♑︎XXVIII

144 17 15
                                    

•

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Düşünceler bazı zamanlarda olması gerektiğinden daha fazla ağırlık yapabiliyordu. Göğsünün ortasına binen bir yük gibi nefes almanı zorlaştırır, gözlerini her kapattığında kan ter içinde kalmanı sağlayarak uyandırırdı. O zamanlar bir kuyruk gibi gittiğim yolda beni takip etse de son zamanlarda bu saplanıp kalmış his git gide artıyordu. Geceleri uyuyamıyordum. Nedeni bilinmez tuhaf bir ürperti duyuyordum. Yalnızlık hissi kendini daha da belli etmeye başlamıştı.

Ne kadar uğraşırsam uğraşayım hatırlayamadığım bir kabustan uyandım irkilerek. Elimi terden sırılsıklam olmuş ensemde gezdirirken sıkıntılı soluklarım odayı dolduruyordu. Mark'ın odasında geçirdiğim gecelerden biriydi. Bir zamanlar onun gibi kokan yatağa kendi kokum sinmişti artık. İçimden bir ses Mark'ın kanepede uyurken kullandığı yastığı çalmak için baskı oluştursa da bu delice isteği bir şekilde kenara iterek ayaklandım. Üstümde dizlerimin üstüne kadar gelen bir tişört vardı. Evin içi sıcak olduğu için üşümüyordum.

Kısa saçlarımı yüzümden çekerek kenardaki ufak aynadan yüzümün solgun rengine baktım. Kilo kaybetmiştim ve yanaklarım içe çökmüştü. Bir ölüden farksız görünüyordum şimdilerde.

Gecenin bir vakti olduğu için sessiz bir şekilde lavaboda elimi yüzümü yıkadıktan sonra biraz daha kendime geldiğimi hissettim. Kuruyan boğazımı nemlendirmek adına mutfak tarafına geçerken salona da ister istemez bir göz atmıştım ama aradığımı bulamamanın hayal kırıklığı ile omuzlarım çöktü. Mark salonda yattığı koltukta yoktu.

Ani bir kararla adımlarımı balkona çevirdim. Çok geçmeden aralık kapıdan sızan soğuk rüzgar bacaklarımı ürpertmeye başladı. Kapıyı tam açarak çıplak ayaklarım ile buz gibi fayanslarla kaplı balkona adımladığımda Mark'ı da görmeyi başardım. Karanlık gecede kırmızı bir parlaklık ile yanan sigaranın ucundan yükselen gri duman, dalgalanarak bir süre sonra gözden kayboluyordu.

"Anlaşılan bu gece uyku tutmayan bir tek ben değilim." Diye mırıldandım Mark'ın yanında durduğumda. Balkon korkuluklarına hafifçe yaslanarak kara geceye dalgın bakışlarını dikmişti. Ben konuşuncaya kadar da varlığımı fark etmedi.

Siyah gözleri hızlı bir hareketle benim gözlerimi buldu. Dudakları arasından dumanı bıraktıktan sonra omuz silkerek "Uyuyamadım sadece." Dedi. Sesinde tarif edemediğim bir tını vardı.

Onda olan garipliğin fakrındaydım. Bazı anlar gözleri boşluğa uzun uzun dalıyordu. Aklından geçirdiği düşünceler her ne ise onu rahatsız ediyordu. Bu neyse onu bundan kurtarmak istedim. Ama "Neden?" diye sormakla yetindim.

"Bilmem." Dedi kısa bir sessizlikten sonra. "Spesifik bir şey söylemek zor."

Kısa bir duraksamanın ardından bakışları beni buldu. Onu izlerken yakalanmıştım ama bunu sorun edecek biri değildim. İmkanım olsa karşısına bir sandalye çeker bir sanat eseriymiş gibi onu izleyebilirdim. "Neyin var?" dedi bakışlarının ağılığı ile güzel gözleri yüzümde bir tura çıkarken. "İyi görünmüyorsun."

Don't Wake Me Just YetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin