♑︎VII

180 22 2
                                    

•

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yeni başlangıçları her zaman benimsemiştim. Bir yere yerleşip oraya köklerimi salarak sakin bir yaşantı kurmaya çalışmak bir süre sonra beni boğmaya başlamıştı. Son iki ayımı da oldukça sıradan bir genç gibi geçirmeye çalışmak benim gibi biri için fazla boğucu olmaya başladığında da karşıma yeni birileri çıkmayı başarmıştı. 

Dersim bittikten sonra eşyalarımı toplayarak dışarı çıktım. Mark'ın buralarda olup olmadığını bilmiyordum. Eğer biraz daha zeki olsaydım ben de hazırlığa gerek duymadan birinci sınıftan başlar ve olması gerektiği gibi onunla sınıf arkadaşı olurdum ve böylelikle bu kadar geç karşılaşmamış olurduk. 

Üstümdeki ceketin kollarını dirseklerimin biraz altına gelecek şekilde katladıktan sonra çantamı çapraz bir şekilde omzuma attım. Hava bugün biraz daha iyi olduğu için uçları hafif yırtık olan bir siyah şort ve bir rock grubunu baskısı olan uçlarını bağladığım siyah bir tişört giyinmiştim. Ayaklarımda her zamanki siyah yüksek tabanlı botlarım vardı. Bir de onların içinde dikkat çeken UFO figürlü çoraplarım. Bileklerimde çeşitli bileklikler ve kulaklarımdaki piercingler ile klasik Ishizaki Minaya görünümümü kazanmıştım. 

Gözlerimi kampüsün çimli alanında gezdirdim. Bu tür güzel havalarda kafelerde ya da kantinde pineklemek istemeyenler beyinlerini oksijenlendirmek amacıyla keçi gibi çimlerin üstüne dağılırdı. İlerideki bir kafenin giriş kısmında birkaç örtü satılıyordu. Onları alarak yere serer işin bittikten sonra da yerine geri bırakılırdı. 

Mark ya da ondan birileri buralardaysa kesinlikle görürdüm. Kampüsümüz birkaç fakülte ile de ortak kullanıldığı için birileriyle karşılaşmayı umuyordum. Derken umduğum başıma geldi de. 

Tam da tahmin ettiğim gibi çimlik alanda Jeno ve DongHyuck'u gördüğümde hiç düşünmeden yanlarına gittim. Erkeklerle muhabbet açmak kızlarla açmaktan daha kolay gelirdi bana. 

"Selam beyler." dedim yanlarına gidip oturdum. Bacaklarımı ileri doğru uzatarak örtünün kirlenmesini de engellemiştim böylece.  

Yüzümde oldukça yapma duran bir gülümseme ile onlara döndüm. Jeno ve Hyuck yan tuttukları telefonları ile bariz bir şekilde oyun oynuyormuş gibi duruyorlardı. O kadar dalmışlardı ki benim sesimi duyuncaya kadar geldiğimi fark etmemişlerdi bile. Jeno irkilerek kafasını kaldırdı ve kırpıştırdığı gözleri ile gerçekliğimi kısa bir süre sorguladı. "Aaa, Minaya?" 

Adımı hala hatırlıyor oluşu beni memnun etmişti. Hoş, hatırlamasa bile hatırlayacağı kadar yanlarında takılacaktım. Sonra belki sıkılır başka uğraşlara dönerdim. Şimdilik planlarım arasında bu arkadaş grubu ile vakit geçirmek vardı. 

"Yaa, ben." dedim gülüşümü bozmayarak. Yanak kaslarım ağrımaya başlamıştı. Dışarıdan başka insanlara sergilediğim seri katil ifademi olabildiğince yumuşatmak amacıyla gülümsüyordum. Benden hemen uzaklaşmalarını istemezdim. "Yalnız mı takılıyorsunuz? Diğerleri nerede?" 

Don't Wake Me Just YetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin