çıkarıp belime siyah önlüğümü bağladım ve Sewook ile birlikte işe koyulduk. Kasa kısmında çalışan Namgi arka kısımda mutfakla da bir bağlantı oluşturduğu için biz sipariş listesini ona verdikten sonra bilgisayardan siparişleri giriyordu ve hazır olunca da önündeki ufak zile basarak bizi haberdar ediyordu. 

Bir doğum günü ıvır zıvırı olduğu için ufak bir grup tarafından işgal ediliyordu üst taraf. Burada pasta kesip bir şeyler yedikten sonra aşağı kattaki bara geçmişlerdi. Biz de biraz olsun rahatlayabilmiştik. Her dakika başı bir şey isteyip durdukları için o bir türlü bitiremedikleri pastayı kafalarına dökme planlarım da böylelikle sekteye uğramıştı. 

Don't Wake Me Just YetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin