♑︎XXXVIII

148 18 0
                                    

•

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kendimi bildim bile içimde hiç dinmeyen bir acı vardı. Buna acı denir miydi ondan bile emin değildim. Duygularını her zaman geri planda yaşayan, asıl hislerini gün yüzüne hiç çıkaramayan birisi olmuştum. Göğsüm yanıyordu sanki. Bir el göğsüme uzanıyor, kaburgalarımı parçalıyor, kalbimi söküp alıyordu benden ama ben sesimi çıkarıp da dur bile diyemiyordum. Çünkü bilmiyordum. Bir acı vardı ama bu acının neyden kaynaklandığını bile bilmiyordum.

Zaman geçtikçe o adı olmayan acı dinmedi. Aksine gittikçe arttı. Beni bulunduğum andan bile koparacak kadar güçlü, üstünde uzun uzun düşünmemi sağlayacak kadar dikkat dağıtıcıydı.

O acı dinmedi ve üstüne hep yeni acılar eklendi. Kalp yarası denildi buna. En değer verdiğin kişiden alırdın bu yarayı; seni anladığını düşündüğün birinden. Aklına kazınır, göğsüne gömülür, mezar taşları dilinde biriktirdiğin o hayal kırıklığı dolu sözler olurdu.

Vazgeçmek istedim.

Saatlerce çöktüğüm koltukta JuNam'dan gelen mesaja bakarken hep aynı an gözlerimin daldığı boşlukta süzülüyordu.

DepoZone'dan çıktığımda buradan çok uzaklara gitmeyi istiyordum ama tek yaptığım JuNam'ın attığı adrese gitmek oldu.

Onu mekanın çok uzak bir köşesinde motoruna yaslanmış bir şekilde sigara içerken gördüğümde resmen adımlarımla yeri döverek yanına vardım.

"Ben vazgeçtim." Dedim son derece kararlı bir şekilde çenemi kaldırıp yüzüne bakarak. "Satış yapmayacağım."

"Ne?" dedi önce ne dediğimi duyamamış gibi. Dudaklarının arasına sıkıştırdığı sigara düşer gibi olduğunda parmaklarının arasına alıp tek kaşını kaldırdı. "Ne demek vazgeçiyorum?"

Duruşum kendimden emin bir şekilde dikti. Çantamda ağırlık yapan malların varlığı bile bir etki etmiyordu. "Duydun." Dedim. "Bu işte bu kadar ısrar ettiğine göre kesin bir bit yeniği var."

Burnundan derin bir nefes alıp anlık gözlerini kapatarak sabır dilenir gibi kafasını önüne eğdi. Asıl benim sabra ihtiyacım vardı da neyse... "Bit yeniği olduğunu da nereden çıkardın? Arkadaşlarının parasını çıkarmak istemiyor muydun? Al sana fırsat işte."

Benim öne sürdüğüm bahaneyi es geçip arkadaşlarımı ön plana çıkardığında dişlerimi sıktım ama ifadem buz gibiydi. "İhtiyaçları artık yokmuş." Dedim duygudan yoksun bir sesle. Ama açsa göğsümün etten kemikten duvarlarını, görürdü orada cayır cayır yanana cehennem ateşini.

Güler gibi bir ses çıkardığında dilini dişlerinin arasına sıkıştırdı. Sigarayı yere attığında botlarının ucuyla ezdi ve ayağa kalktığında aramızdaki göz temasını bozarak bu sefer bana üsten bakan o oldu. "Paraya her zaman ihtiyaç vardır Minaya." Dedi ama yüzünde dalga geçer gibi bir ifade oluştuğunda kafasını yana yatırıp yüzümü inceledi meraklı bir kuş gibi. "Sen şöyle desene; bana ihtiyaçları yok diye."

Don't Wake Me Just YetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin