♑︎XXV

187 23 21
                                    

•

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Verdiğimiz kararlar doğrultusunda var olurduk. Gözlerin üstünde olmasını istemek ya da bir hayalet olup kendi halinde yaşayıp gitmeyi biz seçerdik. Ama bizim verdiğimiz seçimlerden çok daha uzakta gelişenler de bizi istemediğimiz konumlara getirebilirdi.

"Minaya?" diye seslendi Mark sayamadığım çok defa. Son sözümü ettikten sonra onun yanından ayrılırken peşime takılmıştı. Nereye gittiğimi bile bilmiyordum ama öylesine yürüyordum. Tek emin olduğum şey buradan çok uzağa gitmek istememdi.

Hem billboardlardaki afişler hem de Mark'ın arkamdan gelip durması bize dönen bakışların sayısını arttırıyordu. Kampüsün dışına kendimi attığımda adımlarım hiç yavaşlamamıştı. Gözlerim beni bir an önce buradan alıp götürecek bir taksi arayışına girmişti.

Sadece biraz olsun kendi halimde olmak istiyordum. Durup düşünmeye ve kafamı toplama ihtiyacım vardı ama Mark'ın ısrarcı tutumları hiç yardımcı olmuyordu.

"Bekler misin lütfen?" diye bir tutam daha yükseltti sesini bana duyurabilmek için ama gayet duyuyordum onu sadece duymazdan geliyordum. Benim beklememi bile beklemeden adımlarını bana yetiştirdi ve kemikli eli sıcak bir tutuşla dirseğime sarınırken beni beklemediğim bir anda kendine çevirdi.

Bu planlanmamış davranış karşısında hızlı hızlı attığım adımlarım birbirine dolandı ve göğsüm şiddetle onun göğsüne çarparken ellerim düşmemek için can havliyle siyah ceketinin sardığı kollarına tutundu. Bu hareketiyle benim rüzgara kapılmış bir tüy gibi savrulmamı hesaplamamış olmalı ki bir eli hala dirseğimdeyken kolu belime sarınmıştı. Uzaktan biri bizi görse romantik bir şekilde birbirimize sarıldığımızı düşünürdü ama bundan çok uzaktaydık.

Gözlerini büyüttü ve tuttuğu nefesini bıraktığında yakınlığı sebebiyle ılık nefesi yüzümde bir meltem gibi gezindi. O an gözlerimi kapatmamak ve kollarının arasına kendimi tamamen bırakmamak için çok direnmiştim. Göğsünden göğsüme yayılan bu sıcaklığa biraz daha sığınmak istedim.

Yine ve yine Suji'nin kriz geçirirken Mark'ın ona nasıl sarıldığı aklıma geldi. Hiç çıkıyor muydu ki oradan? Öyle sakinleştirici ve koruyucu bir tutumla beni kollarının arasına çeksin ve hiç bırakmasın istedim ama irademin boynuna bu istekler bir celladın baltası gibi saplanmadan önce kendimi geri çekmeyi başardım.

Tuttuğum nefesimi titrek bir şekilde belli belirsiz verirken elimi yüzüme düşen saçlara götürüp kulağımın arkasına sıkıştırdım. Mark bir adım geri çekildi ve "Üzgünüm." diye belli belirsiz konuştu. "Ben bir an-"

Kendini ifade etmeye çalışmasını keskin bir sesle böldüm. "Eğer benim teselliye ihtiyacım olduğunu düşünerek arkamdan geliyorsan buna hiç gerek yok."

Kaşları bu beklenmedik çıkışım karşısında çatıldığında gözlerine yerleşen ifade buna alındığını gösteriyordu. "Teselliye ihtiyacın olduğu için değil. Yanında olmak istedim için." Kendinden emin sesi karşısında bir an bozguna uğrar gibi oldum ama hala öfkem tazeydi. Bu bir saman alevi gibi hemen bunun üstünü örttü.

Don't Wake Me Just YetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin